Sahne, hemen kayaların önünde. Karşıda Bozcaada Kalesi. Işıkların rengarenk izdüşümlerinde, başka bir gezegen dekoru.
Bu yıl ilk yapılan Salhane konserlerinde grup olarak çaldık (Bulutsuzluk Özlemi...) Küçük sokakları, kendi halinde lokantaları ve köşe başında şarap dükkanlarıyla ilk anda beni Mazhar’ın Bodrum’una götürdü. Tam da ‘Kaç kişiydik
o zaman bak / Kaç kişi kaldık şimdi’ havası.
Dokuz yıllık bir hikayesi var Salhane’nin. Eski bir mezbahayı mimar Bülent Sucu güzel bir mekana dönüştürmüş. Kışın şöminesi yanıyormuş. Balıkçısından, esnafına kadar ada efradı toplanıyorlarmış. İçerisi
yüksek tavanlı, denizin bitiminde...
Sonra kapanmış. Geçtiğimiz yıl ihaleye açılmış. “İstanbul’dan bir işletmeci yüksek fiyat verdi, hem de peşin ödeme yapacağını söyledi. Bu rakamın ada için haksız rekabet doğuracağını gördük. Belediye olarak işletmeye karar verdik” diyor başkan Dr. Hakan Can Yılmaz. Kendi halinde yaşarken bir bayram sonrası. Fazla yüklemeyi sevmiyor ada. Bağlarıyla, kendi kendine yeten, sakin
bir hayat sürdürme gayretinde...
Çiftlik evinde kalmak
Arzu ve Ahmet Aral çiftinin işlettiği Aral Tatil Çiftliği’nde kaldık. Burası inekleri, horozları, koyunları, köpekleri, kedileri, üzüm bağları, kabakları ve domatesleri olan,
dededen kalma, tabiatın hüküm sürdüğü
bir Rum çiftliği. Aralara odalar serpiştirilmiş.
Belediye hoparlöründen “4 TL’ye palamut” sesi geliyor. Çınaraltı kahvesindeki teyze, “Kaçaymış duydun mu?” diye soruyor. Bir lokantanın önündeki tabelada “O gemi bir gün bizim için kalkacak” yazıyor. Bir başka gerçek de adada yaşamak kolay değil.
Hele rüzgarı, fırtınası bol günlerde, gri rengin
uğultusunda karşıya bakmak...
Yolda sevgili abim Haluk Şahin’le karşılaştık. Yılın büyük bölümünü burada geçiriyor. Gitmeden önce eşinin “Itır Bahçesi’ni ziyaret edelim” dedik kapalıydı. Şahin, “Ayda bir kere ders vermek için iniyorum şehire” dedi. Salhane konserleri önümüzdeki yıl da yapılacak. ‘Taksim Trio, Deniz Tekin,
Jehan Barbur, Hüsnü Arkan ve Bulutsuzluk Özlemi sahne aldı bu yıl. Mekanın ünü pek
bir yayılmış, “Seneye mutlaka biz de geliyoruz” diyenler sırada. Daha da büyük düşünüyorlar. Şimdi söylemeyeyim isimleri.
Hiko Dayı’nın ardından...
Konser ertesi, dönüş öncesi limanda kahveye doğru yürüyorduk eşim, ben ve bu güzel organizasyonu yapan Sinan Gürsoy. Sinan’ı ‘İhtiyaç Molası’ndan hatırlarsınız.
Bu arada araya sıkıştıralım, grup ‘Kapılar’ albümünü çıkardı. Nevi şahsına münhasır olmayı hep başardılar. “Çok sevdiğimiz bir kardeşimizi kaybettik” dedi. Bizim konser sonrası... Onlar ‘Hiko Dayı’ diyorlar Hikmet Yiğit, motosikletiyle evine dönerken bir
kaza geçirmiş. Adanın yasta olduğu bir
gündü arabalı vapura binerken. “Yine düştük yollara” diye mırıldanıyordum köpüklerin
yolunda, iskeleden uzaklaşırken...