Romantik bir yemek, ışıltılı bir hediye, kırmızı çiçekler, güzel sözler, romantizm, romantizm ve daha çok romantizm... Yüzünüzdeki gülümsemeyi kursağınızda bırakmak gibi bir derdim yok. Ama yok. Böyle fuzuli bir nedenden para harcayacak durumumuz yok. Aslında var da yok. Olmamalı. Küresel bir kriz ile savaşırken olmamalı. Sırf birlikte olduğunuz kişiye ona değer verdiğinizi göstereceksiniz diye dünyanın parası havaya uçmamalı...
Evet ben de bir süre bunları düşündüm. Sonra fark ettim ki aylardır kan ağlayan restoran, çiçekçilik, çikolata ve takı sektörü ümitlerini bugüne bağlamış. Hatta son nefesini vermemek için savaşan pek çok minik firmanın tek ümidi 14 Şubat olmuş. Üstelik internette birazcık araştırma yapınca gördüm ki, sırf Sevgililer Günü için tüm dünyada binlerce insan istihdam edilmiş.
Forbes ve CNNMoney.com gibi bazı siteleri inceledim. 14 Şubat bile ekonomiyi canlandırmaya yetmedi demişler. Olsun. Canlandırmasa da hareketlendirdi. Canlandırmasa da bir ümit verdi.
Anlamlı bir bahane
Şimdi bu krizde cebindeki paranın kuruşu kuruşuna hesabını yapan dar gelirliye git sevgiline pırlanta yüzük al demiyorum. Ama bence herkes kesesine göre, abartıya kaçmadan, ufak da olsa bir çikolata, tek de olsa bir çiçek veya duygusal bir kart alabilir.
Sevgililer Günü tüketimi artırmak için uydurulmuş bir gün diye düşünebilirsiniz. Hatta buna tüm kalbinizle inanıyor da olabilirsiniz. Ama unutmayın sevdiğiniz bir kişiyi mutlu etmek için uydurulmuş bir bahane, bahanelerin en anlamlısı olabilir.
Sevgililer Günü’ne karşı olmamanız için bir neden daha
Evet bence de Sevgililer Günü çok iyi kurulmuş bir sistem. Eğer ciddiye almazsanız sevgilinizi üzebilirsiniz, fazla ciddiye alırsanız da vermeye niyetli olduğunuzdan daha fazlasını verdiğinizi görebilirsiniz. Kısacası iki ucu sivri bir bıçak...
Üstelik kızlar için de durum böyle. En azından benim için öyle. Ben sevgilimin bugüne inanmadığını biliyorum. Ağzımdan “Sevgililer Günü de neymiş, boş versene” tarzı bir cümle duymak için uzun süre beklediğinin de farkındayım. Üstelik sırf bu yüzden Sevgililer Günü’nde alacağı hediyeyi ne içinden gelerek alacak, ne de sevgiyle. Tamamen mecburiyetten yapacak ne yapacaksa. Tüm bunları bilerek Sevgililer Günü’nden zevk almam mümkün mü? Evet mümkün!
Sıradan bir günden daha romantik, daha tutkulu, daha sevgi dolu bir gün geçirme ihtimali söz konusu olduğunda gözüm hiçbir şeyi görmüyor. Buraya dikkat edin işte size ortalama bir Türk kadının düşünce yapısını açıklıyorum. Ortalama bir Türk erkeği özel günler dışında, öyle durup dururken romantikleşen bir erkek değildir. Bu da ortalama bir Türk kadınını ilgiye ve romantizme, çiçeklere ve özel hediyelere aç bırakır. O yüzden bu gönülsüz romantikleşme bile yeterli olur yüzümüzü güldürmeye.
Hem kaçımızın sevgilisi doğum günlerimizi, kaçımızınki evlilik/nişan/çıkma yıl dönümlerimizi unutmuştur? Neyse ki Sevgililer Günü’nü unutmak mümkün değil. Haftalar öncesinden tüm bankalar, çiçekçiler ve mağazalar bas bas bağırmaya başlamışken kim unutabilir ki? O yüzden Sevgililer Günü’ne karşı olanlar unutulan diğer özel günlere saysınlar ve sussunlar derim ben.
Şahan’ın saygısızlığı kimeydi?
Şahan, Sevgilisi Doğa Rutkay’ın büyük emekler verdiği ve bir üyesi olduğu ‘E.S.E.K’ ekibinin yeni oyunu ‘Sen Olmasaydın’ın galasına eşofmanla gitmişti hatırlarsanız. Sevgilisi kapıda son derece şık bir kıyafetle misafirlerini karşılarken Şahan İvedik eşofmanlarıyla görünmüştü. Geçtiğimiz günlerde Şahan’ın filminin galası vardı bu sefer. Beyefendi bu kez takım elbisesini giymeyi bilmişti. Demek bir yerlerde bir takım elbisesi varmış. O zaman sormak lazım. Önemsemediği, küçümsediği şey “tiyatro” mu? Yoksa sevgilisi mi?