CaddeSibel Can çocukları paylaştırdı

Sibel Can çocukları paylaştırdı

10.06.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sibel Can çocukları paylaştırdı

Sibel Can çocukları paylaştırdı



Efendim, Garden 74 gençliğimizin geçtiği bir restorandır. Sonra bar, ardından meyhane olmuştu. Mekan, gerçek değerini Ginger olarak sevgili Kemal Kurçer ile buldu. Üstelik Kemal azmetti ve Balmumcu-Ortaköy’de yalancı bir cennet yarattı. Kışın birkaç kez gitmiş, servisine, yemeklerin lezzetine ve Kemal’in sohbetine hayran kalmıştım. Serin ve yağmurlu havalar nedeniyle bahçesinde keyif çatmam biraz gecikti. Bu projeyi çok önce yazmıştım köşemde. Geçtiğimiz perşembe gecesi Granit Center’ın sahibi Bülent Sabuncu’nun dostlarına verdiği ‘yaza merhaba’ partisi ile Ginger’ın bahçesi resmen açıldı. Ginger’a bu yaz, Swissotel ve Hyatt Regency’den tanıdığımız Japon şef Horokoshi’nin açtığı Hashi Sushi de katıldı. Japon şef teppan da yapacak ve İstanbul’da bir ilk’e imza atacak. Benim uğradığım gece ünlü komedyen Leslie Nielsen yemek yiyordu. Minik fotoğraf makinemi her zaman yanıma alırdım, evde bırakmışım. Kötü kaderime lanet ettim. Sevgili Kemal ile sohbet ettik. Mönüyü tamamen değiştirip yaza uygun hale getirmiş. Etler, balık ve deniz mahsulleri bayağı zengin. Kemal bana kıyak yapmış; çok sevdiğim sakızlı muhallebiyi tatlı mönüsüne ilave ettirmiş. Sabah 04.00’e kadar servis verecek Ginger’da pazar günleri muhteşem brunch’lar olacak. Zeytinli açmalar, kendi imalatları olan ekmekler, pancake, wafel çeşitlerinde Kemal’in güzel eşi Nathali’nin payını unutmamak gerekir. Başlangıçlarda favorilerim- ızgara köy peynirli ve otlu börek çoban salatası ile, Uzakdoğu usulü ılık noodle salatası, somon füme, kapari çiçeği ve soğan dilimleri... Ana yemekler arasından ise seçim yapmakta zorlandım, hepsi birbirinden lezzetli; beğendili penne, fırınlanmış tavuk butları, tatlı-ekşi soslu karışık sebzeler, kuzu yahni, ayvalı, tarçınlı, közlenmiş arpacık soğanlı kuskus, arpacık soğanlı ve fırında patatesli balzamik soslu bonfile... Tatlılarda da zencefilli krem brule, kestaneli krep, çikolata soslu vanilyalı dondurma muhteşemdi. Şarap mönüsü de hayli zengin. Bence Ginger doyulmaz Boğaz manzarası, botanik parkına dönüştürülen yazlığı ile favori restoran ve barlar arasında olacak. Telefon numarası (0212) 274 20 45. Şaraptan anlamam. Geçen gün POSTA’da ‘Söz Halkın’ köşesini hazırlayan Esin Şahinbozkır eniştesinin ithalatını yaptığı Margaux Chateau Montbrun adlı şaraptan getirdi bana.
Bu işten anlayan bir arkadaşıma armağan ettim; müthiş keyifli bir içimi olduğunu, bir saatte
yarım şişeyi yuvarladığını söyledi. Nasıl ki Margaux belleklerde
kadın ismini çağrıştırıyorsa, Margaux şarapları da dişilik özelliklerini çağrıştırıyormuş. Bu şarap, tüm peynir türlerinin yanı sıra iyi
bir de yemek refakatçısıymış. Eski Galatasaraylı voleybolcular, Serap Gençsü ve Bülent Ofluoğlu’nun firması Baron Şarapçılık konunun uzmanı olarak bu açıklamaları yaptı. Telefon numarası (0212) 446 42 49. Jodie Foster’ın filmlerini kaçırmam. ‘Panic Room-Panik Odası’nı da DVD’den seyretmiştim. Fakat Seba’daki dostlar ısrar edince Maslak Seba Sinemaları’na gidip bir daha seyrettim. Gerilim filmlerine zaten bayılırım, bir de sinema atmosferinde, efektlerle birlikte seyretmek çok keyif veriyor. Filmin öyküsü şöyle; Yeni boşanan Meg Altman (J. Foster), bir geceyarısı, New York’daki evinde davetsiz konuklarla karşılaşır. Genç kadın kızı Sarah (Kristen Steward) ile birlikte, herhangi bir hırsızlık olayında korunmak için yaptırılmış gizli odaya saklanır. Meg ve kızı, kapana kısılmış fareler gibidir. Çünkü üç davetsiz konuğun almak istediği şey bu ‘panik odası’ndadır. Konuklar Meg ile kedi-fare oyunu oynamaya başlarlar. Film çekimlerinde haber değeri taşıyan pek çok olay yaşanmış. Çekimlerde Jodie Foster ikinci çocuğunu doğurmuş. Filme başladığında hamileymiş ama belli
olmuyor. O rol başta Nicole Kidman’a verilmiş. Ancak Kidman sakatlanınca başrol Jodie Foster’a önerilmiş.
Foster, o dönemde 2000 Cannes
Film Festivali’nde jüri üyesi
seçilmesine rağmen filmi tercih
etmiş. İzleyin, çok beğeneceksiniz.

