Duymuşsunuzdur botoks modası orta yaşın üzerindeki kadınlardan 16 yaşındaki genç kızlara kadar düştü. Ama asıl vahimi şimdi sıranın erkeklerde olması.
Hani bir şeyi bir kişi kullansa bile çoğunluğa mal edilerek haber yapılır ya, işte o dönemleri pek kaâle almam ben. O yüzden “Erkekler de artık botoks yaptırıyor” haberlerinden hiç etkilenmemiştim. Ama artık yavaş yavaş botokslu erkekler daha çok gözüme batıyor. Geçenlerde öğrendim ki bu akımın bir de adı varmış: Boytoks. (Biliyorsunuz “boy” İngilizce’de genç erkek anlamına geliyor.) Eğer benim gibi daha çok maço ve konservatif erkeklerle çevrili biri bile bu akımın arttığını gözlemliyorsa ve yine eğer bu akımın bir de adı varsa; işte o zaman bu gerçekten bir trend demektir!
Bendeniz nasıl kadınların kendilerine bakmalarını destekliyorsam erkeklerinkinin de bir o kadar arkasındayım. O yüzden bebek gibi bir cildi olmasına rağmen sevgilime ilk anti-aging kremini ben aldım. Ama iş botoksa kadar uzanınca korkuyorum. Sadece kadınların bile o donuk ifadelerle etrafımda dolaşmasından rahatsız olurken şimdi bir de erkeklerin bu kervana katılmasını istemiyorum. Çünkü alimallah bir zombi saldırısına uğrasak hangisi gerçek zombi hangisi sadece botokslu anlayamayacağım bir toplumda yaşamak istemiyorum. İşin şakasını bir yana bıraksam bile itiraf edin balık bakışlı kadınlar ve yürüyen heykel erkekler her korku filminin ana öğelerindendir...
Uzmanlar doğru ellerde ve doğru dozda uygulanırsa ortaya donuk ifadeler değil genç bir görünüm çıkacağını söylüyor. Ama zenginlerin hatta Hollywood yıldızlarının bile geldiği hali görünce insan soruyor; onlar bile yanlış ellere düşmüşse bize neler olabilir?
Seçiyorum, seçiyorum, seçtim (mi)!
İçim dışım sağım solum seçim! Önce her partinin birbirine karışmış rengarenk bayraklarıyla Çingene çadırına döndü sokaklar. Tehditler, yardımlar, atışmalar, çatışmalar ve tabii ki vaatler... Her kanalda başka bir aday kendini övdü babam övdü, rakibiniyse sözleriyle dövdü.
Sonra seçim günü geldi. Yaşasın hepsi bitti diye düşündüm ama bitmedi. Sonuçların belli olması ertesi gün öğleden sonraya kadar sürdü (bakınız Adana). Ardından başladı şaibe dedikoduları.
Ve en nihayet oy kaybedenle, oy kazananın açıklamaları... Kimi kaybetmesine rağmen seçmene teşekkür edecek olgunlukta, kimi onları nankör ilan edecek kadar şaşkın. Evet bunun adı siyaset. Ve ben kesinlikle bu meretten hiçbir halt anlamıyorum. Hani yerel seçimlerle ilgili bir iddia kuponu yapmam gerekse kesin kaybederdim. Malum 4 maçtan 3’ünü bilseniz bile para alamıyorsunuz. Benimse doğru tahminlerim İsmail Ünal, Aytaç Durak ve Mustafa Sarıgül’den öteye geçemezdi.
Evet ben de kullandım oyumu. Yani kısaca seçiyorum dedim. Ama seçemedim. Ben seçimimi yaptım da, seçtiklerim seçilmeyi beceremedi. Özetle bunca gürültü sonunda ben de kaybetmiş gibi hissettim. Moralim bozuldu uyudum. Uyandığımda bir baktım meğer seçimler bitmemiş. Yani bitmiş de curcunası bitmemiş. Abilerim, ablalarım ümidi kesme demiş. Ben de öyle yapıyorum. Takım değiştirmeden önümüzdeki maçlara bakıyorum.