Başı dertten kurtulmuyor dizinin. RTÜK’e en çok şikayet edilen ama aynı zamanda, en çok izlenen yapım... ‘Şiddet’ üzerine çeşitlemeleriyle her daim ‘ceza alma’ riski olan bir proje... Bir hikayesi, bir hayali var ama şiddeti de var. Şöyle bir ‘Çukur’un kendi derinliklerine daldım ve ilgili kişiye, sordum, sorunlar ve durumlar nedir?
Çaresizlik...
“Çözüm zor” diyorlar. Aksiyon şart, ruhunda var. Peki ama ‘çok şiddetli’ eleştirisine, “Özellikle ilk 40 dakikaya koymamaya çalışıyoruz ki çocukların uyku saatini geçirelim” diyorlar. Ne kadar özen olsa da eh, yine kaçıyor meret şiddet!
İlla şiddet olsun!
“Bazı bölümlerde, hele yayınlanan geçtiğimiz haftaki yayında aksiyon sahnesi yoktu” dediler. Bu sefer izleyen, “Hani nerede hareket, orada bereket” diyor. Dizinin kitlesi erkek... Galiba şikayet edeni de kadın o zaman! Kıssadan hisse, “Gittikçe incelen bir ipte yürümeye çalışıyoruz” deniliyor. Bir kere taktılar aslında. Evet şiddet var hatta, söylemin hamurunda mevcut... Hikayesine mi takılsak, desem... Bir de şiddetin kanal ayrımından söz ediyorlar mesela. Ondaki şiddet, bundaki şiddet durumu... ‘Sen Anlat Karadeniz’ mesela çok spekülasyon yapılan dizilerden biri oldu bu anlamda. Peki nedir, ne olacak, hayatın gerçeği, bunca MOBESE kamera görüntülü haberlerin kaynağı şiddet, dizilerimizde olmayacak mı? Steril, tertemiz mis kokulu yapımlarımız mı olacak? Baba, masa başında oturur, etrafına aile eşrafını toplar minik küçük tartışmalar dışında güllük gülistanlık bir hayatın dizisini mi izleyeceğiz? Silah, dayak, tehdit, bağırma, ağlama, tokat, aşağılama ve kötülük hiç olmayacak... Bizde galiba sorun, ‘Bir hikayen var mı?’ meselesi... Varsa, anlatmasını biliyorsan, usturuplu bir şekilde, sunarsın... “Yok reyting yapacağım” diye, illa gözüne gözüne sokacaksak, işte orada sorun başlıyor. Şiddeti hikayenin içinden şöyle bir sıyırıp, kendi başına bıraktığında, mesele başlıyor.