Başlamadan az önce 2002 yılında, “Türkiye’nin Avrupa’ya uzanan eroin yolunda gerçek kesitler” diye yazmışım ‘Kurtlar Vadisi’ hakkında. 2003’te ‘Derin devletin temsilcisi Arslan (Selçuk Yöntem) karakterini anlatırken. “Derin devlet, kendi savcısını öldürebilir mi?” diye sormuşum. Sanırım 1978’de katledilen Doğan Öz’e gönderme yapmışım.
Bu işlerle uğraşırken ve giderek izlenme oranı yükselirken ülkenin mafyasına el atmıştı dizi. 2004... Emniyet’in, diziden rahatsız olduğu yıllar. “Mafyaya özendiriyor” diye RTÜK’e başvurmuşlar.
Çakır’ın gerçek hayatta bir babaya benzemesi rahatsızlıktı. Dizi yeni iktidarla değişim gösterdi. Polat Alemdar vardı artık. Bir çeşit Rambo oldu. Irak’ta Amerikan askerlerini yerle bir etti. Neo Osmanlı olma yolunda ilerledi. Bizim ‘James Bond’umuz’ da denebilecek bir hal aldı.
17 Aralık gelişmelerinden sora sanırım dizi bir başka havaya girdi. 2000’li yılların moda tabiriyle dizide ‘ulusalcı’ bir havanın estiği görülüyor. ‘Emperyalizm’ hiç olmadığı kadar düşmanımız artık. Bize bizden başka dost yok!
KAHROLSUN BORSA
Son bölümde Polat Alemdar ve heyetteki arkadaşları metal borsasından söz etti.
Yabancı parmağıyla kapattırılan altın borsasının yerine ülkemizde metal borsasının kurulacağı söyleniyor. Londra’ya gidecek paralar böylece bize gelecek, Türkiye ekonomik hedeflerine ulaşacak.
Bundan önceki hafta da dövizin artması işlenmişti dizide. Yabancı sermaye gruplarının kendilerine yakın bazı bankaların, sermaye ve medya gruplarıyla yaptığı ortak çalışmayla dövizin arttığını; bunlara yerli işbirlikçilerinin de eklendiğini Savcı Leyla’nın sözlerinden anlamıştık. Sırada Silivri olmasın!
ALAN DEĞİŞTİREN REKLAMLAR VAR
Tüy dökücü krem, horbit, dokunmatik akıllı telefon...
Aylarca her gün, her saat sadece bunları izlerdik. Birden çok bildik bir beyaz eşya markası yer alır oldu. Hatta bir diğer kanalda da, ünlü bir otomobil markasının reklamları akmaya başladı.
Ne oluyordu?
Baktık, iktidara yakın bisküvi markası hani düne kadar listesinde yer almayan bir sol gazeteye tam sayfa ilan vermiş...
Şimdi bu beyaz eşya markasını o kanalda gören izleyici tercihini nereden yapacak? Peki bu kanalı izleyen kitle kim? Çoğunlukla alım gücü yüksek okur-yazar, eğitimli (reyting ölçerlerin deyimiyle!).
“Demek ki bunlar bizden” diyerek beyaz eşya alacağı varsa, tercihi o marka olacak.‘Ulusalcı’ kanalımızdaki otomobil markasını biz ‘Gezi Parkı’ndan sonra görmeye başladık. Şimdi o kanalı izleyen otomobil alacaksa, hangisini tercih eder. Tabii ki ‘bizden olanı’...
Reklam bu; yeri gelir ulusalcı da olur. Çok izlenen kanalda defalarca dönse bu mecradaki etkisi kadar olmaz.
Siyasi ortam da yavaş yavaş buna müsait hale geldiyse, sorun yok.
‘SERENAY ONU ÖRT’
Beyazıt Öztürk’ün son şovunda resmen içi bayıldı. Mustafa Ceceli, dövüşçü kardeşimiz Murat Kazgan, oyuncu Gürbey İleri, Saba Tümer dörtlüsüyla başladı. Mustafa kardeşimiz şarkı söyledi, Saba Tümer kahkaha attı. Diğer iki konuk kardeşimiz oturdular.
En zor programlarından biriydi.
Antalya’da kadın futbol takımında oynayan ve ‘Survivor’a katılacak Serenay Aktaş gelince ortalık biraz hareketlendi. Ceketin içine büstiyer giymişti genç kızımız. “Serenay sen nerede oynuyorsun?” dediğinde Beyazıt, kamera üst taraftaydı. Serenay, haliyle şöyle biraz rahatlamak isteyince cekedi açılıp büstiyeri ortaya çıktı. Beyazıt, “Serenay biraz onu örtersen” deyince, ellerini kavuşturup ‘açılan’ yerlerin gözükmesini engelledi!
Bu muhafazakar duruma stüdyo güldü, Beyazıt güldü... Gecenin esprisiydi yani. Serenay kızımız da ne giyeceğini biliyor. Artık ‘trend topic’ de olur... Böyledir bu işler...