Önce yabancı bazı dizilerde ve filmlerde gözüme çarptı şu affetme konusu. Sonra bir baktım cümle alem diline dolamış. “Affetmek, affetmek” deyip duruyorlar. Kısaca herkes bir şekilde affetmenin gücünden, faydalarından, hayatınıza katacaklarından vs. bahsediyor. Ama kimse tam olarak nereden başlamanız gerektiğini, kimi veya neyi affetmeniz gerektiğini söylemiyor. Sanki “Onu da sen bul” der gibi lafı dolandırıp duruyorlar. Neyse ki Pelin var…
Bilmem fark ettiniz mi? Bugünlerde herkesin bir yaşam koçu var. Benimki de Pelin Narin TEKİNSOY. Hem koçum hem arkadaşım. Konusunda uzman, eğitimli, başarılı, inanılmaz enerjik biri Pelin. Geçenlerde sohbet sırasında “Affetme Seminerleri”ne başlayacağını hatta bu konuda bir de yazı yazacağını söyleyince “Hah” dedim, “Nedir, neyin nesidir bu affetme meselesi? Neden herkes affetmekten bahseder oldu? Bir tür moda mı yoksa gerçek bir ihtiyaç mı?” “Dur” dedi. “Önce şu yazımı yazayım, sen de bir oku sonra hala varsa soruların, sorarsın” dedi. Hafta başında yollamış. Hemen hevesle okudum. Bir hayli açık yazmış aslında. Ama mesleki deformasyondan olsa gerek ben yine tutamadım kendimi dizdim soruları.
“İnsan önce kendisi için affedebilmeli demişsin ama nerden başlayacağım affetmeye? Yani önce kimi affedeceğim? Şu anda en çok kızgın olduğum kişiyi mi yoksa bu tür şeylere kızmama en başta neden olan başka birini mi? dedim. O da “Önce küçük küçük başlamalı, “kim” olduğu önemli değil” dedi.
“İyi de tam olarak nasıl affedeceğim. Alıp elime telefonu “Seni affettim” desem yeter mi? Yoksa önce içimde hazmetmem mi gerek atılan kazıkları” dedim. Güldü. “Hadi bakalım “Seni affettim” demekle olmuyor. Durumu kurtarmak için “–mış gibi” de yapabiliyoruz. Hazmedeyim derken hasta da edebilir insan kendini. Onun yerine atılana kazıklara “takılmak” yerine, onları nasıl kullanacağına bakmak gerekli” dedi.
“Affetmeye başlamazsam ruhum kadar bedenim de etkilenebilir mi bu yoğun negatiflikten?” dedim. “Evet. Bilimsel olarak da yapılan çalışmalar neticesinde de bazı kalp ve tansiyon hastalarında olduğu gibi geçmişlerindeki olumsuzluklara takılıp kendilerini hasta ediyorlar” dedi.
“Peki affetmek tek taraflı bir işlem mi? Mesela ben seni affettim diyelim. Senin bundan haberin olmalı mı?” dedim. “Beni affettiğini bilmeme reel olarak gerek yok. Çünkü ben seni kırdığımın bile farkında olmaya bilirim. Ama bunu konuşup benimle yapabiliyorsan ballı kaymak” dedi.
“Birini hayatımdan çıkarmak için önce onu affetmem mi gerek?”diye sordum. “Bazen hayatımızda kişi ya da kişileri değiştiremeyebiliriz (anne, baba, akrabalar gibi) ama onlarla olan oyunumuzu değiştirebiliriz. Kişilere baktığımız yönü değiştirdiğimizde, hayatımızdaki paylarını değiştiririz. Bu yüzden cevap çok basitçe “EVET”tir” dedi.
“Herkes veya her şey affedilebilir mi? Mesela bir taciz mağduru tacizcisini affedebilir mi? Yoksa bazı şeyler “Affedilmez” olarak mı kalmalı?” dedim. “Her şey affedilebilir, çok zor olsa da zaman gerekli. Günümüzde pek çok yöntem ve uygulama var bu konuda yardımcı olduğu bilinen. Zaman akıp gidiyor, geçmişi değiştiremeyiz. Ama gelecek, düşünce ve hislerimizin değişimi ile birlikte şekillenmekte” dedi.
Konu affetme olunca aklıma tabii aldatan sevgili ve eşler de geldi. Böyle bir davranışı affetmek mümkün değilmiş gibime geliyor. Ama Pelin “Yenisi bulmakla beraber ‘İyi ki aldatmış” bile diyebilir insan” diyor. Ona göre “Öldürmeyen şey güçlendirir!” Bana göre de…