03.07.2011 - 01:01 | Son Güncellenme:
RÖPORTAJ: SUZAN YURDACAN
* Herkes sizi televizyondaki yarışma sayesinde tanıdı. Daha önce neredeydiniz?
Uzun süre yurt dışında yaşadım. Liseden sonra hep İtalya’daydım. Sonra Four Season’s Otel’de çalışmaya başladım. Oranın çok meşhur bir şefi var, Sergio Mei... Kariyer için en iyi yer.
* İşe nereden başladınız?
Sıfırdan, salata yıkamaktan.
* Peki ‘master chef’ kimdir?
Bu büyük bir kelime. Kimse ‘master chef’ değil. Şef olmak için çok uzun yıllar çalışırsın. “Ben şefim!” diyebilmek için işi iyi yönetmen, güzel yemekler çıkartıp sunman, müşterileri memnun etmen lazım.
“Öğretmek için böyle davranıyorum”
* Siz yarışmacıları epey stres altında bırakıyordunuz...
Bunu özellikle yapıyoruz...
* Gerçi onlar bundan hiç şikayet etmedi...
Etmezler. Ben de aynısını gördüm. Sarf ettiğin kelimeler adamın şahsına değil. Ne oluyorsa, orada bitiyor. İş devam ediyor çünkü yemek çıkarman lazım.
* Michelin Yıldızlı bir yere gittiğinizde “Şefin yemeğini sorgulayamazsınız, mesela tuzluk isteyemezsiniz, şef kızar” derler...
Doğru; o yemek, şefin takdiridir. Masaya tuz koymadıysa bir sebebi vardır. Ama yemek tuzsuzsa, rezil olursun.
* Sizi eve yemeğe davet etmek zor mu?
Çok kolay ama pek kimse evine yemeğe davet etmiyor. Oysa bir evde yemeğe gitsem, önüme ne koysan yerim. Profesyonellik ayrı bir şey.
* Yemek merakınız nasıl başladı?
Fark etmeden. Annem ama özellikle de anneannem muhteşem yemekler yapardı. İtalyan yemekleri! Böyle bir ortamda büyüdüm. Güzel bir damak tadıyla büyümüşüm, bunu şimdi fark ediyorum.
Maceranın başlangıcı
* Yemekle ilgilenmek istediğinizi açıkladığınızda, ailenizde buna şaşıran oldu mu?
Kimseye bir şey açıklamadım. Lisede çok kötü bir öğrenciydim. İtalyan Lisesi’nde okuyordum... Annem “İtalya’ya tatile gidelim” dedi, gittik. Bana tek yön bilet almış. Tabii büyük tepki gösterdim, “Beni nasıl bırakırsın?” diye... Annem “Bütün yaz buradasın, anneannende öğlen yemek yiyebilirsin, başka da bir şey yok, gerisini sen bilirsin” deyip beni İtalya’da bıraktı. Çok da güzel oldu, buralara kadar geldim... Artık buralar nerelerse...
* Bir şef her yemeği iyi yapmak durumunda mı?
Hiç kimse her şeyi iyi yapamaz. Ben Akdeniz Mutfağı’na hakimim. Uzmanlığım da, İtalyan ve tabii ki Türk Mutfağı üzerine.
* Yarışmada tepkiler gelince ne yaptınız?
Hiçbir şey yapmadım. Ben stres altında çalışmaya alışkınım, sabah kahvaltısında ekmekle stres yiyorum. Biz mutfakta birisi yemeği yakınca “Niçin yaktın bu yemeği, teessüf ederim” demiyoruz. Duruma göre davranıyoruz. En önemlisi, ailem hep yanımda oldu. Ailem konusunda çok şanslıyım.
Anne, Donatella Piatti olunca...
Birbirinize benziyor musunuz?
Donatella PIattI: Biraz kedi-köpek gibiyiz. Uzaktan takip ediyoruz birbirimizi... Nasıl oluyorsa sonunda hep aynı noktada buluşuyoruz.
En çok buluştuğunuz, ortak noktanız nedir?
D.P.: Mutfak!
İkiniz mutfağa girdiğinizde neler oluyor?
D.P.: Aslında ben mutfağa girdiğimde Batuhan pek karışmaz. Hiyerarşiye saygısı var.
B.P.: Annemin yemeklerini severim!
En sevdiğiniz yemeği hangisi?
B.P.: Domatesli makarnasını çok severim. En zoru, basit yemekleri yapmaktır ya, annemin domatesli makarnası çok güzeldir.
D.P.: Batuhan evde pek yemek pişirmez. “Eve iş getirmem” diyor. Keşke ara sıra getirse. Ben mutfağa girdiğimde etrafımda dolaşıp “İçine ne koyuyorsun?” diye sorar. “Tarifi istiyor musun?” diye sorduğumda, “İhtiyacım yok, ben şefim” der. Ama çaktırmadan kopya çekiyor.