Nişantaşı’na yolum düştüğünde mutlaka Manhattan Cafe’ye uğruyorum. Bu kez de bir arkadaşımla orada buluştum. Sırdaşım İsmail Akkaya, Sedef Bozok
ve Feyza Kırca ile öğle yemeğindeydi. Manhattan Cafe, sevgili arkadaşım Mehmet Kurşuncu’nun ortak olduğu New Yorker Group’a ait. Ev ve iş yerlerine sipariş kabul ediyor. Mönü zengin ve herkesin kesesine uygun. Hamur işlerinden kremalı fettuccini alfredo, İtalyan köftesi ve taze fesleğenli, domates soslu linguine meatballs istedik. Ana yemek olarak ızgara tavuk, sote ıspanak, sarmısaklı patates püreli tavuk pesto söyledik. Finalde frambuazlı İtalyan puding geldi. Yemeğe bağlı ama kişi başı ortalama
7-15 milyona çıkılır. Bir çorba ve salatayla
ucuza da getirebilirsiniz elbette. Hamburger- wrap ve her çeşit içecek de var. Telefon numarası
(0212) 230 81 88. Süleyman Köse ve
Raşit Karakuş genç olmalarına rağmen başarılı, benim de sevip takdir ettiğim kişiler. Bir bakıma ikisi de Çapa&Çapa Okulu’nda yetiştiler. Önce Gatto, ardından Soprano’yu açmışlardı. Şimdi de Ritz Oteli’nin bahçesindeki Chocolate Bar&Restaurant&Cafe. Soli Akriş dekorasyonda tam anlamıyla uçurmuş. Geçen gün sevgili Ali Sayar ile uğradık. Yetişmemiz gereken yerler olduğu için fazla kalamadık ama en kısa süre içinde bu güzel ve nezih mekanı sizlere tanıtacağım, çünkü değer. Ritz Otel hareketli günlere, gecelere hazırlanıyor. Chocolate’ın yanında Burak Akkök bir Fransız restoranı açıyor. Bu konuda en büyük desteği, yakın arkadaşı Gökhan Çarmıklı’dan alıyormuş. Darüşşafaka Tesisleri’nde birlikte spor yaptığım Gökhan’la sohbet ederken sevgilisi Siren Ertan’ın işletmenin başına geçmeyeceğini öğrendim. Esra Çavuşoğlu’nun işlettiği, ancak
daha sonra kiranın yüksek olması nedeniyle ayrıldığı Lounge’un
yerini, Nişantaşı’nın meşhur cafe- restoranlarından olan Downtown’un sahibi Ali Develi almış. Mekanı yakında açacakmış. Chocolate’dan çıktıktan sonra Ali ile önce Ortaköy’de bir tur attık. Cafe Theatre’a ayaküstü uğradık. Buranın sahibi sevgili Ertekin Dinçay yine çıtırlarla sohbet halindeydi. İlgi Gövsa bir kız arkadaşı ile oturuyordu. Ben uğramayalı Ortaköy acayip değişmiş, güzelleşmiş. Karaköy Muhallebicisi güzel bir yer yapmış. Baktım, Göksel Sunter’in şarapevi tıklım tıklımdı. Çınaraltı Balıkçılık da öyle. Herkes kolumuzdan çekti ama Anjelique&Buz Bar’da bir konuğumuzla buluşacaktık, hiçbirinde kalamadık. Anjelique çok kalabalıktı. Lal Hanım ortalıkta dolaşıyordu. Levent Büyükuğur,
Kore’ye maçları izlemeye gitmiş. Ağabeyi Rıza ise konuklarıyla
yemek yiyordu. Sağolsun, salon
şefi Erdinç hemen ilgilendi. Birer votka-çilek içtik. Anjelique ve Buz Bar’dan daha sonra size söz edeceğim. Bu hafta oraya yemeğe gideceğim de. Çıkışta, Ortaköy Feriye’nin içinde Alman birası Beck’s tarafından yeni açılan ilk ‘Beck’s Bar’a uğradık.
Çok şık bir yer. Geniş minderler, kocaman bir bar... Gençler doldurmuştu. Biraseverler için ideal bir mekan.

