Ayşe Özyılmazel sağolsun geçen salı köşesini bana ve Deniz Seki yazıma ayırmış. Deniz Seki’nin aslında ne kadar acınacak bir hayatı olduğunu, benim onu hiç anlamadığımı, bir şarkısını bile dinlemediğimi yazmış. Nasıl olur da bir insanın ünlü diye hatalarının cezasını çekmesini isterim anlamamış. Sert çıkışımın, “Deniz Seki sürünsün istiyorum” dememin altında “Tüm hayatı boyunca sürünsün” anlamını aramış...
Önce şunu açıklığa kavuşturalım. Tüm kalbimle dilerim ki Deniz Seki ya da benzer bir durum yaşamış bir başkası, hayata yeniden başlama şansı bulsun. İnşallah sıfırdan başlayıp daha az hatalı, daha mutlu hayatlar yaşasınlar. Ama her şey güllük gülistanlık olmadan önce de uyuşturucu kullanmaktan pişman olduklarının hakkını versinler. İşte geçen haftaki yazımında bugünkünün de altında yatan anlam bu.
Gözyaşlarını tutamamış
Biliyorsunuz Seki geçtiğimiz günlerde tutuklandı. Bu kez “Üzgün” olduğunu söyleyerek gözyaşlarını tutamamış. Olmasını beklediğim şey bu muydu? Evet belki de biraz buydu. Konuyu ele alan meslektaşlarım arasında tek olumsuz yorumu yapan ve düşünen kişi olmama rağmen Deniz Seki için üzülüyorum. Evet üzülüyorum. Çünkü benim derdim onunla değil. Onun temsil ettikleriyle. İnanın içinde bulunduğu duruma hiç düşmemiş olmasını bile diliyorum. Ama düştü. Kendi isteğiyle, kendi iradesiyle düştü. İsteyerek uyuşturucu kullandı. İster zor zamanlarını gerekçe göstersin ister keyfim istedi desin. Bence hiçbir farkı yok. Boşanmalar, maddi sıkıntılar, ölümler, ölümcül hastalıklar ve beraberinde gelen bunalımlar...
Çevrenizde bu sıkıntılara düşen kaç insan tanıyorsunuz. Ben bunların büyük bir kısmını kendim yaşadım. Çok şükür hiçbirini uyuşturucu kullanarak atlatmadım. Atlatanı da tanımadım. Deniz Seki’nin zor hayatına, mutsuzluklarına veya çöküşlerine üzülebiliriz ama hiçbiri bu son yaptığını haklı çıkarmaz. Yani demogoji yapıp onu halka acındırmanın bir anlamı olmadığını düşünüyorum.
Ayrıca Özyılmazel’e göre kimse Deniz Seki’yi örnek alıp uyuşturucuya başlamazmış. Gençlerin, ünlüleri annelerinden babalarından çok rol model olarak aldığı bir kültürde yaşıyoruz. Okullarda şeker gibi satılan, genç kızlara zayıflatır vaadiyle sunulan, kullananın hayatını karartan uyuşturucudan bahsediyoruz. Deniz Seki’nin kullandığını itiraf etmesinden sonra yanımdaki iki kişi de “Kullanmayanı var mıdır” yorumunu yaptı. Yani o kadar normal kullanmaları. Bence olmamalı. Bence bu kadar kolay olmamalı. Ben hayat onların hayatı diyemiyorum. Başka her şeyi nasıl televizyon karşısında yaşıyorlarsa pişmanlıklarını da yaşamalarını bekliyorum. Kimse Deniz Seki böyle bir hata yaptı diye hayatının sonuna kadar sürünsün demişim gibi davranmasın. Ben sadece yaptığı hatanın arkasında dursun, yanlış yaptığını kabul etsin, bir süre (hak ettiği kadar) bunun acısını çeksin diyorum. Hâlâ da arkasındayım bu düşüncemin. Ben hâlâ Deniz Seki’yi en az Ayşe Özyılmazel kadar seven birilerinin bu hataya düşebileceğini düşünüyorum. Tabii eğer Deniz Seki çıkıp pişmanlığını, uyuşturucunun kendisine zor günler yaşattığını kendini örnek alanlara göstermezse... Anlatmak istediğim buydu. İlk gözaltına alınırken hiçbir üzgünlük ya da pişmanlık görüntüsü vermeyen Deniz Seki’ye tepkim buydu.
Yapılacak iki şey vardı
Deniz Seki’nin içinde bulunduğu duruma bakarak yapılacak iki şey vardı. Biri onun arkasında olduğunu söylemek, bu günleri atlatacağını belirtmek ve mümkün olduğunca destek olmak.
İkincisiyse bu yaptığının ne kadar yanlış olduğunun bir kez daha altını çizmek, başkalarının aynı hataya düşmemesini dilemek ve bunu anlatmaya çalışmak. Ben geçen haftaki yazımda ikincisini yaptım. Şimdi ekliyorum. Deniz Seki yanlış yaptı. İnsandır, yapar.
Yanlışını kabul edip, pişmanlıklarını gösterip, başkalarına yapmamalarını söyledikten sonra umarım ki en kısa zamanda küllerinden yeniden doğar.