31.10.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
44. Antalya Altın Portakal ve 3. Avrasya Film Festivali'nin en başarılı filmleri Cannes'dan geldiler, portakalları topladılar... Cannes Film Festivali'nin, Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterilen "Yumurta" ve resmi yarışmasında "En İyi Senaryo" ödülü kazanan "Yaşamın Kıyısında" Altın Portakal'ın en başarılı filmleri oldu. Belirli Bir Bakış bölümünün Jüri Özel Ödülü'nü alan "Bandonun Ziyareti" de 3. Avrasya Film Festivali'nde En İyi Film seçildi. Semih Kaplanoğlu'nun "Yumurta"sı Cannes'a seçildiği zaman "Şiirsel sinemanın bir başyapıtı" olarak nitelendirilmişti. "Yumurta"nın şiirselliği 44. Altın Portakal Jürisi'ni de etkiledi ve ödüllerin en büyüğünü kazandı. Şu sıralarda "Yumurta", "Süt" ve "Bal"dan oluşan üçlemesinin ikinci filminin çekimlerini yapan Kaplanoğlu, metaforlarla yüklü ipeksi anlatımıyla etkili olmayı sürdürecek. Yönetmen, "Yumurta"da yaşamın mistik yanlarını, kontrol edilemezliğini, kaderi, ölümü; annesinin ölümünden sonra vefasız denebilecek şair oğlunun uzun bir aradan sonra doğum yerine gelmesi çerçevesinde ele alıyor. "Yumurta", Kaplanoğlu'nun önceki filmi "Meleğin Düşüşü" gibi bir gişe filmi olamayacaktır. Ancak iki başrol oyuncusu Nejat İşler ve Saadet Işıl Aksoy'un filmde sergiledikleri üstün performansın yanı sıra çok da popüler olmalarının "Yumurta"ya ilgiyi artırması umulabilir.Geçen hafta Türkiye'de gösterime giren "Yaşamın Kıyısında" ise yarışmada ikinci olma anlamına gelen Avni Tolunay Özel Ödülü'nü alırken, Fatih Akın'a "En İyi Yönetmen", Nursel Köse ve Tunçel Kurtiz'e de "En İyi Yardımcı Oyuncu" ödülleri kazandırdı. Nisan'dan beri üzerine yazılıp çizilen bu filmle Nurgül Yeşilçay, Altın Portakal heykelciğini yine eline alamadıysa da "Mutluluk" ile ödüle değer görülen Özgü Namal kadar başarılıydı. Avrasya bünyesindeki yarışmalarda Ortadoğu filmleri, jürileri fethetti. Eran Kolirin'in İsrail Film Akademisi ödüllerini silip süpüren filmi "Bandonun Ziyareti", düşman sıfatını kabul etmeyen iyi huylu mizahıyla izleyene hem dokunan hem iyimserlik aşılayan bir yapım olarak başarıyı hak etti.Bir Arap kültür merkezinde konser vermeye gelen Mısır polis bandosu, yanılıp ücra bir kasabaya gider. Gece vakti açıkta kalan bando, ne bir araç ne bir otel bulunan kasabadaki restoranı işleten alımlı kadının evinde konuk edilir. Bandonun yaşlı, zarif, eski usul bir beyefendi olan şefiyle genç, yakışıklı ve çapkın üyesi ev sahibesiyle flört etmekten geri kalmaz. Issızlığın ortasındaki beklenmedik karşılaşma kimlikleri ne olursa olsun insanların insan olduğunu ve birbiriyle iletişim kurmak bir yana flört edip aşık bile olabileceklerini, düşmanlığın devletlere mahsus olduğunu sinemanın en samimi diliyle anlatıyor. Gişe filmi değil ama...