İYİ Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener’in son dönemde en fazla tekrar ettiği vaatlerden birisi de TRT’yi özelleştirmek.
Bir siyasetçi için talihsiz bir seçim vaadi bu.
‘Niye?’ diyeceksiniz anlatayım: Şu anda Rusya’da devam eden Dünya Kupası’nı ekrana getirmenin maliyetinin 15 milyon dolardan daha az olduğunu zannetmiyorum.
Rakam size abartalı gelmesin, FIFA’nın 2010 Dünya Kupası yayın geliri toplamı 2 milyar 300 milyon dolar.
Haydi futbol bir şekilde reyting ve dolayısıyla reklam alıyor.
Dünya Atletizm Şampiyonası, o çocukluk yıllarından beri başından kalkamadığımız buz pateni şampiyonaları ve Viyana’daki yeni yıl konseri gibi bir sürü etkinlik reklam almasa da, TRT kamu yayını yaptığı için ekrana gelebiliyor.
Kaldırılması büyük hata olan kültür ve sanat kanalı TRT 2, kamu yayıncılığı olmasa yakın bir gelecekte tekrar yayına başlayamaz.
Eğer kamu yayıncılığını bitirirseniz, reklam alıp, kâr etme ihtimali olmayan tek bir organizasyon, program ve hatta kanal kalmaz Türkiye’de.
Buna Meclis TV’de dahil, Diyanet TV ve hatta bölgesel yayın yapan radyolar da...
Sayın Akşener’i, radyo programıma konuk ettiğimde, bu vaadine dair itirazlarımı kendisine yayında aktarmıştım.
‘Tekrar değerlendirir’ diye hemen yazmamıştım ama vaat tekrar edilince söylediğimi yazmak da istedim.
Her siyasi parti genel başkanının TRT’ye dair eleştirileri, başka tür bir yayıncılık anlayışına dair vaatleri olabilir, gayet normal bir durum bu.
Ancak bugüne kadar kamu yayıncılığından vazgeçen tek ülkenin iflas ettiği dönemde Yunanistan olduğunu, onların da şimdi sadece ‘Survivor’ ve dizi izlediğini unutmamak lazım...
Yıkılmadım, ayaktayım
Kadınların duygusal dünyalarında yaşanan değişimin saçlarına yansıdığına inanırız hepimiz. Eskiden böyleydi ama sosyal medya çağında durum değişti biraz.
İlişkisi ya da evliliği biten kadınların güzellik vurgulu paylaşımları dikkat çekecek kadar çoğaldı son zamanlarda.
Bu kervana katılan son isim de Tuba Ünsal oldu. Güzellik sergilemekten ziyade ‘yıkılmadım, ayaktayım’ mesajı olan fotoğraflara benziyor bunlar. Alıcısı özel bir kişi değil, herkes.
Düşünüyorum da sosyal medya kadınkuaförlerinin ekmeğine kan doğradı galiba biraz.
Ahlak bacak arasında mı, beyinde mi?
Bir profesör, üstelik de Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Bölüm Başkanı sıfatı taşıyan bir akademisyen, sosyal medyada bir kadının paylaşımına ‘patlatma’ kelimesiyle cevap verdi:
“Sana bir gerçeği göstereyim. Senin zihniyetindeki kızlar, senin zihniyetindeki öğretmenler tarafından üniversiteye gelene kadar ortaokul-lisede patlatılarak geliyor ve hiç dile getirilmiyor. Bir düşün bakalım?”
İfadenin çirkinliğine, terbiyesizliğine ve kafanın cinsiyetçi haline bakar mısınız?
Sonra soruşturma açıldı, tepkiler büyüdü, bu sefer kıvırdı o profesör ve “Ben parlatma yazacaktım, harf yanlışı olmuş” falan dedi. Aptalız ya, harf hatası varsa hemen düzeltir ya da silersin mesajını değil mi?
O kadar tepki geldikten sonra kıvıran, herkesi aptal yerine koymaya çalışan bu adama bakarak, ahlakı, cinsel organda değil, beyninde ve kişilikte aramak gerektiğine ikna olabiliriz.
Bu terbiye özürlü akademisyenin yaptığının bir bedeli olması gerekiyor.
Bu ülkenin tüm kadınları, YÖK üyeleri, öğretmenlerinin üye olduğu eğitim sendikaları, siyasetçileri ve sivil toplum örgütleri, bu ‘patlatma’ takıntılı adamın kariyerinin patlaması için en çok çabayı sizin göstermeniz gerekiyor.
Sivrisineklere hedef olmayın
Yaz mevsimi demek, sivrisinek demektir biraz.
Küresel ısınma baharları ortadan kaldırdığı için artık çok daha uzun süre yaşıyor sivrisinekler.
“Peki daha az ısırılarak yaşamak mümkün mü?” derseniz, mümkün. Sivrisinekler, bizi görerek değil, nefes verirken çıkardığımız karbondioksiti yakalayan algılayıcıları sayesinde buluyorlar.
Normal bir insan dakikada 15 kere nefes alıp veriyor, daha sık nefes almanıza yol açan bir an, heyecanlı bir film ya da bir maç sivrisineklere daha kolay hedef olmamızı sağlıyor.Sadece bu değil, Fransa’da yapılan bir araştırma, alkol alanların sivrisinekleri çekme oranının yüzde 30 daha fazla olduğunu ortaya çıkarmıştı geçmişte.İnsanların duyamadığı ses dalgaları yayan cihazların, çok büyük bir fark yaratmadığı zaten biliniyor, vücudun her yerine kimyasal sıkmak da sağlık açısından çok doğru bir seçenek değil.
“Peki ne yapmak lazım?” sorusunun kesin bir cevabı yok ama en azından çöp suyunun, sineklerin doğal üreme ortamı olduğunu unutmamak ve özellikle buna dikkat etmek çarelerden biri... Unutmadan, bir de kanımızı emen sivrisinekler yumurtlamak için kan ve proteine ihtiyaç duyan dişi sivrisinekler, erkek sivrisinekler ise sadece bitkilerin sıvılarını emerek yaşıyorlar.
Loto formülü çözüldü
“Hiç çözülmez zira bir formülü yok” diyorlardı, meğer varmış. Avustralya’da bir matematikçi ürettiği formül sayesinde lotodan yedinci kez ikramiye kazanmış.
Rakamsal olarak kazandıkları çok büyük bir rakam değil, 300 bin ABD doları seviyesinde ama sonuç önemli.Kaç milyarda bir olan ihtimalde, tam yedi kere kazanmak şansla açıklanabilir bir durum değil. Peki ne olacak? Bu matematikçinin loto oynamasını yasaklamak mümkün değil.
Formülü satsa belki çok para kazanır ama o zaman da loto oynamanın bir özelliği kalmayacak. Yine de en çok merak ettiğim şey, bundan sonra ne olacağı değil aslında. Herkesin elinde bulunmasını istediği bir güce sahip olarak yaşamak, acaba nasıl bir duygu ve bununla nasıl baş ediyor o matematikçi?