Sevdiğim bir delikanlı, ucuz havayolu şirketlerinden biriyle Amsterdam’dan Budapeşte’ye uçtu 10 gün kadar önce. Avrupa Birliği sınırları içerisinde olduğu için uçuş iç hat sayılıyordu, uçaktan indi, kalacağı otele gitti. Akşam dışarı çıkarken pasaportunu yanına alması gerektiğini düşündü, aradı taradı, bulamadı. Önce uçtuğu havayolu şirketini aradı, sonra Amsterdam Schipol Havalimanı sonra Budapeşte Havalimanı’nı ama pasaport yoktu. Tek girişlik pasaportla Budapeşte’de kalmadığı için otobüsle Viyana’ya gitti, konsolosluktan pasaportunu aldı, Budapeşte’ye geri döndü ve Türkiye’ye uçtu.
Sonra işin peşine düştü, çok şey öğrendi. Meğer Türkiye Cumhuriyeti pasaportlarına
5 bin euro ödüyormuş insan kaçakçıları ve o yüzden de sık sık pasaportlar çalınıyormuş. Aslında gayet mantıklı bir durum bu. AB üyesi ülkelerin vatandaşları Schengen bölgesinde pasaportsuz dolaştıkları için, çalınabilen en değerli pasaport Türkiye Cumhuriyeti’nkiler. Uçakta uyurken ya da seyahat sırasında dikkatinizin dağıldığı bir anda pasaportunuz çalınabilir,
aman dikkat....
İşte bu kadar basit gündem olmak...
Fotoğrafta gördüğünüz beyefendi Yeliz Yeşilmen’in eşi olan kişi. Fotoğrafı çeken kişi, doğum günü sürprizi olarak yatağa kahvaltı servisi yapan Yeliz Yeşilmen... Buraya kadar bir sıkıntı yok ama Yeşilmen, fotoğrafı sosyal medyada paylaştıktan sonra iş garip bir hale büründü. Birileri atletle çekilen bu kareyle dalga geçti. Yeliz Yeşilmen durur mu, o da sosyal medyada şöyle yazdı: “Atletli foto ile dalga geçenler dönsün k..ç.. gülsün... Bununla dalga geçmek Türk halkıyla dalga geçmektir...”
O saatten beri Türkiye’de bir sürü internet sitesinde Yeliz Yeşilmen haberi var, kimi destek, kimi “Vay Türk halkına hakaret ha”, kimi de “Ne alaka” havasında ama konuşuluyor durmaksızın. İşte bu kadar basit Türkiye’de gündem olmak, adınızı parlatmak ya da hatırlatmak.
‘Eleştiriyorsun ama bu konuda yazarak sen de bu duruma hizmet ediyorsun’ diyebilirsiniz, haksız da değilsiniz... Ama gündem olmanın bu kadar basit olduğunu gösteren böyle bir örneği ıskalamak istemedim doğrusu.
Televizyon dizisinden tarih öğrenilir de çizgi romandan öğrenilmez mi? Ekim 1917 devriminin 100’üncü yılında tüm dünya medyası geniş belgeseller ve yazı dizileri hazırladı, Sovyetler Birliği’nin doğuşunu anlattı.
Elimde bir çizgi roman var, Patrick Rotman anlatmış Benoit Blary resimlemiş, Alfa da bu kaynağı Türk okuruyla buluşturmuş. Sadece bu değil, Cezayir Savaşı’nın tarihi de yine çizgi roman olarak piyasaya sürüldü. O da son derece dolu, dünyada iz bırakmış iki insan, Albert Camus ile Jean-Paul Sartre’nin, Cezayir üzerine yaşadıkları fikir tartışmasını bu sayede öğrendim mesela. ‘Tommiks’, ‘Mister No’ ve ‘Yüzbaşı Volkan’ serilerini ders kitapları arasında
gizlice okuyan biri olarak, çizgi romanla tanışmak garip bir duygu. Yine de çok öğretici ve elden düşmeyen bir seri...
Bir kanal, aylardır program yaptırdığı bir ismin yeni program formatını “Özlediğiniz, beklediğiniz...” diye duyurur mu? Show TV, tam da bu şekilde duyurdu Seda Sayan’ın yeni programını. ‘Arkadaş madem seyirci bunu özleyip, bekliyordu, aylarca o garip programda neden ısrar ettiniz?’ diye sormak lazım ya, neyse, geçelim.
Seda Sayan’ın yeni program formatı aslında 2000’li yılların başında Kanal D’de çok iş yapan yapımını
andırıyor biraz...
Ünlüler stüdyoya gelecek, Sayan onlarla bu kez magazin ağırlıklı sohbet edecek. Belli ki reyting hırsı yapmışlar, ilk konuk Gülben Ergen... Fazlasıyla malzeme verir, program çok konuşulur, ikinci konuk Demet Akalın ve eşi Okan Kurt ki onlardan da tartışma yaratacak açıklamalar gelir. Her gün aynı kalitede konuklarla bu işi götürmek zor olacaktır ama bir önceki garip programdan daha iyi ve temiz olacağı kesin...
“Sevmedim ama bana kattıkları için minnettarım kansere” cümlesiyle tanımıştık 25 yaşındaki İris Mercan’ı... İlk mektubunda olgunluğuna hayran olmuştum İris’in. Sonra tedavi ve kemoterapi süreci sertleşti, peruklarını bakıma götürecek kadar olgun bir duruşla süreci yönetmeye devam etti. İyi haber İris’in vücudunda bir kitle kalmadı. Tatsız haber, kemoterapi kesilirse vücudunda yeniden hastalıklı hücre üreme ihtimali var.
Doktorları ilik nakli önerdi, uygun donör bulunamadı, sonra otolog nakil yani, kendi kemik iliğini iyileştirerek İris’e nakil etme kararı alındı. Başarısız bir denemeden sonra 11 Aralık günü ilik toplanmaya başlandı İris’ten. Kol ve el damarları çok inceldiği için boyun kısmına takılı bir katater üzerinden yapıldı işlem. 2 Ocak günü hastaneye yattı. Tam 30 gün kalacak orada, ziyaretçi yasak. Şimdi ağır bir kemoterapi seansı görüyor İris, 10 Ocak’ta ilik nakli gerçekleşecek. Gergin, korkuyor ama acıların paylaşınca azalacağını da biliyor.
Sizden tek isteği ona yazmanız, düşüncelerinizi ya da sorularınızı, ne istiyorsanız ama İris’i tek başına bırakmayın. Mail adresi irismercan@hotmail.com.
Tavsiyem yazmadan önce İris’in adını sosyal medyada aramanız, yazdıklarını okumanız. Olgun, hiç arabesk yapmadan hastalığıyla başa çıkan, saygıdeğer bir genç kız o ve hastane süreci bitip, sağlığına kavuştuktan sonra da insanlara rehberlik etmeye devam edecek.