Sabanur Kıraç

Sabanur Kıraç

skirac@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çok yazıldı, çok eleştirildi. Muzaffer Kuşhan’ın zayıflama kampında hayatını kaybeden Dila Kurt için eminim ki çok da gözyaşı döküldü. Ama Dila’nın gerçek katilleri yani siz, hâlâ sessizsiniz...
Muzaffer Kuşhan’ı ve ona zayıflamak için başvuranları eleştiren yazarlarımızdan biri sormuş, “Merak ediyorum bu ölümden sonra orada hâlâ zayıflamaya çalışan var mı?” Olduğuna emin olabilirsiniz. Eğer haberci arkadaşlarımdan biri oraya gidip nüfusun azaldığını yazsa bile inanmayın. Bu sadece ortalık yatışana kadar evlerine gittikleri anlamına gelir. Daha önce de pek çok zayıflama hapı pek çok ölümle sonuçlandı. Ne oldu? Kimse o hapları kullanmaktan vazgeçmedi. Eğer yetkililer şu veya bu nedende Kuşhan’ın kampını kapatırsa da tehlike geçmiş sanmayın. İnsanlar zayıflamak için sağlıklarını kaybetmeyi göze almaya devam edecek. Ve bunun suçlusu da sizsiniz.
Ev hanımı olan siz, işkadını olan siz, anne olan siz, baba olan siz, işadamı olan siz... Hepiniz, hepimiz, biz! Önce kendimize sonra etrafımızdakilere zayıflayın emirlerini veren biz!
Bugün Türkiye’nin en çok okunan kadın yazarlarından biri olan Ayşe Arman’ın bile kilo vermeyi saplantı haline getirdiğini okuyorsunuz. Kızını kucağına alıp bir haftasını zayıflamaya adadığını duyuyorsunuz. Köşesinde açıkça “Zayıf kalabiliyorsan başarılı sayılıyorsun !” yazdığını görüyorsunuz.  “Çünkü zayıfsanız güzelsiniz” diyor gazeteci. Zayıfsanız başarılısınız. Zayıfsanız gazetelerde, dergilerde, reklamlarda ve dizilerde gördüğümüz güzel ve başarılı insanlardan biri olabilirsiniz. Bugün Ayşe Arman beş kilonun hesabını yaparak bir zayıflama kampına gidiyorsa ve bunu da normal bir şey gibi yazıyor, biz de normal karşılıyorsak, Dila’nın ölümünde bizim de suçumuz var demektir.
Sıfır beden mankenlerin genç kızları kötü etkilediğini tartışıp sonra da hafif kilolu bir kadın görünce yüzünü buruşturanlar aynı kişiler olduğu sürece, Dilalar ölecek. 

Cinayet sürüyor
Televizyonda veya dergilerde en son ne zaman sokaktaki gibi kadınlara rastladık? Düşünüyorum, inceliyorum ve bulamıyorum. Bir tek Dove geliyor aklıma. Kemerli burunun bile karizmatik olduğunu söyleyen, bronzlaştırıcı kreminin reklamında bile bikinili mankenler yerine iç çamaşırlı gerçek kadınları kullanan Dove’u hatırlıyorum bir tek. Onun dışında tüm firmalar sevilen bir aktrisin veya güzeller güzeli bir mankenin markasının yüzü olmasını istiyor. Biliyorum bunu engelleyemezsiniz. Ama bugün dünyanın önde gelen firmaları reklam kampanyalarında gerçek kadınları kullanmadıkça  Dilalar ölecek.
Dila’yı Muzaffer Kuşhan ya da kampı öldürmedi. Ayşe Arman ya da yazıları da öldürmedi. Dila’yı siz öldürdünüz. Sizin ve benim gibi ve hatta neredeyse tüm dünya gibi aynaya baktığında fazla kilolarına takılanlar öldürdü. Üstelik ilk cinayetimiz de değildi Dila. Sonuncusu da olmayacak. Çünkü dünya altı günde yaratılmış olsa bile bir günde değişmeyecek. Gerçek kadınlar saklanmaya devam ettikçe Dilalar ölecek. Dergiler, gazeteler, televizyonlar ve halk gerçek kadınları görmedikçe, onları takdir etmedikçe, onların da güzel ve başarılı olabileceklerini anlamadıkça Dilalar ölecek.
DİP NOT: Sözüm sağlık için zayıflamak isteyenlere değil, zayıflamak için hastalanmayı göze alanlara...

Bebek isimleriyle  doğayı yaşatma modası
Artık isimlerin sonuna “han” (Murathan, Denizhan, Oğuzhan, vb.), “nur” (Fatmanur, Havvanur, Ayşenur vb.) ya da “can” (Ömercan, Kerimcan, Oğlucan vb.) gibi kelimeler ekleme modası çoktan geçti. Popüler kültürün etkisinde kalıp Aliye’nin Arda’sını, Deli Yürek’in Yusuf’unu, Haziran Gecesi’nin Baran’ını, Kurtlar Vadisi’nin Polat’ını veya Binbir Gece’nin Şehrazat’ını kullanmanın kimseye yararı yok. Devir duyarlı olma devri. Küresel ısınma, yeşili koruma ve doğayı kurtarma gibi kavramların değeri git gide artıyor.
Ünlülerimiz de bunun farkında. Büyük ihtimalle bu saatten sonra doğayı kurtaramayacaklarına inandıkları için en azından doğayı çocuklarının adıyla yaşatmaya çalışıyorlar sanki.
Bakınız Sema Şimşek ve Burak Hakkı’nın oğlu Rüzgâr, Avrupa Yakası’nın Osman Koçarslanlı’sı Hakan Yılmaz’ın kızı Deniz, Sinan Çetin’in büyük oğlu Rüzgaâr, (sayılır mı bilmiyorum ama yeterince doğayı çağrıştırıyor gibi) Gülben Ergen’in oğlu Atlas ve şimdi de Yağmur Atacan ve Pınar Altuğ çiftinin doğacak kızları Su.