Erkan Petekkaya hakkında düşüncelerimi sorsanız, ağzımdan sadece oyunculuğuna dair iyi cümleler çıkar.
O da canlandırdığı her karakter için değil, ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ hatırına iyi şeyler söylerim.
Her neyse, günlerdir Petekkaya’nın “Alkol ve sigara yasaklansın” sözlerini tartışıyoruz. Kendi hikayesinden tutun da sahibi olduğu mekana kadar denmedik şey bırakılmadı. İyi de adam bu lafı zannedildiği gibi iktidara şirin gözükmek adına, durduk yerde söylememiş ki... Sorulan soru şu: “Acilen satışı yasaklansın dediğiniz şey nedir?”
Bunu kendi kendinize sorun şimdi. “Silah” diyecekseniz, zaten herkese satışı yapılmıyor.
Uyuşturucu başlı başına suç zaten. Peki ne cevap verirdiniz?
Tahminen egosu yüzünden, “Bilmem hiç düşünmedim” demeyi aklına getirmedi Petekkaya.
O da en kolay olanı ve ilk aklına gelen şeyleri söyledi.
Tartışmanın ardından açıklama yapmak zorunda kalması, “Aslında temenniydi” falan demesinden belli ki, tepkiler rahatsız etmiş oyuncuyu.
Onun aklına gelmemiş ama ben tekrar sorayım, size “Acilen satışı yasaklansın dediğiniz şey nedir?” diye sorsalar ne cevap verirsiniz?
Eğer satılıyor olsaydı “Öküz altında buzağı aramak” cevabını verirdim bu soruya...
Altın Kelebek’e radyo yaraşır
Altın Kelebek Ödülleri dağıtıldı pazar gecesi. Her zamanki gibi yine çok konuşulan bir etkinlik oldu.
Törene dair değil ama gelecek sene ve sonrası için bir notum var. Altın Kelebek, mutlaka ve mutlaka radyoları da almalı ödül kategorisine. 1995’te, şu an Hürriyet ve Milliyet’in bulunduğu binanın bodrum katındaki bir stüdyoda başladı radyo serüvenim.
O zaman adı Radyo Kulüp olan bugünün Radyo D’si vardı o stüdyoda. Üzerinden yıllar geçti, radyo sektörü bugün medyanın önemli ayaklarından birini oluşturuyor. Kendini yenileyen ve geliştiren, YouTube kanalı olanları da ödül kategorisine alan Altın Kelebek’e radyolar yaraşır. Üstelik bu sayede ödüller her zaman olduğundan katbekat fazla konuşulur.
Türkiye böyle bir ülke işte!
Geçtiğimiz çarşamba akşamı dar bir grup, İstanbul’da çok önemli izler bırakmış Sefarad Yahudileri’nden Kamondo Ailesi’ne dair yeni şeyler öğrendi. Galata, Pera, Karaköy ve Tophane’nin yeniden imarı ve Kasımpaşa’daki Kuzey Deniz Saha Komutanlığı gibi binalardan söz etmek mümkün. Bir adım ileri gidip, 1815’te Kırım Savaşı’nın finansmanı dahil bir sürü bilgi verilebilir.
Beni en çok etkileyen ve bu yazıyı yazmama sebep olan kısma geçeyim...
Ailenin önemli isimlerinden Abraham-Salamon, 1873’te Paris’te vefat eder ama vasiyeti üzerine İstanbul Hasköy’de toprağa verilir. Cenaze, devlet törenine döner, Padişah ll. Abdülhamid de katılır. İspanya’dan sürülmüş, sonra İtalya, ardından İstanbul’a gelmiş bir ailenin devam eden kuşaklarındaki İstanbul sevdasına bakar mısınız? Organizasyonun ev sahibi olan YYO Mimarlık ve Artium Modern, bu gecede sergilenen sanat eserlerini ama özellikle de hikayeyi daha geniş kesimlere ulaştırmalı mutlaka.
Trafik ışıklarındaki Elvis
Şu Almanlar akıllı adamlar, 900 euro masraf yapıp, tüm dünyada haber olmayı başardılar.
“Rock müziğin babası Elvis Presley ile Almanya’nın ne alakası var?” diyeceksiniz, ben de aynısını düşünmüştüm ama ilgisi varmış işte. Almanya, Friedberg’deki Amerikan üssünde yaklaşık 17 ay boyunca askerlik yapmış Presley, hatta eşi Priscilla ile de orada tanışmış.
Bunu fırsat bilen kent belediyesi, şehirdeki bazı trafik ışıklarını Presley figürlerine çevirmiş.
Bu figür yüzünden kente giden turist olur mu bilemiyorum ama küçük bir kasabanın adını hepimiz öğrendik işte.
Hindistan’ın en zengin adamlarından Mukesh Ambani, kızını bir başka dolar milyarderinin oğluyla evlendirdi. Aslında bugün bitecek düğünde Beyonce sahne aldı, Hillary Clinton da davetliler arasındaydı.
Tören çok konuşuldu ama asıl konuşulması gereken ailenin 27 katlı ve değeri 1 milyar dolar’dan fazla olan apartmanı...
Bombay’daki bu yerin adı Antilia. Atlantik’teki efsanevi bir adadan alınmış ismi. Güvenlik ve hizmetler için tam 600 personel çalışıyor. Evin, 50 koltuklu bir tiyatro salonu, balo salonu, üç yüzme havuzu, üç helikopter pisti, dua etmek için üç ayrı tapınağı, 168 araç kapasiteli otoparkı, SPA’sı ve dokuz ayrı asansörü var. Tamam çok lüks, değerli olabilir de bana Boğaz’daki yalılar kadar güzel gelmedi yine de...