Sabanur Kıraç

Sabanur Kıraç

skirac@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Haftanın en sevdiğim günü: Çarşamba. Hayır cuma değil, cumartesi değil, çarşamba. Çünkü her çarşamba bilgisayarımda temiz bir word dokümanı açıyorum ve başlıyorum yazmaya. Çok seviyorum yazmayı. Ama sadece yazmış olmayı değil, sizlerin de okuyacağını bilmeyi...
Bu hafta basında ilginç ve bir o kadar da absürd bir haber okudum.
Reuters Haber Ajansı’nın 9 Mart’taki bir haberine göre Vatikan’ın yarı resmi gazetesi olarak anılan l’Osservatore Romano gazetesindeki bir makale şaşkınlık uyandıracak şekildeydi. Gazete kadınların özgürleşmesinde çamaşır makinesinin, doğum kontrol hapından bile daha belirgin bir rol oynadığını ileri sürmüş. Anlayacağınız Vatikan’a göre çamaşır makinesinin keşfi kadını özgürleştirmiş. Tabii haber başta feministler olmak üzere tüm kadınları rahatsız etti.
Bense bu haberi sadece ve sadece bir cahillik belirtisi olarak gördüm. Çünkü çamaşır makinesi dediğimiz şey eğer kadınları özgürleştiren bir şey olsaydı bugün Türkiye yüzde 90’ın üzerindeki çamaşır makinesi penetrasyon oranı sayesinde dünyanın belki de en özgür kadınlarının yaşadığı bir ülke olurdu. Ama değil...
Özellikle kentsel kesimde çamaşır makinesi kadınların en büyük medarıiftiharı. Çünkü temiz çamaşır, beyaz ötesi beyazlık gibi kavramlar kırsal kesimde kadınların en çok rekabet ettiği konular arasında.
Nereden mi biliyorum? Uzun süre çok ünlü bir deterjan markasının pazarlama müdürü olan bir arkadaşım anlattı. Yaptırdıkları araştırmalarda buzdolabı olmamasına rağmen çamaşır makinesi olan pek çok hane ile karşılaş-tıklarını söyledi. Pek çoğuna göre evin en değerli varlığı bu makinelermiş.
Üstelik Türkiye’nin en başarılı ve güvenilir araştırma firmalarından biri olan Ipsos KMG’nin 2008 mayıs ayında yaptığı “Beyaz Eşya Alışveriş Alışkanlıkları” çalışmasına göre de ülkemizde hanelerin yüzde 97.5’inde çamaşır makinesi bulunuyor.
Şimdi o tür haneleri gözünüzün önüne getirin. Sizce o hanedeki kadınlar ne kadar özgür? Kocasını bile seçemeyen, kadın oldukları için okutulmayan, çalıştırılmayan hatta söz hakkı bile tanınmayan bu kadınlar sizce ne kadar özgür? Ve sizce evlerinde ailelerine en temiz çamaşırları giydirme imkânı veren makineleri olması onları ne kadar özgürleştiriyor?

Somut bir örnek
Hadi bir de otomatik çamaşır makinesi penetrasyonu yüzde 99 olan kentsel haneleri düşünün. Bu hanelerdeki kadınlar sizce ne kadar özgür? Kocasından dayak yiyen... Yediği dayağı unutması gerektiği kendi anne babalarınca söylenen... İş hayatında en az erkekler kadar çalışıp başarılı olmalarına rağmen daha az maaş ve unvanla ödüllendirilen... Hayallerinin peşinden gidemeyen... Giyeceği kıyafeti bile kocası seçen... Şehirdeki çamaşır makinesi sahibi bu kadınlar çok mu özgür?
İşte size somut örnek. Çamaşır makinesi olan ve kırsal kesimde yaşayan bir kadın ve yine çamaşır makinesi olan ama şehirde yaşayan başka bir kadın. Evet biri diğerine göre daha özgür. Ama bu özgürlüğün sebebi sahip olduğu hiçbir makineden kaynaklanmıyor. Doğum kontrol haplarının icadından, kürtaj hakkından veya çalışma özgürlüğünden de değil. Bu, eğitimden, eğitimli ailelerden kaynaklanıyor.
Bugün sahip olduğum özgürlüklerin çoğunu bana annem sağladı. Şüphesiz ben de onun benim yaşımda olduğundan daha özgürüm. Üstelik onun gibi pek çok konudaki özgürlüğümü savaşarak veya tartışarak elde etmedim. Ama ben onun tecrübeleri ve eğitimi sayesinde hayata bir adım önde başladım. Ve bundan aldığım güçle önüme çıkan engellerle savaşıyorum. İş, aşk ya da sosyal hayatımda özgürlüğümü kısıtlayanlara karşı dik duruyorum.
Ve benim kızım da (olursa tabii) gelecekte en az benim kadar özgür olacak. Çünkü onu da özgürlüğüne düşkün, eğitimli bir kadın yetiştirecek. İşte kadınların özgürlüğünün altında yatan tek icat bence bu.