Önceden anlaşalım. Kimse beni yanlış anlamasın. Kesinlikle yıllarca hırs edip, canını dişine takarak kariyerlerinde belirli noktalara gelen kadınlar çocuk yapamaz demiyorum. Kariyer yapmak çocuk yapmaktan öncelikli olmalı da demiyorum. Ben sadece bu yazıyla çocuk yapmaya karar veren kariyer kadınlarının gerçekçi olması gerektiğini söylemek istiyorum.
Daha geçtiğimiz hafta IK gazetelerinin birinde koca bir manşet vardı: “Çocuk da yaptılar kariyer de!” Bir heyecanla aldım elime gazeteyi. Yanıldığımı kanıtlayacak kadınlar olması beklemiştim haberde. Ama yoktu. Türkiye’nin önde gelen beş firmasında üst düzey yönetici pozisyonundaki kadınların nasıl gururla hem çocuk hem kariyer yaptığını anlatıyordu. “En iyi bakıcılar ve eşimin yardımıyla çok güzel bir iş bölümü yaptık. Böylece ben de işimde yükselmeye devam edebildim.” Diyordu biri. Biri de açıkça şöyle demişti: “Akşam yemeklerine yetişemesem bile, geç kalmamışsam mutlaka çocuklarımı ben yatırırım.”
Nasıl yani? Tüm gün görmediğin, sadece bazı geceler uyumadan önce iyi geceler diyebildiğin bir çocuk olmak ister miydin? Her türlü imkanı sağlamak, paranın tutabileceği en iyi bakıcıları tutmak annelik midir? Bu durumda hem çocuk hem kariyer yapılmış mı olur? Çocuk yapmak, normal hayatın arasına sıkıştırılacak bir şey olabilir mi? Çocuk bir kez hayatınıza girdiği anda tüm hayatınızı değiştirmez mi? O değiştirmezse siz değiştirmek zorunda kalmaz mısınız? Gücünüz bakıcı tutmaya yetiyor diye, kocanız çocuklarıyla ilgilenmeye bayılıyor diye siz doğumdan önceki hayatınıza dönemezsiniz ki?
Angelina Jolie örneği
Bu soruları arka arkaya dizip bir çocuk terapisti olan Pelin Sönmez’e sordum. Cevap olarak beni çok etkileyen bir şey söyledi başarılı terapist: “Eğer çalışan başarılı bir kadınsanız, çocuğunuzu kariyerinizin içine doğurursunuz.” Ve sonra devam etti “Bu tıpkı sabit hacimli ve içi sıvı ile dolu bir kaba yeni bir kütle eklemek gibidir. Eklenen kütlenin hacmi kadar sıvı taşmalıdır kaptan. Yoksa eklediğiniz kütle giremez ki o kaba! Yani çocuk yaptığınız zaman, ona ayırmak istediğiniz zaman kadar kariyer planından vazgeçmeniz gerekebilir.”
Daha sonra “Türk kadının en büyük yanılgısı kendini Julia Roberts, Jeniffer Lopez veya Angelina Jolie gibi örneklerle kıyaslaması” dedi Pelin Sönmez. Halbuki bu kadınlar “Çocuğum da sette olacak ve o her ağladığında sete ara vereceğiz” dediğinde kimse karşı çıkmıyor. Bizim ülkemizde ise ne firmalarda çocuklar için kreşler var ne de anneler için emzirme odaları. “Elbette ki çocuklu kadınlar hem çalışıp hem çok iyi anneler olabilir ama hem çok çalışıp hem de çok iyi anne olmak çok kolay değildir” diyor Pelin Sönmez.
Sonuç, kariyerinizden bir miktar da olsa vazgeçmeye hazır değilseniz, onun içine bir çocuk yapmayın...
Mutlu sonlarla yetinemeyenler
Diyelim ki keyifli bir romantik komedi filmindesiniz. Film en güzel yerinde bitti. Siz yüzünüzde koca bir gülümseme az önce şahit olduğunuz mutlu son ile hayatınıza devam etmeye hazırlananlardan mı olursunuz yoksa “Acaba sonra ne olacak” diyenlerden mi?
Maalesef ki ben mutlu sonlarla yetinemeyenlerdenim. Bana göre mutlu sonla biten her film aslında yarım kalmıştır. Hatta bana göre ana karakterlerden ölmedikçe filmler bitmemelidir.
Mesela “Özel bir kadın” (Pretty Woman) filmini düşünün. Filmin sonunda Richard Gere, Julia Roberts’a sürpriz yapar, öpüşür, sarılırlar ve film biter. Peki sonra ne olur? Julia Roberts ile Richard Gere evlenir mi? Richard Gere, Julia Roberts’ı geçmişi yüzünden hiç aşağılar mı? Julia Roberts okulunu bitirir mi? Çocukları olur mu? Basın ünlü ve saygın bir işadamı olan Gere’in bir hayat kadınıyla evlendiğini öğrenir mi? Öğrenirse bu durumu Gere’in iş hayatını nasıl etkiler? Önce Julia Roberts mı ölür Richard Gere mi? vs. vs. vs.
Hayır sinema tarihini ve kültürünün önemli kurallarından birini ihlal etmiş olsam da kabul etmek istemiyorum. Orası da senin hayal gücüne bırakılmış demesinler bana. Sonunu öğrenebileceğim bir film yapsınlar. En kötü ihtimalle film mutlu sonla bitse bile sonunda beyaz karakterli yazılar çıksın. Kısaca karakterlerin ölene kadar başlarına gelenleri anlatsın. Filmler yarım kalmasın!