Sabanur Kıraç

Sabanur Kıraç

skirac@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Pek çok ünlü Hollywood aktörü şu aralar baba olmanın keyfini çıkarıyor. Matt Damon, Ricky Martin, Matthew McConaughey, Usher, Kevin Costner ve Chris Noth’u paparazzilerin yakaladıkları karelerde bebekleriyle görüyoruz. Ya bebişlerini kucaklarında gezdiriyor, ya pusetini itiyor ya da mama yediriyorlar  bu fotoğraflarda. Tamamen doğal ve gerçek olur her şey.

Ünlü Türk babalar neden bebeklerine daha çok sevgi göstermiyor
Bizim ülkemizde bir ünlü, baba olduğunda ne olur peki? Bebeğinin ilk görüntüleriyle bir dergiye kapak olur. Sonra bir babalar günü haberine konuk olur. Bu karelerde en fazla annesinin kucağındaki bebeğe sevimli sevimli gülümseyen ünlü bir veya iki kez de bir magazin programını evine davet etti mi iş bitmiştir. Bir daha onu bebeğiyle birlikte uzun süre basında göremeyiz.
Yanlış anlamayın Türk ünlüleri kötü babadır filan demek istemiyorum. Sadece bu babaları neden bebekleri kucaklarında, ya da onlara yemek yedirirken veya önlerinde puset yürürken görmediğimizi merak ediyorum. Yo kimse bana “Demek özel hayatlarını medyadan iyi saklıyorlar” demesin. Tüm aşkları ve işlerini saklamayı başaramıyorlar da bu görüntüleri mi saklamayı başarıyorlar?
Belki sadece kendi babalarından gördüklerini uyguluyorlar. “Bebeğe bakmak annesinin işidir” mantığıyla büyüdükleri için belki gerçekten de uzaktan seviyorlar bebeklerini. Ya da belki de evlerinde gerçekten de çok ilgili birer baba olmalarına rağmen halka baba olduklarını unutturmak istiyorlar. Böylece yeniden genç kızların sevgilisi, seksi ve gözde bekar rolüne bürünebileceklerini ve yine popüler olabileceklerini düşünüyorlar.
Neden her neyse, keşke sonuç böyle olmasa. Keşke bizim ünlü babalarımız da bebekleriyle ilgilenirken kameralara yakalansa. Ama öyle mizansel olarak değil. Gerçekten ilgilenirken. Böylece onları örnek alan binlerce genç erkeğin bilinçaltına bu görüntüler yerleşse. Keşke bu sayede onlar da baba olduklarında çocuklarına sevgi ve ilgi göstermenin ne kadar normal bir şey olduğunu bilseler ve öyle davransalar. Belki kültürümüzün büyük bir kısmında görülen “çok seven ama hiç göstermeyen baba” sorunsalı böylece çözülebilir. Siz ne dersiniz?

Kadınlar nasıl giyineceklerini gaylerden mi öğrenmeli?
 Amerika’da sevilerek izlenen bir televizyon şovu daha Türkiye’ye geliyor. Adı “Queer Eye for a Straight Girl”. Programda birkaç eşcinsel erkek, giyinmesini bilmeyen bir kadına hangi kıyafetler içinde daha güzel olabileceğini gösteriyor. Evet, uzun bir süre yayımlanan “Renovate My Wardrobe” programında olduğu gibi yine gayler kadınlara nasıl giyineceklerini anlatıyor.
Kadınların nasıl giyineceklerini gerçekten de gaylerden mi öğrenmeli sizce? Bunca sene fikirlerini sorduğumuz yakın kız arkadaşlarımıza, annelerimize, ablalarımıza ne oldu? Artık tanımadığımız gaylerin fikirlerine daha mı çok güvenir olduk?
Cevabınız “Hayır, alakası yok.” olabilir. Heteroseksüellerin, giyinmeyi bilmeyen kadınları baştan yarattığı televizyon programları artık eski moda olduğu için gaylerin programlar, daha çok ilgi çekiyor olabilir. Oradan bakınca size bu trend sadece televizyonda gibi görünebilir. O zaman size sorarım. Sizce bugün en sevilen ve en gözde markalarını yaratanların eşcinsel olmaları da mı bir tesadüf?  (Jean-Paul Gaultier, Gianni Versace, Alexander McQueen, Calvin Klein, Christian Dior, Balenciaga, Dolce &Gabbana,  Giorgio Armani, Yves Saint Laurent, Marc Jacobs, Michael Kors gibi)
Bence kendilerine olan inanılmaz güvenleri, modadaki inkar edilemez başarıları ve pek çoğumuzun sahip olmadığı zevkleriyle gayler, bir yandan bir kadının sahip olabileceği en yakın arkadaş olurken diğer yandan da bir numaralı düşmanı haline geliyor. Bugün size ilk randevusunda ne giyeceğini soran arkadaşlarınızı, mezuniyet balosuna giderken hangi gece elbisesini seçmesi gerektiğini danışan kızlarınızı ve hatta önemli bir toplantıya giderken hangi rengi giymesi gerektiğini soran meslektaşlarınızı bile zevkli gaylere kaybetmek üzeresiniz. Onların fikirleri, görüşleri ve tavsiyeleri artık sizinkinden daha değerli! Şu an böyle olmadığını düşünüyor olabilirsiniz ama bence son birkaç mutlu yılımızı yaşıyoruz. Tüm trendleri geriden takip eden ülkemiz, eninde sonunda tüm dünyayı saran bu trendi de yakalayacak. O zaman siz kime fikrinizi soracaksınız?