Sabanur Kıraç

Sabanur Kıraç

skirac@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Biliyorum modadan anlayan herkes  bunu söylediğim için bana kızacak. Ama ne yapayım ben böyle düşünüyorum. Hatta bir adım daha ileri götürüp başlarım ikonluğuna da trend setter’lığına da diyorum. Yaz geldi yaz! Vakit en rahat bikininizi ve en şappidik terliklerinizi giyip denizin, kumun, güneşin kısaca tatilin tadını çıkarma vaktidir ey insanlar. Nasıl tatil dediğiniz kendinizi özgürce saldığınız zamansa plaj dediğiniz yer de rahat olma yeridir.
Yok kimse bana ikoncanlık dönem dinlemez, içten gelir filan demesin. Yemezler. Bence her kim ikoncan olmak uğruna şu yaz sıcağında dizine kadar uzanan çizme görünümlü, sandalet ruhlu, gladyatör ayakkabılarını giyiyorsa delidir. Ayrıca rahat rahat güneşlenilemeyecek, çıkardığınızda vücudunuzda garip izler bırakacak ama görünüş olarak herkesi hayran bırakacak mayo taklidi yapan bikinileri giyenler de bence delidir. Tarz yaratacağım diye mayonun üzerine kemer takanlara da söyleyin deli denmez de ne

Kabul edin: Plajda ikoncanlık delilik
denir? Bikinisinin üzerine saçaklı, tahtalı, ağır taşlı kıyafetçikler giymek ya da her biri beşer kilo çeken kolyeler takmaksa benim kitabımda delilik ötesi deliliktir.
Ha derseniz ki, sabah tatilimi yapar, rahat giyinir, rahat rahat takılırım akşam olunca da ikoncan kimliğimi salar havamı atarım, bakın onu anlarım. Ama geri kalanı kim ne derse desin bence de-li-lik-tir! 


Hem tatlı hem kanlı bir tatil
Geçtiğimiz hafta Hakan ile Robinson Club ve Club Flipper efsanelerinin yaratıcılarının son eseri Lykia World Antalya’daydık. Açıkçası tüm beklentimiz sadece deniz ve havuzun tadını çıkarmaktı. Ama daha da şanslıydık çünkü bugüne kadar karşılaştığımız en iyi ve lezzetli açık büfeyle karşılandık. Bu durumun doğal sonucu olarak da içimize çekmekte zorlandığımız göbeklerle vardık havuza.
Sonrası da rüya gibiydi. Uzun zamandır Hakan’ı hiç bu kadar huzurlu ve mutlu görmemiştim. Su yatağıyla havuzdayken bir eli içkisinde diğeri suyun içindeydi. Bir süre sonra biraz da içimizdeki çocuğu mutlu etmek için su kaydıraklarına geçtik. Hakan kaydırağın merdivenlerini çıkarken ben de etrafıma bakmaya başladım. Sanki bir film sahnesinde gibiydim. Hani her şeyin çok güzel, çocukların çok neşeli, güneşin çok parlak olduğu bir sahne vardır ya. Hani bir çığlık veya silah sesi duyulana kadar herkes çok mutludur. Hah, işte tam da öyle bir sahne gibiydi o an. Ve aynı filmlerdeki gibi bir çığlıkla bozuldu. Herkes gibi oturarak kaymak yerine yüzüstü kaymayı tercih eden sevgilim alnını patlatınca kanları gören çocuklar korkudan çığlık atıyordu. 

Hastanenin yolunu tuttuk
Hemen Lykia World’un ambulansıyla en yakın hastanenin yoluna düştük. Orada boydan boya dikiş atıldı Pamuk’un alnına. Doktorlar iki saat müşahede altında tuttuktan sonra daha uslu oynamamızı tembih edip bıraktılar bizi.
Otele dönerken tatilimizin bu nedenle bitmek zorunda olacağı için üzüldük. Havuza veya denize girmedikten sonra Antalya’da olmanın ne anlamı vardı ki? Ama Lykia World’ün sadece deniz ve havuzdan oluşan bir otel değil de bir tatil cenneti olması bu tezimizi değiştirdi. 600 dönümlük golf sahası, müthiş spa’sı, yemek pişirme ve resim yapma gibi aktiviteleri ve bunlara ek olarak bir de süper eğlenceli tiyatro ve şovlarının olması havuza giremesek de tatilimizi kurtardı.
Dönüş yolunda Hakan’dan söz aldım, o iyileşir iyileşmez bir daha gideceğiz Lykia World’e. Ama bu kez herkes oturarak kayacak!