CaddeSicilyada hayal kırıklığı

Sicilyada hayal kırıklığı

25.11.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Motosiklet sürücüleri korkutuyor, seyahat sağlık sigortanızı mutlaka yaptırın, Mondello Tatil Köyü çok şirin, gece sokağa çıkarken dikkat, Trend Tintoda yemekler rezalet, Bristol şık ve keyifli, tarihi es geçmeyin...

Sicilyada hayal kırıklığı

Evet efendim, benimle birlikte uçuşa hazır mısınız? Sizlere şöyle ucuz yollu bir Sicilya turu attırayım. Hemen baştan söyleyeyim, Palermo hiç ama hiç umduğum gibi çıkmadı. Ama Taormina cıvıl cıvıl. Nisan-mayıs aylarında bir kez daha gidilir. Cefalu da öyle. Başından başlayalım. Dış hatlarda Atlasjet beni yanılttı. Biliyorsunuz, iç hatlarda Atlasjetin THYnin tek rakibi olduğunu söylemiştim. Ama aynı iddiam dış hatlar için geçerli değil. Gerçi giderken yapılan rötarda suç yolculardaydı. Ne yazık ki görgüsüz bir milletiz. Yahu seyahate çıkıyorsunuz, gidişte free shoplara dağılıp sepet doldurmak niye? Gideceğiniz kentte zaten yapacaksınız alışverişinizi. Ayrıca bunun dönüşü de var. Birkaç kendini bilmez yüzünden uçak yarım saat geç kalktı. Ben, bu seyahate de son yıllarda hizmetinden mutlu ve mesut olduğum Yeşil Elma ile çıktım. Yeşil Elmanın patronu Kaya Südoğan dönüşteki rezalette de hiç paylarının olmadığını söyledi. Zaten Yeşil Elma ile seyahat eden topu topu on kişiydik. Modanın duayeni ve benim ailem gibi gördüğüm Yıldırım Mayruk, çocukluk arkadaşım olan ortağı Barbi (Barbaros Şansal) de benimleydi. Rezaletin sorumlusu, 200den fazla yolcusunu dönüşte sefalet içinde bırakan Prontoydu. O nedenle ben Yeşil Elma ile seyahatlere gitmeye devam edeceğim. İlgilenenler için Yeşil Elmanın telefon numarası (0212) 253 87 87. Bizim grupta Akşam Gazetesi yazarı olan sevgili arkadaşım Güler Kömürcü, televizyon program yapımcısı Sedef Kabaş, Tekfen Emlak Geliştirme Grubundan Sibel Pensoy vardı. Havaalanı felaket kalabalıktı. Çünkü 99 Euroya İspanya seyahati de vardı. Hem de 5 gün. Aklım ermedi ama... Bu arada Havaalanı Emniyet Müdürünü ve tüm çalışanları kutluyorum, pasaport işleri tıkır tıkır gitti. Tüm polisler nazik ve güleryüzlüydü. Sicilya-Palermoya uçuş iki saat sürüyor. Onlar bizden bir saat geri. İndiğimiz havaalanı hepimizde müthiş hayal kırıklığı yarattı. Topu topu 100 metrekarelik bir yerdi ve iki görevli vardı. İnşaat halinde olması da cabası. Biz ise 300 kişi filandık. Çile daha girişte başladı, sağlık sigortası olmayan 25 yolcuyu, ben de dahil, iki saat beklettiler. Şirketin de benim de suçumuz yoktu ama karşımızdaki gerçek bir hödüktü. Sonunda hepimiz olayın en başında gösterdiğimiz HSBC Asist Kart SOS sayesinde kurtardık. Ama 5inci sınıf vatandaş olarak görülmek canımızı sıktı. Barbi, Yeşil Elma ve Prontonun Sicilya temsilcileri olan İtalyan rehberlere ilk uçakla dönmek istediğimizi söyleyince tavırları değişti. Ve otobüslere binerek şehir turuna çıktık. Sicilya, Akdenizin en büyük adası. İtalyaya ait üçgen biçimindeki adanın bölge merkezi ise Palermo. Antik çağlardan beri önemli bir liman olan Palermo kenti İ.Ö. 8inci yüzyılda Fenikeli tüccarlar tarafından kurulmuş, sonradan Kartaca yerleşim bölgesi olmuş. İ.