Cafe Milliyet’in konusu siyaset değil. Yani buradan tutturup size son Ergenekon dalgası hakkında satırlarca yazı yazmam doğru olmaz. Ama biz Cafe Milliyet’i anlatırken “Kadın ruhundan anlayan gazete” diyoruz. Çünkü konusu kadın. Ben de bugün konumu bir kadınla sınırlı tutacağım. Çok saygı duyduğum, çok hayran olduğum bir kadınla; Prof. Dr. Türkan Saylan’la.
Çünkü konu kadınsa, Türkan Saylan başlı başına bir konu başlığıdır bence. Çünkü o başka türlü bir kadındır. Pek çok kadına, kıza, kız çocuğuna ilham vermiş başka türlü bir kadın... Üstelik belki de benim bugüne kadar tanıdığım en yiğit kadın.
O, çok çok az insana kısmet olmuş ödüllerin sahibi... O, kurduğu ve kurulmasına katkıda bulunduğu vakıf ve dernekler sayesinde onbinlerce insana yardımı dokunmuş biri... O, bir melek değil, ama o bir başarı hikayesi. Türk kadının başarabileceklerinin hikayesi...
İşte bu kadının adı hafta başında Ergenekon davasına karışıyor. Evi didik didik aranıyor. Elleriyle kurduğu onbinlerce çocuğu okullu yapan, burs sağlayan derneği darmadağın ediliyor.
Sadece utançOkuyorum, okuduklarıma inanamıyorum. Tüylerim diken diken. İçim titriyor. Üzgün müyüm? Hayır. Hayal kırıklığı mı? O da değil. Öfke? Şaşkınlık? Endişe? Hüzün? Hayır, hayır, hayır! Sadece utanç. Böyle bir kadına, emeklerine ve eserlerine gösterilen muameleden utanç duyuyorum. Hayatını sosyal sorumluluk projelerine adamış bir kadının adını kirletmeye çalışmak bu kadar mı kolay? Anlamıyorum.
Ailem “Sus” diyor. “Aman yazma, aman karışma...” Biliyorum, korkuyorlar. Ama ben korkmuyorum. Ben “Ne şeriat ne darbe, demokratik Türkiye” sloganını ondan duyup, ondan öğrendim. Şimdi biri bana söylesin. Binlerce kişinin içinde “Ne şeriat ne darbe” diye bağıran, her fırsatta (fırsat verilirse tabii) bu fikri savunan biri aslında gizliden gizliye aksi için çalışmalar nasıl yapar? Eğer öyle bir niyeti varsa neden ağzından çıkacak sözlere bakan binlerce kişiyi tam ters yönde bilgilendirir? Şaka mı bu!
Hadi Türkan Saylan güçlü bir kadın. Kemoterapi ve kanser damarlarındaki tüm gücü emmeye çalışırken bile güçlü durabiliyor. Ama ya onun yardımını bekleyenler? Türkan Saylan’ın el emeği göz nuru Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin genel merkezi ve şubeleri darmaduman ediliyor. Tüm veriler kopyalanmadan alınıp götürülüyor. Geriye burs almayı bekleyen ama bilgileri savcılığa gittiği için bu ay burslarını alamayan binlerce masum ve muhtaç çocuk kalıyor ya, işte onları yine sadece Türkan Saylan mı düşünüyor?
Burslarını alamayan çocuklar ne olacak? Ellerine geçeceğini umdukları, güvendikleri para, hiç habersiz ansızın kesildi. İlk birkaç gün arkadaşlarından, eşten dosttan, çevreden destek alırlar belki. Peki ya ertesi gün? Ertesi gün ne olur? Ya bir sonraki? Ya daha sonraki? Kim bilir ne zaman biter adaletin onların adının ve hesap numarasının bulunduğu evraklarla işi. O zamana kadar dayanabilecek mi bu çocuklar?
Keşke bir yiğit çıksa. Yardım eli uzatsa onlara. Yedeklenmeden giden bilgilerin tekrar toplanması için bir destekte bulunsa. Yapar mı? Uzatır mı? Yoksa beklenmedik bir şekilde, ansızın gözaltına alınan, adı sayfa sayfa dosyalarda geçen insanlara bakıp korkar mı? Yapacak gücü olsa bile yapmaz mı?
Şimdi bir Türkan Saylan daha lazım bize. Demokrasinin savunucusu, “Ne şeriat ne darbe” diye bağıran ve ömrünü çocuklara adayan bir yiğit daha lazım bize. Bu çocukların suçu ne diyecek, onlar için savaşacak ondan başka kim olabilir ki? İşte Türkan Saylan, saygıda kusur edilmemesi gereken böyle bir kadın!