Sabanur Kıraç

Sabanur Kıraç

skirac@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçtiğimiz çarşamba gecesi İstanbul her zamankinden farklı, ama her zamanki kadar hareketli bir gece yaşadı. Sırtını hamam taşına yaslamış mor elbiseli bir kadın ve en yakın arkadaşının başrolde olduğu bu gecede bolca Arap esintisi göze çarpıyordu. Servis edilen mezelerden, çalan müziğe kadar her şey insana kendini, içinde Onur ile Şehrazat’ın bitmek bilmeyen aşk entrikalarının olmadığı bir Binbir Gece Masalı’nda hissettiriyordu sanki.

Harem Odası’na doğru

Mor elbiseli kadın da aynen böyle hissederken içkisini eline aldı ve hamam taşından uzaklaşmaya başladı. Uzun beyaz gömleklerinin üzerine taktıkları poşuları ile ortamın ambiyansına uyum sağlayan hizmetlilerin yanından geçerek Harem Odası’na doğru ilerlemeye başladı. O gün orada karşılaşacağını bildiği pek çok tanıdık yüzü görünce hepsine kibarca gülümsedi. Ardından üzeri eski hamam tokmaklarıyla dolu göz alıcı bir duvarın önünden geçip “Harem”e ulaştı. Tam, o odadaki cariyelerden biri olduğunu hayal edecekti ki çok sevdiği arkadaşı ve Çapamarka’nın Halkla İlişkiler ve Eğlence Müdürü olan Mustafa Oğuzcan’ın sesiyle irkildi. “Beğendin mi?” dedi Mustafa. Tam olarak hissettiklerini yansıtan kelimeleri bulamayınca “Süper” demekle yetindi genç kadın ve göbek taşının yanında bıraktığı en yakın dostu Dilara Uzunyayla’nın yanına doğru yol aldı.
İçeride insanın içini kıpır kıpır eden bir müzik çaldığı için iki kadın da adeta yerinde duramıyordu. Hatta bir ara aralarında göbek taşının üstüne çıkıp oynadıklarının hayalini konuştular. Ama onlar daha hayalini kurarken beş çıtır dansöz bu fanteziyi gerçeğe çevirdi. Artık kimse yerinde oturamıyordu.
Mor elbiseli kadın sağına baktı. Onur Baştürk’ü ritim tutarken gördü. Soluna baktı Ayşe Özyılmazel’in ayağa kalkıp arkadaşıyla oynamaya başladığını fark etti. Aralarda bir yerlerde Nur Yerlitaş’ın bile alkış tuttuğunu görünce ve hamam taşının öbür tarafındaki Beşiktaşlı futbolcuların dahi oynuyor olmasından cesaret alarak o da ayağa kalktı. Ve bütün gece bir daha da oturmadı. Ne geceyi erken terk eden İbrahim Toraman ne de o akşam doğum gününü kutlayan Rüştü Reçber’in eşi Işıl Reçber o kadar eğlenmişti. Masal gibi bu gecede iki kadın enerjileri bitene kadar gönüllerince eğlendiler...

Sultan gibi hissettiriyor

Peki kimdi bu morlu kadın? Bence herkes kendi masalının kahramanıdır. Bu da benim masalım olduğuna göre tahmin edebileceğiniz gibi mor elbiseli kadın da benim. Her kelimesi gerçek ve abartıdan uzak olan bu masalı gerçeğe çeviren mekânsa Maçka’daki Cahide’nin yerine açılan yeni Al Jamal. Cahide’nin çalışanları dışında hiçbir şey aynı kalmamış içeride. Her şeyi değiştirmiş İzzet Çapa.
Kocaman bir hamama çevirmiş mekânı. Mekânda bulunan herkese kendini bir sultan gibi hissettiriyor eğlence dünyasının prensi. Dolayısıyla da insan bir kez daha hayran kalıyor İzzet Çapa’nın dehasına. En kısa zamanda Al Jamal’e gidip “1001 Nights in Arabia” adlı kokteylden ve Gazi Bilal Ateş’in hazırladığı mezelerden tatmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.