Kanyon'da eski Hakkasan'ın yerine açılan Wan-na, her hafta ünlü DJ'leri ağırlıyor. Biz oradayken Sander Kleinenberg birkaç dakika içinde tıklım tıklım olan mekanı coşturdu. Bu cuma da Joyce Mercedes varmış
Herkesin alışveriş merkezini yavaş yavaş terk etmeye başladığı saatlerde içeride bedava bir şeyler dağıtıyorlarmışçasına bir kuyruk göze çarpıyor giriş kapılarının birinde. Ayaklarında en azından birer karış uzunluğunda çelik topuklu stilettoları ve üzerlerinde lateks taytlarıyla onlarca kız ve kotlarının üzerine her biri minik bir servet değerinde marka gömleklerini giymiş onlarca erkek var sırada. Biz mi? Biz “Bu gecelik bu kadar yeter” demişiz ve çıkıyoruz Kanyon’dan. Ama görünen o ki Hakkasan’ın yerine açılan
İki ajan Wan-na'nın peşindeyiz
Önce Kanyon’un içinde bir 10 dakika Wan-na’yı aradık. Ne zaman Wan-na bu tarafta diyen bir okun önünden geçsek “Hah şimdi bulduk” diye sevindiğimize mi yanarsınız yoksa yiğitliğe laf ettirmemek için kimseye sormaya cesaret edemediğimize mi bilmem. Tek bildiğim yolu bulamamış olmamızın çok da garip olmadığı. Çünkü Wan-na insana kendini bir tür gizli Amerikan ajanı gibi hissettirecek bir girişe sahip. Kanyon’un daha önce hiç kullanmadığımız bir kapısının yanında ince ve karanlık bir koridordan gizemli bir asansöre ulaşıyorsunuz önce. Asansöre binip Wan-na yazan butona bastığınızda ise uzun ve sessiz bir yolculuk başlıyor. Tam her şey biraz daha gizemli olmaya başlamışken asansörün kapısı açılıyor ve karşınızdaki görüntü sizi ya da en azında bizi gülmekten yarıp geçiriyor. Çünkü 10 dakikamızı Wan-na’yı aramakla geçirdikten sonra sonunda o esrarengiz koridoru bulup terk edilmiş asansöre binince kapının loş bir ışığa ve oradan da aradığımız restorana açılmasını beklerken karşımızda az önce çıktığımız sinemayı görüyoruz! (Meğer Wan-na’ya giden asansöre sinemanın içinden de biniliyormuş.) O kattan maceramıza katılan ikinci çiftle asansör yolculuğumuza devam edip kısa sürede mekana ulaşınca rahatlıyoruz. Orijinal dekorasyonu ve loş ortamıyla kapıdan girer girmez sizi içine çekiyor zaten mekan.
Hemen yemeklere geçersek. İtiraf etmeliyim ki mönüden yemek seçmek benim için yine hayli zor oldu. Tam bir Uzakdoğu mutfağı müptelası olduğum için, içine düştüğüm Vietnam, Thai, Japon ve Çin mutfaklarından seçmelerle donatılmış mönüden yaklaşık 10 dakika çıkamadım. Sonunda Pamuk ile ortaya birkaç alternatif söylemeye karar verdik. Yanına ise bir şişe şarap seçtik. Biz romantik yemeğimizi tamamlarken ortam biraz daha hareketlenmeye başladı sanki. Mavi ışıklarla aydınlatılmış bar yavaş yavaş daha da dolarken bir anda neler olup bittiğini anladım. Wan-na’nın eski yerinde de sürdürdüğü efsanevi cuma gecesi partilerinden biri başlıyordu. Garsondan teyidi alınca bu gece hangi ünlü DJ’yi getirdiklerini merak etmeye başladım. Biz oradayken Sander Kleinenberg birkaç dakika içinde tıklım tıklım olan mekanı coşturdu. Uzun bir günün ardından mekanı erken terk ettik ama biz kapıdan çıkarken içeriye girmeye çalışanları düşünürsek Wan-na’da cuma gecelerinin oldukça uzun sürdüğünü düşünebilirsiniz. Ve eğer siz de Cuma gecenizi çok kalabalık ve 'in' bir mekanda eğlenerek geçirmek istiyorsanız kesinlikle bu hafta nereye gideceğinizi biliyoruz!