Doğrudan konuya gireceğim. Mehmet Aslan kimdir? Oyuncu ya da sunucu mudur? Eski bir yarışmacı mıdır? Yoksa sadece ünlü bir gazinocunun oğlu mudur? Kimdir bu Mehmet Aslan? Bu kadar kabiliyetsiz olmasına rağmen neden hâlâ televizyondadır?
Sırf bu adam yüzünden magazinsel adalet kavramına olan inancımı iyice kaybediyorum. Hani doğal seleksiyon diye bir şey vardı? Hani güçsüz ya da beceriksiz olan, ortama ayak uyduramayan kendiliğinden yok oluyordu? Hani televizyon, işini kötü yapanı asla affetmezdi? O zaman neden ben hâlâ televizyonu açtığımda bu adamı görüyorum!
Adını ilk kez Çağla Şikel ile çıktıkları dönem duymuştuk. O zaman dahi “Gazinocular Kralı Fahrettin Aslan’ın oğlu” olarak tanıtılıyordu medyada. Yani iki büyük becerisi vardı, biri ünlü bir mankenle birlikte olmak diğeri ünlü bir işadamının oğlu olmak. Sonra yeterince ünlenmiş olacak ki playboy olarak anılmaya başladı. Yani bu sefer de birlikte olduğu güzel kadınların sayısı sayesinde medyada yer buldu. Türk medyası için bu kadarı yeter zaten. Bundan sonra ne iş yaptığı, eğitimi, kabiliyeti filan önemli değil. Hemen bir dizide oynatılır, üzerine bir de reklam filmi yetmedi bir de yarışma, tamam!
Yok ama bizimkine bunlar hatta taytıyla buz üstündeki görüntüsü dahi yetmedi bir de film çekti. Sanki oyunculuğu çok iyiymiş gibi şimdi bir de sunucu oldu çıktı. Neymiş genç kızların sevgilisiymiş. Elinden şöhreti, cebinden parası alınınca kimin sevgilisi olur bilmiyorum. Bu kadar yeteneksiz bir adam nasıl olur da bu kadar çok ekran karşısında olur anlamıyorum, anlayamıyorum!
Teoman konserinde nasıl rezalet çıkardım?Geçen çarşamba canım arkadaşım Füsun Eşki ile Teoman konserine gittik. Sağ olsun Füsun’um en önden yerlerimizi ayarlamış. Bir yanımda Arto, diğerinde Oray Eğin. Ayşe Özyılmazel de orada Yabancı Damat Özgür de. Herkes Teoman’ı bekliyor. Ama sadece Teoman yok bu gecede. İstanbul Senfoni Orkestrası ve Borusan Filarmoni Orkestrası’ndan oluşan 50 kişilik bir klasik müzik topluluğu da Teoman’a eşlik ediyor. Çok keyifli bir konser. Ta ki konserin ana sponsoru Avea başımızdan aşağı dev balonlar bırakana dek. Balon dediysem kimse yanılmasın, hani şu üzerlerine dahi oturulabilen koca pilates topları var ya, işte o boyuttaki balonlardan bahsediyorum. Teoman şarkısını söyler, orkestra da ona eşlik ederken, en arkadaki seyirciden protokole kadar herkes balonları sahneye ulaştırmak için çabalıyor. Ama başaran yok. En son balonu arkadaşım Füsun yakalayıp bana uzatıyor. O sırada bu balonu sahneye ulaştırma oyunu gayet normal ve keyifli gözüktüğü için ben de şansımı deniyorum. Büyük hata! Tüm gücümle yolladığım devasa balon sahneye en yakın kontrbas sanatçısını tam alnından vuruyor. Zavallı adam neye döndüğünü şaşırıyor. Nasıl konsantre olmuş ki önce balonun çarpmasıyla acayip irkiliyor. Sonra da dengesini kaybediyor. Topluluk ve Teoman olaya gülüyor. Bense kafamı nereye sokacağımı şaşırmış bir şekilde kızarıyorum. Genelde ağırbaşlılığımla tanınmama rağmen nasıl böyle bir şey yaptım bilmiyorum. Üstelik hala utanıyorum ve tüm içtenliğimle tüm orkestradan özür diliyorum.