Kariyer hedefi, zengin bir adamla evlenmek olan bir sürü genç kız sohbetine şahitlik etmiş biriyim.
Bu hedefe ulaşmak adına zengin erkeklerin gittiği spor salonuna koşan, eğlence mekanı tercihlerini buna göre yapanların hikayelerini de çok dinledim.
Kınalı’dan kuyumcu bir aileye gelin olmak isteyen ve buna göre her cumartesi-pazar Adalar vapurlarına binenler de vardı geçmişte.
Her neyse Acun Ilıcalı ve Şeyma Subaşı boşanmasının ardından gündeme gelen
10 milyon TL tazminat ve ayda 125 bin TL nafaka, insanlara hedef değiştirtecek kadar büyük bir rakam. Hoş, Türkiye daha büyük nafaka rakamları da görmüştü.
Mesela Ceyla Gölcüklü, Azeri eşinden boşanırken, 140 milyon TL nafaka almıştı uzun yıllar önce.
Manolya Onur, Hint asıllı eşinden dava sonucu 5 milyon dolar almaya hak kazanmıştı 1989 yılında.
Betina Hakko da eşinden boşanırken 17 milyon dolar almıştı ki, Türkiye’deki en yüksek boşanma tazminatlarından biri oldu bu rakam. Bir de 68 milyon dolarlık bir nafaka talebi vardı, hatta nafaka istenen iş insanı dava sürecinde hayatını da kaybetmişti ama o dava nasıl sonuçlandı bir türlü bulamadım.
Bu rakamlar ortalığa saçılınca hayata materyalist bir gözle bakan yeni neslin hedefi değişir mi diye endişe ediyor insan.
Zamanının büyük bir kısmını zengin bir koca bulup, rahat bir yaşam sürme hedefine harcayan belirli bir grup kadın, şimdi zengin kocadan iyi bir tazminat ve nafaka alarak boşanma hedefine yönelirse hiç şaşırmayacağım.
Gözükmek istemeyen ünlü
Tarkan baba oldu, kızıyla daha çok vakit geçirebilmek adına bu yaz konserlerini iptal etti.
O günden beri hiç görmedik kendisini değil mi?
Oysa üç hafta kadar önce ailesiyle İstanbul’a döndü sanatçı, yine kızıyla vakit geçiriyor.
Kimsenin haberi olmadı bu dönüşten, bebek arabasında bile görmedik Tarkan’ın kızını.
Hep söylerim her ünlü aslında kameralardan uzak yaşamak isterse bunu başarabilir diye.
Tarkan bunun en güzel örneği işte. Yoksa kameraların dolaştığını bildiğin yerlere gidip de, sonra “Çekme beni” ya da “Hay Allah yakalandım” falan demek işe yaramıyor.
Bu adamı dikkatle takip etmek ama artık haberlerini yapmamak lazım. ‘MasterChef’ yarışmasıyla ünlenen Murat Özdemir’den söz ediyorum.
Haber olma ihtiyacını karşılamak için önce bir AVM’de olay çıkardı, sonra gözaltına alındı ve en sonunda Acun Ilıcalı-Şeyma Subaşı haberlerinden faydalanmak adına Subaşı’nın Bebek’teki mekanına gitti, içeri alınmadı ve maraza çıkardı.
Belli ki garabetin dozunu her gün artıracak bir karakter. Belli ki haber olamazsa kendini bitmiş hissedecek, sonra da her türlü saçmalığı yapabilecek bir ruh halinde. Bugün konuşuyoruz ama bir sürü sonra gariplikleri reyting almamaya başlayacak ve bir kenara atılacak. Şöhret bağımlıları canlarına kıymak dahil her yolu deneyebilirler ya, bu adam da o yolda... Ruhu iyice hasar görmeden, saçmalıklarını kendisine zarar verecek noktaya getirmeden “Dur” demek gerekiyor. Küçük gündem çakallıkları artık para etmemeli, zira iş kötü bir noktaya gidiyor...
Vale ekonomisi
“İstanbul’da son yıllarda en hızlı büyüyen sektör hangisi?” diye sorsanız, “Vale sektörü” derim.
Artık her alışveriş merkezinin, hastanenin, restoranın hatta bildik kahvaltı mekanlarının bile vale hizmeti var.
Fiyatlar az buz değil, özellikle de gece kulüplerinin valeleri çok ciddi rakamlar talep ediyor müşterilerinden.
Ülkenin ekonomik şartları gereği asgari ücreti vergiden muaf tutamadığımız, sosyal güvenlik sistemine kayıtlı insan sayısının artması için uğraşılan bir dönemde kimse vale sektörüne dokunmuyor. Bir gecede 3-5 asgari ücret kadar para kazanılan, çalışan sayısı artık binlerle ifade edilen bir sektör.
Hem ülkenin diğer kesimlerine hem de işini düzgün yapan, vergisini veren, elemanlarını sigorta ettiren şirketlerine haksızlık olmaması için bu işin artık tamamen kayıt altına alınması gerekiyor.
Yapma Demet, bari sen yapma!
“Demet Akalın deyince aklına ne gelir?” derseniz, “Sahicilik” derim.
Sosyal medyada para karşılığı reklamını yaptığı ürünleri kullanmadığını söyleyecek kadar gerçek bir kadın o.
Kavgalarında, yazıp çizdiklerinde, yaptığı imla hatalarında, hatta onu beğenmeyen takipçisine cevap yazarken bile gerçektir.
Her yazdığı ya da yaptığı doğru olmasa bile bir strateji gütmeden, içinden geldiği gibi davranır.
Ekonomik gerekçelerle ayrıldığı eşi Okan Kurt’la barıştığı haberi yayıldı.
Haberle hiç ilgilenmesem de yayılış şekliyle fena halde ilgileniyorum.
Kızları Hira bir video çekip, “Annemle babam tatile gitti. Havaalanındalar, bana oyuncak alınca gelecekler” demiş ve bu videoyu sosyal medya hesabından paylaşmış.
Şarkıcı da bu paylaşıma karşı, “Patlatmış Hira’ya bak” diye yazmış...
Yapma Demet, bari sen en gerçek duran isimlerden biri olarak yapma.
Kurt’la barıştığını duyurmanın bin yolu varsa bu 1001’inci... Yol bile olmaz, olamaz ve olmamalı.
Eğer olay gerçekse, içinde hiçbir kurgu yoksa, durum daha da vahim demektir.
Altı yaşında bir çocuğun kendi başına video çekip, bunu sosyal medya hesabından paylaşmasına asla izin verilemez.
O yüzden Akalın gerçek kalmalı, sevdiğimiz, saygı duyduğumuz haliyle...