Ö. 3üncü yüzyılda Romalıların eline geçmiş, gerilemeye başlamış. İ.S. 476da Batı Roma İmparatorluğunun yıkılmasından sonra Ostrogotların eline geçen Palermo İ.S. 535de Bizanslı komutan Belisarios tarafından geri alınmış ve yeniden önemini kazanmış. İ.S. 9uncu yüzyılda Arap istilasına uğrayan kent en parlak dönemini Sicilya Krallığının başkenti olduğu Norman döneminde (11.yy.) yaşamış. 1860da Garibaldinin düzenlediği bir harekat sonucu kurtarılan Palermo, yeni kurulan İtalya Krallığına bağlanmış. Palermo, Müttefik Kuvvetleri tarafından ele geçirildiği Temmuz 1943de ağır biçimde bombalanmış. 1948de Sicilyaya, İtalya Cumhuriyeti içinde bölgesel özerklik tanınmış. Bu sayede Palermo, özerk bölgenin merkezi olmuş. İmalat, kimya ve basın alanlarında etkinlik gösteren kentte başlıca ürünler turunçgiller, tahıl, taze balık, kimyasal maddeler. Rehberlerimiz Burak Sarıcı, Cem Tüzün, Ziya Akış, Betigül Hüngen gidişte ve yolculuk süresince çok nezaket gösterdiler, yardımcı oldular. Ama dönüşte hiçbiri ortada yoktu. Palermoda tarihi bir gezinti Öncelikle şehrin girişi beni hayal kırıklığına uğrattı. Bakımsız ve birkaç katlı binalar, sokaklardaki çöp yığınları, dilenciler, balkonlardan asılmış soluk renkli çamaşırlar... Bu manzaralar Sicilyanın hayalimdeki görkemini yıktı. Kentin eğlencesi de sönüktü. Dükkanlar 12.00-16.00 arası kapalı. Cumartesi yarım gün. Sicilyada asıl renkli hayat Cataniada. Bizim gibi gaza gelip Palermoyu tercih etmeyin. Ama "Yiğidi öldür, hakkını yeme" demişler, benim gibi deniz ürünleri ve balık sevenler için cennet. Jumbo karidesler, tarak, istridye ve salyangozlar her köşe başında satılıyor. Ne var ki damak tadıma uygun bulmadım. Bir de bizde açık tezgahlarda satılan nohutlu pilav gibi onlar da risotto, yani lapa satıyor. Buranın en lezzetli balığı ise kılıç, ama bana saman gibi geldi. Şarap olarak da kırmızı Corvo. O güzeldi işte. Ekonomisi ve geçim kaynağı öncelikli olarak, neredeyse bütün Avrupa ülkelerine ihraç ettikleri narenciye. Ve tabii turizm. İlk durağımız Mondello Tatil Köyü oldu. Hava puslu olmasına rağmen keyifliydi. Zaten burası yazın eğlencede uçuyormuş. Çok şık mini kafeler, restoran ve balıkçı lokantaları var. Kısa turun ardından Palermoya döndük. Sağanak başlayınca kendimizi şehir merkezindeki katedrale attık. Ama şanssız bir günümüzdeydik, restorasyon nedeniyle kapalıydı. Daha sonraki günlerde içini güzelce gezdik. Buranın havası, çöl iklimi ile tropikal iklim arasında bir yerde. Her yerde dev palmiye ağaçları ve kaktüsler çarpıyor insanın gözüne. Yol kenarında bulunan yaş hurma, muz ve yabani incir ağaçları şehrin manzarasına ayrı bir zenginlik katmış. Trafik rahat. Özellikle otobüsler tek yönlü yolda tersten girebiliyor. Yalnız motosiklet sürücülerinin yayaya hiç saygısı yok. Yeşil ışığı beklemeden son sürat üzerinize geliyorlar. Zaten her yıl sayısız motosiklet kazasında pek çok insan sakat kalıyormuş. Sicilyadan getireceğiniz en güzel hediye, teneke ve ahşaptan yapılan kuklalar ya da şarap. Palermonun arka sokaklarında tipik İtalyan ailelerine ve kukla yapımcılarına rastlarsınız. Ama sıkı pazarlık etmeyi unutmayın. Zaten Palermoda her şey için pazarlık etmekte yarar var. Dört Mevsim Meydanı, Eski Palermo Sur İçi, Eski Kapıya mutlaka