Sabanur Kıraç

Sabanur Kıraç

skirac@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yok kardeşim bu memlekette magazinden 10 saniye uzak kalsanız geri döndüğünüzde kendinizi uzayda gibi hissediyorsunuz. Geçen gün elime aldığım gazete eklerinin neredeyse hepsinde bir haber vardı. Haberde de yarı çıplak bir kadın. İçeriğindeyse seks. Bunda şaşıracak ne mi var? Haberdeki kadını en son gazetelerde gördüğümde tesettüre girmişti. Şimdi çıkmış “Cem Yılmaz ile yatmak istiyorum... Beni tanısa evine başka kadın sokmaz...” gibi açıklamalar yapıyor. Çok affedersiniz ama “Yuh” demeden edemeyeceğim.
Baktınız din, tesettür, kapanma gibi konular gündemde, haber olmak için kapanıyorsunuz. Kapanma işi bir kez ses getirip sonrasında kimse kapınızı çalmayınca kuduruyor “Sex Sells” efsanesine aldanıp yine yatak odası kültürüne dönüyorsunuz. Biri sizi durdurmalı diyeceğim. Bu amaçla ilk adımı atacağım ve bundan sonra Cem Yılmaz’ı kaçırıp bir mağaraya kapatsanız bile size tek satır yok.


Paparazzilerden medyaya reklam desteği
Biliyorsunuz gerek Uğur Yücel, gerek Levent Kırca gerekse Timuçin Esen’in yaşadıkları yüzünden son günlerde magazin gazeteciliği yerden yere vuruldu durdu. Sessiz kaldım. Ne paparazzilerin ne de sanatçıların yanında yer almadım. Çünkü iki gruba da hak verdiğim noktalar vardı. Her ne kadar sanatçıların düştüğü duruma üzüntüm daha şiddetli olsa da herkes söyleyeceğini söyledi dedim ve konuyu ele almadım. Ama dün gazeteleri elime alınca bu olayların bir diğer boyutunu da görmezden gelemedim...
Hatırlarsınız daha önce Timuçin Esen’in ailesi onunla gurur duyduklarını magazincileri de kınadıklarını belirtmek için bazı gazetelere tam sayfa bazılarına da daha ufak ilanlar vermişti. Şimdi de sanatçılar toplanmış bastırmışlar tam sayfa ilanı. Amaç magazincileri kınamak, mağdur sanatçılara destek olmak. Gazetelerin reklam toplamak için birbirini biçtiği bugünlerde bu tam sayfa ilanların ilaç gibi geldiğini tahmin ediyorum. Kıssadan hisse desteğin ucundan yine Türk medyası faydalandı sanki!


Tiyatro tiyatroda seyredilir
Bizim Pamuk bayılıyor BKM Mutfak’a. Pazar günkü ajandamızı bile bu programa göre ayarladığımız oluyor. Durum böyle olunca bir de yerinde izleyelim dedik ve düştük BKM’nin yoluna.
Ben hastasıyım tiyatro kültürünün. Annem de öyle ama yine de kızdı bana. “Televizyonda izleyebileceğiniz bir şeye neden para veriyorsunuz” dedi. Aslına bakarsanız önce haklı gibi geldi. Ben sırf Pamuk seviyor diye gitmek istemiştim zaten. Ama haklı değilmiş annem.
İstediği kadar televizyon veriyor olsun, yerinde izlemek çok başkaymış. Bipsiz, dıtsız, montajsız, reklamsız, olduğu gibi... Şahaneydi. Televizyonda izlerken anlayamıyor insan. Yetenekli çocuklar diyor, gülüp geçiyor. Ama tiyatroda her şey daha bir tutkulu yaşanıyor. Her şeyden önce gülüp geçemiyorsunuz gerçekten beğendiyseniz. Avuçlarınız patlayana kadar alkışlıyorsunuz. Ya da attığınız kahkahalarla sahnenin bir parçası oluyorsunuz. Bir de oradan oraya koşturan ekibi görüyorsunuz. Elinizde kumanda yok. İsteseniz de zaplayamazsınız. Mecbur alınlarından akan tere bakıyorsunuz. Ve saygı duyuyorsunuz.
Bir de Yılmaz Erdoğan faktörü var tabii. Yorumlarıyla, katkılarıyla ve sohbetiyle evde yakalayamadığınız, montajla kaybolacağını bildiğiniz için sanki sadece size sunuyormuş gibi hissettiğiniz bir tat katıyor çorbaya.
Evet bu program televizyon için yapılmış. Ama tiyatroda daha çok zevk veriyor. Ve bir kez daha “Tiyatro tiyatroda izlenir” dedirtiyor...