Beynimizin derinlikleri... Haber Global’de ‘Başka Gündem’de Serdar Akdoğar moderatör... Psikiyatrist, suç uzmanı ve nöroloji uzmanından oluşan bir ekiple, her hafta psikiyatri üzerine farklı konularda konuşuluyor. Anılarımızla ilgili bölüm, enteresandı. Bundan böyle anı kitabı yazanlara mesafeli olmaya karar verdik. Sonra, kendi anılarımızla yüzleştik. Okul ve askerlik hatıraları, geçmişteki güzel günlerimiz ya da pek anılara uğramamakla beraber, bizi rahatsız edenler... Peki neden?
Aslında anı değil mi?
Nöroloji uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı anlattı: “İnsanların gerçek diye hatırladıkları anıların yüzde 30 ila 40’ı, kayıtlarda gösterilmiş uydurma ve boşluk doldurma şeklinde... Gerçek anı diye anlattığımız, kendimizin şişirdiği, taraf tuttuğumuz, öne çıkardığımız, hatta olmayan şeyi içine sokuşturduğumuz şeyler.” Psikiyatr Elif Mutlu, “Bunamalarda bellek boşlukları doldurulur. Üç yıl öncesini hatırlamıyorum yoktur” dedi. O güzel anılarımız aslında boşluk doldurmak mı oluyor?
İtaat etmeyi seviyoruz
Sultan Hoca’nın, “Stanley Milgram deneyi” diyerek anlattığı bölüm de pek manidardı. “İnsanların yüzde 65’i, itaate ve telkine duyarlıdır.” Bir örnek verdi;
“15 Temmuz’da bunu görebilirsiniz. Unvanlı ve rütbeli insanların neye itaat ettiğini?” Sonra ekledi: “İtaat, insanın doğasında olan bir şey!”
Eyvah ki eyvah... Galiba
itaat edenlerin oranı bizim Orta Doğu’da daha yüksek oluyor! Bu arada bizim de sevmediğimiz söylenemez bu itaat durumunu!
Diziler bu açıdan eleştirilir
Medyanın ikinci sayfa haber sunumu da konuşuldu. Sultan Hoca, “Medya, olayları normalleştiriyor” dedi. Elif Hocamız da örneklendirdi, “Kazada biri kadın, üç kişi öldü yazıyorlar. Neden ‘Dört kişi öldü’ diye yazmıyorlar? ‘Kıskanç sevgili can aldı’ mesela. Sevgili ihaneti ve bir ihtiras var. Niyetin açıklaması yapılıyor.” Olayların aktarımına biz ‘dramatik bir tepki’ verirken, bunu yapma potansiyeli olanlar açısından
kolaylaştırıcı bir durumun ortaya çıktığını unutmamak lazım. Dizilerdeki ‘eleştirel şiddet’, bu işleri yapmaya meyilli insanlara, ‘O yapmış, demek ki yapılıyor’ mesajı olarak dönüyor. Cinayet ve intihar vakalarının verilişiyle ilgili de konuşmaların özeti şu cümlede, “Dildeki bir değişiklik, anlayıştaki değişiklik olur.” Kazalarda trafik canavarı aramamıza gerek kalmaz yani!