gidin. Buralarda, katedralin çevresinde, arkasında eskiden soyluların oturduğu mini saraylar ve köşkler görürsünüz. Norman Kralı 2nci Ruggero tarafından yaptırılmış, tipik Bizans ruhu taşıyan tanıdık motiflerin yer aldığı ve Mucizenin Meryemi, Aziz Nikola, Mahsun Rahibeler Manastırı olarak anılan kiliseyi sakın görmemezlik etmeyin. Eğlence hayatı sönük Palermoda limanın tam karşısında yer alan dört yıldızlı President Otelde kaldık. Otelin ön tarafı limana baktığı için özellikle gece saatlerinde manzara olağanüstüydü. Arka odalar ise dar ve karanlıktı. Üstelik yıkık dökük binaların olduğu bir sokağa bakıyordu. Ama temiz ve sevimliydi. Çevresinde irili ufaklı bar, kafe, restoran ve alışveriş merkezleri vardı. Via Esco Crispi, yani otelin bulunduğu caddenin arka kısmı, tipik Dolapdere. Gece çok ürkütücü oluyor. Zaten rehberlerimiz kapkaççılara karşı hemen uyardı. Sokaklar çöplerden ve köpek pisliğinden geçilmiyor. Yani özetle, Palermo pis ve fazla cazip değil. Burada gidebileceğiniz ve rahat yemek yiyip piyano eşliğinde canlı müzik dinleyeceğiniz Via Amari No: 28de Bristol var. Üst kat muhteşem bir pastane-bar. Alt kat ise şık bir restoran. Fiyatlar makul. Telefon numarası 091 320 667. Bir de Yıldırım ile benim çok hoşumuza giden Via E. Amari de Cibus adlı bir market ve fast-food var. Ama arkada bir bölümü bistro olarak ayırmışlar. Müthiş lezzetler içeriyor. Mutlaka gidin. 1860 yılından kalma ama çok şık restore edilmiş olan Via R Settimodaki Spinnato da kafe & bistro olarak hizmet veriyor. Burası yazın çok eğlenceli oluyormuş. Bahçesinde caz gösterileri filan yapılıyormuş. Bu arada Spinnatoda müthiş kek, çikolata, börek ve pasta çeşitleri bulursunuz. Kaldığımız otelin kahvaltı yapılan 7nci katındaki Roof Garden Restaurantta öğle ve akşam yemeklerinizi liman manzarası ve piyano eşliğinde 30 milyona yiyebilirsiniz. İlk akşam Palermo Via XX Settembre 56/ada çok trend olduğu söylenilen Tinto adlı bir kafe & restoran & bara gittik. İyiydi gerçekten de. İtalyan gençliği vardı. Garsonların hepsi kadın ve şıktı. Mönü yemek ve alkol olarak çok zengindi. Burak ve nişanlısı Gökçe de geldi. Herkes değişik yemekler söyledi; Yıldırım ve Barbaros önce karışık salata, ardından kaz ciğeri istedi. Ben biftek aldım. Burak domuz eti, Gökçe önce kabaklı havuçlu ravyoli, sonra hindi eti yedi. Ben iki kez eti değiştirdim, çok kötüydü. Masada herkes birkaç lokma alıp bıraktı. Bizim damak tadımıza hiç uymayan berbat yemeklerdi. Beş kişi 250 milyon ödedik. Ama ben ve Yıldırım hariç, grubun içtiği iki şişe iyi şarap da bu paranın içindeydi. Bar ve aperatif için hoş bir yer. Ne var ki yemek, hayal kırıklığı. O güne uyumadan başladığımız için, Yıldırım ve ben gece yarısı otele dönüp yattık. Barbi gece alemini keşfe çıktı. Ama onu şimdi anlatmayacağım, asıl macera cumartesi günü POSTAda. Biraz heyecanlanın bakalım. Final ise İstanbul eğlence yaşamı ile birlikte PAZAR POSTASInda. Kaçırmayın derim. Sevinçleriniz okyanuslar, üzüntüleriniz ise kum tanesi kadar olsun. Pardon, bugün Öğretmenler Günü. Bana emek veren ve şu an hayatta olan öğretmenlerim başta olmak üzere tüm öğretmenlerin bugünü kutlu olsun. Sevgiyle. sdudek@simge.com.tr Tinto, Cibus ve ilk gece