Pelin Çini: Asıl gücümü duygusallıktan alıyorum

Pelin Çini, gazetecilik ve televizyonculuk derken, şimdi de ilk kitabı ‘benpelinçini’yle adından söz ettiriyor. “İkinci eşimden boşanma sürecimde kendimi iyileştirmek için yazmaya başladım” diyen Çini’yle hayatını konuştuk.

- Gazetecilik, televizyonculuk derken, şimdi de ilk kitabınız ‘benpelinçini’yi çıkardınız. Sizi bu kitabı yazmaya iten neydi?

Yazarlık çocukluk hayalimdi ama en uzak durduğum şey de oydu. Belki de içten içe kendimi yetersiz bulduğumdandır. Ancak insan eğer bir şeyi yapması gerekiyorsa, ondan kaçamıyor. Yaşadığım zorlu bir dönemde, ikinci eşimden boşanma sürecimde kendimi iyileştirmek için yazmaya başladım. Sanıyorum 7-8 ay gibi bir sürede de tamamladım. 

- Kitapta bahsettiğiniz gibi 40 yaş sizin için yeniden doğuş mu?

Aynen öyle... Astrolojiyle aram biraz iyidir, danıştığım uzmanların da hep söyledikleri bir şey vardı: “Pelin sen 40’ından sonra bambaşka biri olacaksın.” Güler geçerdim ama hayat tahmin ettiğimizden çok daha şakacı. 40’ıncı yaşıma çok mutsuz girmiştim. O doğum günümden bir gün önce eşimle şiddetli bir kavga etmiştik. Pasta kesmem gereken günü de evde kitap okuyarak ve ağlayarak geçirdim. Şimdi dönüp baktığımda, aslında benim için en değerli doğum günümmüş diyebilirim. O gün ağlarken ve düşünürken içten içe hayatımdaki her şeyi değiştirmem gerektiğini biliyordum.

- Şiddet gördüğünüzden de bahsediyorsunuz... Neden daha önce açıklamadınız?

Birçok insanın düştüğü tuzak diyelim. Birini seviyorsanız, onun sizi sevdiğinden de eminseniz, şiddete maruz kaldığınız zaman hemen bir bahane üretmeye başlıyorsunuz. Bir sene boyunca düzenli şekilde yaşadığım psikolojik ve fiziksel şiddetin üzerini kendi ürettiğim bahanelerle kapadım.  Geçer zannettim ve kaybetmekten korktum. Ancak sonra anladım ki, susuşum onun da bana olan saygısını yitirmesine sebep olmuş. Emine Bulut’la alakalı bir paylaşım yaptığım zaman dedim ki: “Pelin susma! Utanıyorsun hâlâ belki ama susarsan Emine Bulut’a ve onun gibi kaybettiğimiz nicesine saygısızlık olur!”

- Şimdi nasıl bir hayatınız var?

Daha dingin... Akşamları kanepede kedilerimle kitap okumak en büyük huzurum. YouTube’daki Eflatun TV kanalında ‘Kadınca’ isimli bir sohbet programı yapıyorum, ayrıca Enis Arıkan’ın sunduğu ‘Benimle Söyle’ yarışmasına da jüri oldum. Bir de tabii ki Uçankuş TV’de hafta sonları sabah kuşağı var.

- Maskulen görüntünüzün altında nasıl bir Pelin Çini var? Yaşadıklarınız sizi nasıl biri yaptı?

Bir ponçik var! Ben bu kadar dövmeyi, bu sert, ‘erkeksi’ tavrı hep kendimi kollamak, insanları kendimden uzak tutmak için yaptım çünkü, kalbimin kırılmasından korkuyordum. Yanında tüm kabuklarımdan sıyrıldığım kişi bile, canımı yaktığına göre korkunun ecele faydası yokmuş. O yüzden artık saklanmıyorum ve insanlarla iletişimimde çok netim. Uzun lafın kısası, artık maskulen bir Pelin değil; çok kırılgan, oldukça naif ve asıl gücünü de bu duygusallığından alan güçlü biri var.

‘Dövmeler benim için aksesuardan farksız’

- Kitabınızda ihanet de var. Aldattınız ve aldatıldınız mı?

Kendime güvensizliğimden dolayı hep bir garanti istedim yaşamımda. Oysa insanın yaptığı en büyük aptallıklardan biri de, hayatta bazı şeyleri garanti altına alabileceğini zannetmek. ‘Herkes beğensin, benimle olmak istesin’ gibi derdim vardı. O yüzden de hayatımdaki insanın ilgisiyle yetinmezdim, flörtözdüm. Ancak son evliliğimde bu tavrımdan vazgeçmeye niyet etmiştim. Yani aldatmadım. Gelelim aldatılmaya... Elimde kanıt yok ancak boşanma davasına sizinle el ele giden, mahkeme salonuna girmeden önce gözyaşlarına hakim olamayan bir adamın 10 gün sonra biriyle birlikte olabilmesi, insanın aklında soru işaretlerine sebep oluyor. Yine de aldatıldığımı düşünmüyorum.

- Dövmelerinizle de konuşuldunuz. Toplam kaç tane var?

Saymadım ama 15’in üzerindedir. Benim için bir aksesuardan farksızlar.

- İkinci kitabı düşünüyor musunuz? Başka projeler var mı gündeminizde?

İkinci kitap yolda... Bir de tabii ki ekran sevdam var. Bir talk şov yapıp, konuklarımı kendileriyle yüzleştirmek isterim.