Daha önce yazdığım gibi Laila’nın açılışına katılmamıştım. Sevgili Şefik Öztek, Ersoy Çetin, Kemal Koç, Esra Çavuşoğlu ve diğer mekan sahiplerine "Hayırlı olsun" demek için uğradım. Kapıda kuyruk vardı valla. Neyse, torpil vaziyetleri, Ali Sayar ile beni kıyıdan-köşeden aldılar. Baktım, kankam Şefik elinde viskisi, yüzünde gülücükler açarak geliyor. Circus’da Can Tanrıyar
bir grup arkadaşı ile oturuyordu. Sevgilisi Petek Dinçöz, o gün konser için Moskova’daydı. Esra Çavuşoğlu ile görüştük. Esra, Circus’ın tamamını almış. Sonra Park Şamdan’a geçtik. Buranın işletmecisi sevgili Ersoy Çetin iki güzel bayanla hoş bir muhabbet içindeydi. Şef Hıdır, Halil Sezgin, Nurettin Alacakaptan, Sinan ve Erhan arı gibiydiler. Bir köşede Şebnem-Celal Çapa’nın çapkın oğlu Emre, kuzeni Sinan ve kızlarla birlikte oturuyordu. Masamıza, Laila’nın Barlar Sorumlusu Melisa geldi. Tam masaya yerleşmiştik ki acayip bir yağmur bastırdı. Şarkıcı Rober Hatemo, Hande Ataizi’nin eski sevgilisi olan genç işadamı Murat Şahin, Türkiye’nin en büyük içki ithalatçısı Yılmat AŞ’nin patronu Burak Türeci ve konukları, Amerika’dan yeni dönen sevgili Ömer ve Ali Gürsoy kardeşler, eski başarılı futbolculardan Ayhan Akbin, Mine-Sezai Taşkent çifti, yağan yağmurun altında görebildiğim isimlerden birkaçı. Ardından Ulus 29’a çıktık. Kapıda bir omuz darbesiyle sarsıldım. Baktım, bizim Mehmet Mutlu. Yanında da İzzet Antebi’nin eski sevgilisi Hande Demir.
El eleydiler. Onları Buz Bar’da da uzaktan görmüştüm, bu kadar samimi değillerdi. Ulus 29’un ortaklarından sevgili Salih Saka ile barda sohbet ettik. Ulus 29 bence son ayların en favori ve klas yeri. Kimler vardı, kimler... Hande Ataizi, sevgilisi Tarkan Sualp, kardeşi Malkoç, Cem Centaş, Can Akçaylı, Show Haber’in başarılı spikerlerinden
Seba Tümer, yabancı konuklarıyla siyahların kadını Neslihan Yargıcı, işletmeci Nahide Büyükkaymakçı,
Mehmet Ali Erbil’in güzel kayınvalidesi İffet Erkuvan, karısından yeni ayrılan Bülent Verdi... Bülent Verdi’nin annesi Ferhunde Hanım sağlığına kavuşmuş. Ali ile sohbet ederken Polo Müesseseleri’nin güvenlik bölümünün müdürü sevgili Ragıp Ağabey geldi. Barmen Ercan Acar da sevimli bir çocuk, dikkatimi çekti. Saat 03.00’de, 29’dan Şamdan’a geçtik. Kapıda, Seba’dan komşum ve Seba İnşaat’ın ortaklarından Haşmet Murşit ile karşılaştık. Sarıyerspor Kulübü’ndeki kongrede, eski yönetim yeniden göreve gelmiş. Başkanlığa Sedat Özsoy, yönetime ise sevgili Engin Keçeli ile Haşmet seçilmişler. Şamdan’da insanlar merdivenlerde oturuyorlardı. Hava muhalefeti nedeniyle kapalı yerler
daha çok iş yapıyor. Şamdan’ın başarılı DJ’leri Ayhan Kıray ile Burak Yontarkol yine coşmuşlardı. Herkes pistteydi. Bir köşede sevgili Şehnaz-Mehmet Tuna
çifti oturuyordu. Mehmet çok sağlıklıydı, Şehnaz’ı kutlamak gerek. Barda otururken etrafı kestim. Nuri Yönver
ve ünlü mobilya ithalatçısı Erdoğan Akşit, ayrı masalarda çıtır sevgilileri ile keyif yapıyorlardı. Her zamanki gibi. Ayşe Çavuşoğlu ile sevgilisi Selim Hamamcıoğlu ise pistte alabildiğine muzır şekilde dans ediyorlardı. Ender Alkoçlar bir grup arkadaşıyla oturduğu yerden pisttekilere eşlik ediyordu. Bir ara Mehmet, İbrahim Tatlıses’in ‘Pala Remzi’ şarkısını çaldırınca sosyete coştu. Eve girdiğimde saat 05.00’di.

