Türkiye’de televizyonculuk değişmek zorunda, değişmezse tüm kanallar birer birer batacak.
Şaka yapmıyorum, dizi televizyonculuğunun kaçınılmaz sonucu bu.
Bir sezonda beş dizi batıran kanal, kafadan 10 milyonlarca zarar yazıyor.Sonra gelsin küçülmeler, işten eleman çıkarmalar, tasarruf önlemleri...
Son üç yılda televizyonlarda yayınlanan 263 yerli diziden 236’sı ya final yaptı, ya da
yayından kaldırıldı. Bu kadar zarara kimse dayanamaz.
ABD’de diziler genellikle pilot bölüm olarak çekilir. Geniş seyirci araştırmasına ya da özel yayına sokulur ve ilgiye göre devam kararı alınır.
Türkiye’de rekabet sert, kimsenin beklemeye, pilot bölüm gösterimine falan tahammülü yok.
Ama gidişat iyi değil.
Dizi televizyonculuğunun parlak devrinin sonuna yaklaştık. Stüdyo programlarının tekrar yükseleceği bir zamana geliyoruz.
‘TARKAN BABA OLUYOR’
Ne kadar ilgi çekici bir başlık değil mi?
Bu başlığı okuyunca ne anlarsınız?
Tarkan’ın eşi hamile.
Oysa durum hiç de böyle değilmiş.
İddia o ki, Tarkan ve eşi tüp bebek tedavisi için sık sık Almanya’ya gidiyormuş.
Yani ortada bir hamilelik durumu yok.
Tamam haberi okutacak başlık atmak önemli de, haberin içeriğiyle uyumlu olmalı.
Ayrıca içerik doğru ya da yanlış bilmem, bu sadece Tarkan ve eşini alakadar eden bir durum aslında...
ÖĞRENCİ SERVİSLERİNİ TAKİP ETMEK GEREK...
Siz hiç hatalı sollama yapan, şeritler arasında makas atan, ters yola giren ya da yasak yerden U dönüşü yapan bir öğrenci servisini çocukları taşıdığı okula şikayet ettiniz mi?
Ben dün sabah denedim.
İstanbul’un köklü okullarından birinin servisinin peşine takıldım.
Birlikte 10 kilometre kadar gittik. Hayatımda bu kadar tehlikeli araba kullanan bir başka servis daha görmedim.
Aracın plakasını alıp okulun Maslak’taki kampüsünü aradım, telefon açılmadı.
Sonra Nişantaşı’ndaki binasını aradım, telefona bakan güvenlik görevlisi not almak yerine beni servisi çeken tur şirketine bağladı, orada da kimse telefonu açmadı.
Hemen her hafta, farklı bir okul servisi için benzer diyaloglar yaşıyorum.
Nereden aklına geliyor diyeceksiniz, bir sabah kızımın okul servisi önüme düşünce biraz takip etmiştim.
Yasak olduğu yerdeki U dönüşünü, hatalı sollama yaptığı anların fotoğraflarını çekip direkt okul yönetimine yolladım.
Şimdi servis gayet düzgün gidiyor, çünkü aracı kullanan biliyor ki vatandaş denetimi var.
Eğer gerçekten çocukları seviyorsanız, tüm okul servis araçlarının trafikte nasıl gittiğine bakmanızı, gördüğünüz hataları fotoğraflayıp, okul yönetimlerine iletmenizi öneririm.
Biliyorsunuz, büyük bir kaza olmadan illa birilerinin canı yanmadan, bizde sistem harekete geçmez...
25 DOLARLIK ÇAY BARDAĞI...
“Asılacaksan İngiliz sicimiyle asıl” derler ya, doğru vallahi...
Fotoğrafta gördüğünüz çay bardağının yanında yazan fiyat dikkatinizi çekti mi?
Tam 25 dolar, yani 75 TL’den fazla.
Adamlar “Yıllarca yeniden araştırdık, en iyi viski bardağını bulduk” diye satıyorlar bizim çay bardaklarını.
Fotoğrafa bakınca insan hem üzülüyor, hem de şaşırıyor. Bardağa 5 TL deyin kalan 70 TL pazarlama zekasının fiyatı.
Pes diyor başka da bir söz bulamıyorum.
DOĞRU, ALDATAN UTANMALI
Saçma ama ilişkilerde aldatılanların da utandığı bir dünyada yaşıyoruz.
Aldatılan insan neden utanır ya da bunu saklama ihtiyacı duyar ki?
Tahminen “Bir eksiği var ki aldatıldı” yorumlarından endişe ettiği için böyle bir ruh hali içine giriyor insanlar.
Daha vahimi bir sürü kadın, aldatan adam bunu tekrar yapmasın diye estetik ameliyatlar oluyor ve hatta kozmetik denizinde boğulacak hale geliyor.
Burcu Binici adlı genç oyuncu, çok doğru bir iş yapmış ve kendisini aldatan sevgilisini sosyal medyada deşifre etmiş.
Aldatı-lanın utanmadığı nadir örneklerden birisidir bu.
Mesaj-daki cümlenin başı ve sonunun birbirine girmiş olması öfkeyle yazıldığını da gösteriyor ama fark etmez.
Erkekler dikkat edin, işiniz bundan sonra daha da zor...