Bu köşeyi ilk yazmaya başladığımda sevgili yayın yönetmenimiz Sedat Bey’e (Ergin) benden istediği özel bir şey olup olmadığını sormuştum. Sedat Bey de her zamanki sıcak tavırlarıyla “Suya sabuna dokunmayan yazılar yazma yeter” cevabını vermişti. Ben de hep öyle yapmaya çalıştım. Hep görüşlerimi, eleştirilerimi ve tespitlerimi çekinmeden yazdım. Bazen gündem bazen de magazin dünyası hakkında... Bugünse benim için çok değerli bir insanı anlatmaya başlayarak aslında hepimizi ilgilendiren bir konudan bahsedeceğim...
Koca Dayım huzurevinde
Belki siz tanımıyor olabilirsiniz ama bahsedeceğim kişi aslında dünyanın dört bir yanında hayranları olan biri. İnsanın içine işleyen deli mavi gözleri, kadın ruhundan anlayan centilmenliği ve pamuk gibi kalbiyle bugüne kadar gördüğüm ve tanıdığım en yakışıklı adam o. Neredeyse tüm dünyayı gezmiş, belki yüzlerce kadının yüreğini hoplatmış ve bunlardan beşiyle de nikah masasına oturmuş; bilgili, görgülü ve kültürlü bir adam. Adı Mennan Oray. Kendisi anneannemin kardeşi yani annemin dayısı benimse “koca dayım” olur. Bugün 84 yaşında olan bu adam hakkında yazılacak ve anlatacak onlarca hikaye var... Grace Kelly ile yediği yemeklerden tutun motosikletine atlayarak çıktığı gezilere kadar pek çok anısını bilmeme rağmen bugün onlardan değil de onunla geçirdiğim son birkaç günün yüzüme vurduğu bir gerçekle ilgili yazacağım: Huzurevleri...
Bundan tam 16 sene önce, “Ben artık huzurevinde kalmak istiyorum” dediğinde hepimizi ama en çok da beni şaşırtmıştı koca dayım. Eli ayağı tutuyor, yaşam zevki hâlâ parıldıyordu. Böyle hayat dolu bir insanın neden huzurevinde kalmak isteyebileceğini bir türlü anlamamıştım. Çünkü huzurevi dendiği zaman aklıma hep yaşlılara çok kötü muamele edilen pis kokulu yerler geliyordu. Koca dayım bizlerden birinin evinde kalmak yerine neden huzurevine gitmek istemişti ki?
Bu sorumun cevabını bu bayram tatilinde aldım. Bu bayrama kadar her canı istediğinde bizi ziyarete gelen koca dayım bu bayramda geçirdiği ufak bir rahatsızlıktan ötürü bize gelemedi. O yüzden de biz ona gittik. Her ne kadar biraz çekinerek girsem de huzurevinin kapısından karşılaştığım manzara karşısında şaştım kaldım.
Siz de bilirsiniz televizyon habercileri sık sık yaşlıların kötü muamele gördüğü bazı huzurevlerini haber yapar. İçimiz sızlayarak izlediğimiz bu haberleri genelde birkaç saniye ile birkaç dakika arasında unutma yeteneğine sahip bir millet olduğumuz için de genelde bu konuda hiçbirimiz hiçbir şey yapmayız. Ama Adana Huzurevi için bu koşullar geçerli değil. Orası gerçekten bir grup yaşlının bir araya gelerek hayatlarını devam ettirdiği minik bir köy havasında. Türkiye’de ilk kez burada uygulanmaya başlanmış ve bildiğim kadarıyla da hâlâ tek olan “küçük evler” sistemiyle burası gerçekten de ufak ama modern bir köyü andırıyor.
45-60 metrekare büyüklüğündeki villa tarzı bu evlerde yaşlılar ister karı -koca, ister yakın iki arkadaş, isterlerse de iki kardeş olarak yaşayabiliyor. Bu evlerde yaşayanlar böylece hem ev ortamından hem de kurumun hizmetlerinden faydalanabiliyor. Bu sistem onlara kendilerini o kadar iyi hissettiriyor ki havadaki pozitif enerji hemen sizi de etkisi altına alıyor. Evinin önündeki minik bahçede bir şeyler eken bir yaşlının gülümsemesini görmek kimi etkilemez ki?
Hepimiz yaşlanacağız
Hepimizin hayatlarında en az bir yaşlı yakını vardır. Ama acı olmasına rağmen doğru olan asıl gerçek hepimizin bir gün yaşlanacağı. Hepimizin eninde sonunda yolu bir gün bu huzurevlerinden birine düşecek. Ben Adana Huzurevi ile bu huzurevinin en yakışıklı sakini olan koca dayım sayesinde tanıştım. Tüm samimiyetimle söylüyorum ben böyle bir yerde yaşlılık dönemi geçirmek isterim. Ama biliyorum ve görüyorum ki bırakın devletin imkânlarını pek çok özel huzurevinde bile neyle karşılaşacağınızı bilemiyorsunuz. O yüzden de bugün Adana Huzurevini bu hale getiren ve bu sürecin hiçbir kısmında kaliteden ödün vermeyen çalışanlarına ve yöneticilerine sahip çıkmak gerek.
Eğer sizin de bir yakınınız böyle bir yerde kalıyorsa lütfen gidin ve ortamını iyice inceleyin. Eğer Adana Huzurevi kadar başarılı değillerse de hakkınızı gerekirse üst düzey makamlarda arayın. Çünkü siz yaşlandığınızda bir şeyleri değiştirmeniz çok geç olabilir.