Efendim, bugün Kemer Country’deki
en yeni proje olan ‘Kemerbahçe’nin tanıtımında bit pazarı düzenleniyor.
Birbirinden ilginç aksesuvarlar, antikalar, takılar, doğal ürünlerin sunulduğu standın dışında canlı müzik eşliğinde leziz yemekler de sunulacak. Bilgi için telefon numarası (0212) 239 77 70.
Daha önce de belirttiğim gibi hafta ortası Paper Moon bir hoş oluyor. Canım pizza istedi, uğradım. Nedim Ayçiçek, Ali ve Hasan Aytemiz mis
gibi karışık bir pizza yapmışlar. Barda Fahrettin Türkmenoğlu, Doğan Yaman ve Turan Çetinkaya ile sohbet ederek yedim. Müdür Erol Usta, bar komileri ‘Keko’ Hatip ve ‘Başkan’ Faruk gırgır çocuklar. İnsan dinleniyor. Yemek kalabalıktı. Sinan Dereli, Osman Çarmıklı, Cem Boyner, Ali Dürüst,
Ali Sayar, Nazım Durak konuklarını ağırlıyorlardı. Çıkışta, Akmerkez’den çıkan Sibel Can’ın dayısı Ünal Babacan ile karşılaştım. Pazartesi akşamı da Sibel ile evden görüşmüştük. Her şeyin yolunda gittiğini ve Sibel’in kocasından ayrılmasının söz konusu olmadığını söyledi. Bu arada Sibel, teyzesi Figen ile birlikte salı sabahı Avustralya’ya uçtu. Sidney’de 2, Melbourne’da 1 konser verecek. Ama yolculuk uzun sürmüş, Sibel uçaktan inince fenalaşıp midesinde ne var, ne yoksa çıkarmış. Türkiye’den 10 gün uzak kalacak
olan Sibel, minik oğlu Emir’i kayınvalidesine, kızı Melissa ve oğlu Engincan’ı da annesi Sezer Abla’ya bırakmış. Evet, bu pazar da bu kadar. Kalın sağlıcakla. En kötü gününüz benimkinden iyi olsun efendim.

Yazara e-mail: