Eskiden bilimsel araştırmalar televizyon seyretmenin yol açtığı hareketsizlik ve zararlar üzerine yoğunlaşırdı.
Şimdi yapılan araştırmalar televizyonu bambaşka ve yer yer faydalı hale getirmeye başladı.
Bunun son örneği, travmatik ya da duygusal işlerin, insanların acıya dayanma güçlerini artırdığını ortaya çıkardı.
Araştırmada belirli bir grup deneğe, gerçek bir hayat hikayesinden alınma, son derece travmatik bir film olan ‘Stuart A.Gerisin Geriye Bir Hayat’ izlettirilmiş.
Diğer bir grubun da, arka arkaya bir jeoloji ve bir arkeoloji belgeseli izlenmesi sağlanmış.
Yapılan çalışma sonucunda, travmatik filmi izleyenlerin ağrı toleransı, salgıladıkları endorfin hormonu nedeniyle yüzde 13 artmış. Buna karşın belgeselleri seyredenlerin ağrı toleransı yüzde 4.6 oranında azalmış.
Tek fark bu değil ama... Travmatik filmi izleyenlerin, birlikte bulundukları insanları kendilerine daha yakın hissettikleri de tespit edilmiş. Türkiye’de neredeyse televizyonculuğu ölüm noktasına getiren diziler bu yüzden mi tutuyor, doğrusu üzerinde düşünmek lazım. Bundan bir süre öncede İngiltere’de bir araştırma yapılmış ve korku filmi seyretmenin insanlara kilo verdirdiği tespit edilmişti. Mesela ‘Jaws’ filmini seyredenler 161 kalori harcarken, ‘Alien’ filmini seyredenler 152 kalori harcıyorlar. Televizyon izlemek yakında doktor tavsiyesi haline gelmez ama bu araştırmalar da ilginç doğrusu....
KAR YAĞIŞI VE MICHIGAN GÖLÜ
Bu akşam İstanbul’a kar yağışı başlıyor.
“Peki ne kadar kar yağacak?” derseniz, o sorunun cevabını belirleyen unsur aslında Karadeniz.
Şaka yapmıyorum, deniz ve göl üzerinden gelen soğuk hava kütleleri, belirli şartlar oluştuğunda, normalden çok daha fazla yağış bırakır. Bu işin ilk farkına varan, Chicago’nun aldığı fazla kar yağışında Michigan Gölü’nün etkisini hesaplayan ABD olmuştu. Şimdi gelen yağış kütlesi de Karadeniz üzerinden geçerek geldi. Eğer bu hava kütlesi, deniz üzerinde, 100 km bir mesafe boyunca rüzgarla seyrettiyse umulandan daha fazla yağış bırakacak demektir.
O yüzden “İstanbul’a ne kadar kar yağar?” sorusunun net bir cevabını vermek şu an çok zor.
YAPMA GÜLŞEN, YAPMA
Pazartesi günü her tarafta, Gülşen’in çocuğu için tuttuğu iki dadıya ödediği maaşın haberi vardı.
Rakamı bilerek yazmadım, zira ne kadar az tekrar edilirse o kadar iyi olur. Sevgili Gülşen Türkiye’de, her ülkede olduğu gibi, it var kopuk var. Dadılara ödediğiniz maaş, çocuğunuz için açtığınız hesap, gazetelerde haber olunca o kötülerin de dikkatini çekebilir. Bak, Fenerbahçeli Volkan Demirel’in kızını kaçırma planı yapıp da hâlâ yargılanan adamlar var bu ülkede. O yüzden mümkünse bu konuda çıkmış haberleri de arşivlerden kaldırt.
CÜNEYT ARKIN’A LAF ET JAMES BOND’A BAYIL
Cüneyt Arkın, filmlerinde bir okla beş kişiyi öldürür, bir tekmeyle 20 kişiyi devirirdi, bizler de bununla dalga geçerdik.
Bu aralar Digiturk’un açtığı James Bond kanalını seyredip duruyorum. Türkiye’de çekilen giriş bölümünden dolayı böbürlenip durduğumuz ‘Skyfall’ filmini bir kez daha seyrettim. Koca İngiltere ve istihbarat servisi başlarındaki direktörü korumaktan aciz, James Bond bu işe tek başına soyunuyor.
Sonra çiftliğe gelen yüzlerce adamı, arabaları ve helikopteri tek başına yok ediyor.
Sinemada seyrettiğimde de abartılı bulmuştum ama dün Türkiye üzerine bir muhabbette “Hepimizi Cüneyt Arkın filmleri gaza getirdi” cümlesini duyunca, dayanamadım, yazdım. Sinemada böyle işler olur her zaman, orada bir gariplik yok.
Gariplik, bizim kendi yaptıklarımızı yerden yere vurmayı ve başkalarının her yaptığını övmeyi seven kompleks dolu yanımızda...
EŞ STATÜSÜNDEN ÖTE KADINLAR...
Eskiden futbolcu eşi dendiği zaman herkesin aklına belirli bir prototip gelirdi. Bu çarkı ilk kıran, Mehmet Topal’ın eşi Selda Topal olmuştu. Selda Topal, çocuklar ve böbrek hastaları için verdiği mücadelede çok başarılı işler yaptı. Bu hafta beni şaşırtan bir diğer isim de Zeynep Demirel oldu.
Alışveriş yapmak için pazara gittiğinde kameraların gelmesine şaşıran, toplu taşıma kullanan bir portre Demirel. Eşinin parası ya da statüsü üzerinden değer bulmaya çalışmayan insanlara o kadar hasret kalmışız ki...
SİZ HİÇ FİFA OYNAMADINIZ MI?
Günlerdir televizyonlarda, gazetelerde, hakem hatalarından söz ediliyor.
Hata konuşulur elbet ama ne kadar ve hangi ağırlıkta?
Mesela futbol tutkunlarının bayıldığı oyunlardan biri plan FİFA serisinin kitapçığında şöyle yazar:
“Bu oyunda futbolun da içinde olduğundan dolayı hakem hatalarına yer verilmiştir.”
İstese hiç hakem hatasına yer vermeyecek olan oyun geliştiriciler, 2016’da bir güncelleme yaparak hataları azalttılar ama ortadan kaldırmadılar. Daha ilgincini de söyleyeyim, Avrupa’da bir faul sonrası hakem yanlış oyuncuya kırmızı kart gösterdi ama bu vahim hata bile bizim memleketteki hakem hataları kadar konuşulmadı.