1- Kendinizi şişman hissettiren tezgâhtarlara
Bazı tezgâhtarlar sizi ne zaman sessiz sessiz bir kıyafetin üzerinize göre bedenini ararken görse sanki mağazadaki herkese bildirmek ister gibi “Maalesef o etekte büyük bedenimiz kalmadı” diye bağırır ya. İnsan çıkıp “Büyük değil sadece 40 bedenine bakıyordum. Aslında şu ödem inse normalde 38 giyiyorum” diye kendini savunamayacağı için aşağılandığıyla kalır genelde. Bir de elinize bir şey alıp “Bunun başka bedenleri var mı” diye sorduğunuzda size hangi beden olduğunuzu sormadan 42 bedeniyle gelenler var. Üstelik eğer “Ben 38 giyiyorum, 38’i yok mu” derseniz golü doksana yerseniz: “Var ama bence siz 42’sini denesiniz daha iyi olur!” Sana ne kardeşim! Ben belki 38’in içine girmekte ısrarcıyım hadi o olmadı en azından 40’a razıyım. Ama 42 olmaz! “Peki siz bilirsiniz” diyerek 38’i getirirse de yandınız. O zaman da kesin “tezgâhtar laneti” devreye girer ve normalde gerçekten 38 hatta bazen 36 bedene sığabilen poponuz kadının getirdiği kıyafetin içine girmez. Artık bir beden daha genişlediğinize mi yanasınız yoksa tezgâhtarın sizi alt ettiğine mi, orası size kalmış...
2- Jinekoloğun bekleme odasında garip garip bakanlara
Bekar ya da evli, aktif ya da pasif kendini seven ve korumak isteyen her kadın belirli aralıklarla jinekolojik muayeneye gitmeli. Ama bazen bekar kadınlar için bir jinekologun bekleme odası bir sadistin işkence odası kadar acı dolu olabilir. Bir yanda hamile kızıyla gelmiş yaşlı bir kadın, diğerinde eşinin elini tutarak oturan adam ve eşinin çıkmasını bekleyen sabırsız eş... Hepsi aynı sorgulayan gözlerle önce yüzük parmağınıza sonra gözlerinize bakar. “Hamile misin? Kürtaj için mi geldin? Evli de değilsin. Sevgilin nerede? Yoksa sevgililerin mi var? Ya da tek gecelik bir ilişki miydi? Tüüü sana!” “Ne bakıyorsun abla, teyze, abi, amca? Kist var bende kist. Acıyor diye geldim. Biraz elletecem. Bir ultrason çektirecem sonra da reçetimi alıp gidecem. Önüne baksana sen” demek istersiniz ama diyemez susar kalırsınız...
3- “Gönlünden ne koparsa” diyenlere
“Borcum ne kadar” sorusuna “Ne verirsen abla” cevabı verenler var ya. Tam tilt olunası... Ne versen olmaz. 5 az gelebilir 20 versen abartmış olabilirsin. Ama birinde 25 yazan bir yer de görmüştün. Neden her yerde fiyat tabelası yok ki! Düşün düşün. Ne versen acaba? Bakalım cüzdanında ne var? Bir tane 5’lik ve kalanı 20’lik. Sonuçta hangisi seçersen seç karşındakinin yüz ifadesinden memnun mu anlamaya çalışırsın. Ufak bir burun kıvırma sezersen bittin. “Tüh, keşke daha çok verseydim. Ayıp oldu” demeye başlarsın. Ne olur ki ne istediğini söylese?
4- Bir türlü limonsuz diyet kola getiremeyen garsonlara
Eğer diyet kolanızı limonsuz içmek istiyorsanız unutun gitsin. Diyet kola içen bilir, ne zaman bu spesifik içeceği sipariş etseniz mutlaka içinde bir parça limonla gelir. Yok öyle tadı güzelleşsin diye filan değil, sadece tepsideki normal kolalar ile karışmasın diye. Altını çize çize limonsuz isteseniz de ya her seferinde limonlu gelir ya da belli ki bardaktan sonra çıkartıldığı için limon tadıyla... Gel de sinir olma.
5- Murphy Yasalarına ve onu icat edene
Her gün kokoş giyinirken geç kalıp tamamen paspal çıktığınız gün, hoşlandığınız kişiye yakalanmaya... Daha önce hiç arıza yapmayan bilgisayarınızın hayatınızın en önemli sunumunda aniden bozulmasına... Günlerce evde oturup beklediğiniz kargonun bakkala gittiğiniz beş dakikada gelip gitmesine... Geç kaldığınızda normalde hiç trafik olmayan sokakta ilerleyememeye... Ve daha nicelerin uyuz olunmaz da neye olunur...