TEPKİ GÖSTERMEKTE HAKLI AMA

Berrak Tüzünataç’ın bir ödül töreninde giydiği kıyafet “davetkâr” olarak tanımlandı bir kurumun sosyal medya hesabında. Ardından küçük çaplı bir kıyamet koptu, Tüzünataç tepki gösterdi, “davetkâr” tanımlamasını içeren tweet kaldırıldı. Türk Dil Kurumu, davetkâr kelimesini, hem çağıran, davet eden hem de çekici, cazibeli olarak tanımlıyor. O tanımlama kötü niyetle kullanılmamış olabilir ama burası, “Dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek peşinden gitmez” diye cümlelerin kurulduğu bir ülke.

Daha beteri, erkeklerin bir kadının kıyafetine bakarak “Bunun canı seks istiyor”, “Aranıyor bu hatun” gibi hükümlere varıp sonra da harekete geçebildikleri bir ülke. O yüzden “davetkâr” lafına Tüzünataç’ın tepki göstermesi son derece normal. Eğer söz konusu kurum, o mesajı silmek yerine TDK sözlüğünde yazan anlamla cevap verme başarısını gösterseydi, kriz büyümeyecek, GQ Türkiye Yılın Erkekleri Ödül Töreni de gölgede kalmayacaktı.

Tarkan hırsızlık yapar mı?

“Hiçbir şeyden çekmedi hayatta, nasırından çektiği kadar” mısrasıyla başlar Orhan Veli, Süleyman Efendi şiirine. ‘Beni Çok Sev’ şarkısı da Süleyman Efendi’nin nasırı misali, Tarkan’ın başına en fazla bela açan parça oldu. Bu şarkı piyasaya ilk çıktığında Cem Özkan adlı bir sanatçı, 2013 yılında çıkan albümünde yer alan ‘Olmayacak Bir Hayal’ parçasından çalıntı olduğunu iddia etmişti.

O dönem bu iddiayı musiki eser sahiplerinin çatı örgütü olan MSG’nin Teknik Kurulu inceledi ve ‘Şarkılar aynı değil’ dendi, konu kapandı.Daha sonra, parçanın 30 yıl önce Ayşe Mine’nin seslendirdiği ‘Ellerim Uğurlar’dan çalıntı olduğu iddiası gündeme geldi. Bu kez Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği, MESAM’ın Teknik Kurulu inceleme yaptı ve eserlerin benzediğine, tarafların uzlaşması gerektiğine karar verdi.

Sonuç mu? Biz konuyu Ayşe Mine ve Tarkan üzerinden tartışıyoruz ama aslında isimler başka. Eserinin çalındığını iddia eden kişi Ayşe Mine değil besteci Cengiz Tekin ve suçlanan kişi de ‘Beni Çok Sev’in bestecisi olan Serkan İzzet Özdağ... Aynı cümlede, hırsızlık suçlamasıyla Tarkan’ın adı geçiyor ve medyada haliyle konuya ilgi gösteriyor. Tarkan konunun dışında kalmaya çalışıyor ama doğru yöntem, gerçekten bu mu acaba?

Çıkıp iki kelam etmesi ve farkında olmadığı bu duruma dair en azından bir özür cümlesi kurmasında büyük fayda var.

Hakem yorumcuları ve kullanma kılavuzu

Dünyada çok popüler iki futbol oyunu var ve her erkek bunun en az birini oynamıştır. Her iki oyunun kullanma kılavuzunda da şöyle bir bilgi yer alıyor: “Bu oyunda, gerçek futbolun içinde de yer aldığı için hakem hatalarına bilerek izin verilmiştir.” Tam tercümesi bu olmasa bile anlamı kesin olarak bu. Dünyada sadece hakemleri eleştirerek, futbol kariyeri yapılabilen başka kaç ülke var acaba?

PKK belgeseli ve TRT

Televizyon dediğimiz şey, bir yanıyla inanılmaz propaganda aracıdır. Mesela İsrail’in Gazze’de operasyon düzenlediği bir dönemde History Channel, Hamas’ın İsrail’de düzenlediği bombalı eylemlere dair bir belgeseli ekrana getirmişti. “Nereden çıktı bu?” Diyeceksiniz, söyleyeyim...

TRT World’ün Araştırmacı Gazetecilik birimi var. Araştırmacı gazetecilik lafını pek sevmem aslında, zira Uğur Dündar bu tanımlamayı kendisi için kullanmaya başladığı dönemde, gazetecilik zaten araştırma olmadan yapılmıyordu. Kopyala-yapıştır devrindeyiz ya bu tanımlamasının bir karşılığı var artık.

Her neyse bu ekip, bir süre önce Avrupa’da kaybolan ve kimsenin peşine düşmediği mülteci çocuklar hakkında harika bir dosya yapmıştı. Şimdi de PKK’nın ne olduğunu, terörünü anlatan iki bölümlük bir belgesel serisi hazırlamışlar. ABD’den tutun da Avrupa ve Uzak Asya’ya kadar dünyanın bir sürü yerinde ve hatta terör örgütüne yardım eden ülkelerde de ekrana gelecek o belgesel...

Bu ve benzeri işlerle TRT World’ün yaratacağı her kamuoyu etkisi, terör örgütüne yardım eden ülke siyasetçilerinin üzerinde baskı yaratacaktır. TRT Genel Müdürü İbrahim Eren’in TRT World ve Araştırmacı Gazetecilik birimine verdiği önemi gayet iyi biliyorum. Önerim, bu belgesel serisinin dünyadaki tüm medya kuruluşlarının dış haberler birimlerine bir CD halinde yollanması. Haklı olmanın yetmediği, haklı olduğunu anlatman gereken bir dünyada yaşıyoruz artık...

İnsan, zekasını doğru kullandığında dünyanın en ağır küfürünü ağzından tek kötü bir söz çıkmadan edebiliyor. Bunun son örneği Demet Akalın’ın Demet Şener’e ettiği teşekkür oldu. Hani ikili aynı mekanda pişti olunca Demet Şener, “Kendisini görmedim, hiç tanımadığım bir insan” demişti ya, o cümlenin cevabı son derece ağır oldu işte: “Ben ona sadece bir teşekkür borçluyum, düşünsene ben çoluklu çocuklu, dul ve işsiz güçsüz kalabilirdim seneler sonra.”

Bu cümlede “Tanımıyorum” yok, aksine “Tanıyorum” var. “Demet Şener olmasaydı İbrahim Kutluay ile ilişkim evlilik yolunda gidiyordu” anlamı var. Kariyeri bırakmak, işsiz kalmak gibi bir sürü şeyi devam ettirebilirim ama önemli olanlar bu yazdıklarım. Tüm kurnazlara tavsiyem, biri size teşekkür ettiğinde iki kere düşünün bence...