Derslerden kaytarmak, okulun o saatlerde kimsenin uğramadığı tiyatro salonunda, oldukça sert Fransız marka sigarasından 2-3 nefes çekmek, sonra da o dönemin popüler şarkısı ‘Olmasa Mektubun’ eşliğinde delikanlılık hayallerine dalmaktı yaptığımız.Derslerden kaytarmak, okulun o saatlerde kimsenin uğramadığı tiyatro salonunda, oldukça sert Fransız marka sigarasından 2-3 nefes çekmek, sonra da o dönemin popüler şarkısı ‘Olmasa Mektubun’ eşliğinde delikanlılık hayallerine dalmaktı yaptığımız.Tennessee Williams’ın ünlü oyunu ‘Sırça Kümes’ için prova yapıyorduk hesapta, Emre ve Yalçın, oyunun müziğini yapıyorlar, ben Tom’u oynuyordum.Bu anlattığım sahnenin üzerinden 32 yıl geçti, o projenin müziğini yapan Emre Altuğ, ‘20’nci Sanat Yılı’nı kutladı, pazartesi gecesi.Laf olsun diye yazmadım ‘Sırça Kümes’i, Emre konservatuvar sınavlarını o oyunun final sahnesiyle kazanmıştı, Tom’u en iyi anlayan kişiydi.Tom, kendilerini terk ettiği için çok tepkili olduğu babasının izinden gitti bir süre sonra, Emre hayatındaki kimseyi terk etmedi.Tom, babasından en son haberi Meksika’da, Mazatlan diye bir yerden attığı karttan almıştı, Emre’nin hayatta en büyük önceliği oğullları...Oyunun finalinde Tom, annesiyle beraber terk ettiği sakat kız kardeşi Laura’ya uzaktan sesleniyordu, Emre, şarkılarını oğulları ve ayrıldığı eşinin gözlerine bakarak söyledi.Emre’nin ‘20’nci Sanat Yılı’ mesleki başarısıdır ama asıl başarısı kimseye kötülük yapmadan, hakkında kimseye tek kötü söz söyletmeden hayatına devam etmesidir.Ve en önemlisi, tıpkı 32 yıl önce olduğu gibi hayata sıcak ve sevecen gözlerle bakmayı başarabilmesidir.‘Sırça Kümes’teki o delikanlı, arkadaşınız olduğu zaman, kendinizi zengin hissettiren nadir adamlardan biridir, nice 20 yıllara Emre...
‘Uçurtmayı Vurmasınlar’
‘Uçurtmayı Vurmasınlar’, seyreden herkesi ağlatan eski bir Türk filmi olarak kalmamalı hafızamızda...‘Uçurtmayı Vurmasınlar’, seyreden herkesi ağlatan eski bir Türk filmi olarak kalmamalı hafızamızda...Hayatımıza “Ben yapmadım, Miki yaptı” sözünü sokan filmdir aynı zamanda, duymuşsunuzdur belki bir yerlerde...Üzerinden çok uzun zaman geçmiş olmasına, ülkenin ceza ve cezaevi sosyolojisi tamamen değişmiş olmasına rağmen, mutlaka seyretmenizi öneririm.Çünkü o sonsuz ve gri kasvete rağmen, ümit her zaman değiştirir insanın hayatını...Ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı gibi gerekçelerle intihar edenlerin, neredeyse kahraman ilan edileceği bir dönemde, önceki gün aramızdan ayrılan Tunç Başaran’ın bize mirasıdır bu mesaj...
Hediye seçiminde yeni bir dönem
Eşi, doğum gününde Süreyya Yalçın’a helikopter hediye etmiş. Yalçın da geçtiğimiz sene eşine, nasıl oluyorsa artık, el yapımı bir TIR hediye etmişmiş...
Tamam, “İki çıplak bir hamama yakışır” sözünü biliyoruz da, bu ikilinin hediye anlayışı da başka bir söz ihtiyacı duyuruyor insana. Tevazu içermeyen, haliyle hacimli bir cümle...
Kurtulmuş olabilir miyiz acaba?
Hanife, bugüne kadar hep ‘Fenomen gelin adayı’ olarak haber olmayı başarmış biri...Hanife, bugüne kadar hep ‘Fenomen gelin adayı’ olarak haber olmayı başarmış biri...Şimdi evlenmiş, Allah mesut etsin.Yine de insan bundan sonrasını merak ediyor.Umarım gelecekte ‘Bir zamanların fenomen gelin adayı, şimdi evinin hanımı Hanife’ diye başlayan haberler okutmaz medyamız bize...
Biriktirdiklerini yiyen adam
Sokaklarda, bir el arabasıyla Antep fıstığı satmaktan gelip, kısa süre sonra şöhrete kavuştuğunda, önüne soyulmuş Antep fıstıkları konan kişidir Fatih Terim...Kısa sürede 180 derece farklı bir yaşam standartına ulaşan çoğu insan dağıtır, Terim dağıtmadı, dağıtsa onca yıl Galatasaray’da kalamazdı.Galatasaray’ın başına ilk geldiği sezonda, ‘temsil kabiliyeti eksik’ bulunan bir adamdı.İtalya’ya gideceğini açıkladığı basın toplantısında, yeşil çerçeveli gözlüklerini tutuşunu bile çalıştığını öğrendik yıllar sonra.Zirvede olduğu bir dönemde, davranış biçiminden yabancı dile kadar, öğrencilik yapmayı kabul eden adamdı, bu onu farklı kılıyordu.Çoğu kişinin abartılı bulduğu Fatih Terim egosu için de iki çift laf edilebilir.Mesela, her hafta İtalya’dan özel bir uçakla Türkiye’ye getirilip, spor programında yorumculuk yapıp, sonra özel uçakla İtalya’ya geri bırakılan tek teknik adam o oldu dünya üzerinde...Köprünün altından çok sular aktı doğru ama ortada bir soru var...Bir zamanlar Milan’a, Milli Takım ile Çekler’e, Hırvatlar’a karşı büyük geri dönüşlerin adamı olan Terim için Tuzla’dan geri dönüş bir başarı hikayesi olabilir mi?Olamaz, olmamalı...Eğer buna başarı diyeceksek, bunca zaman biriktirdiklerini, bu sezon hovardaca yiyen adam olur Terim...