Başlıkta, tırnak içindeki cümlenin hikayesini anlatacağım size ama öncesi var.
Şarkılarını herkesin bildiği, YouTube’da klipleri 300 milyondan fazla izlenmiş, konservatuvar eğitimi almış, Londra’da uzun yıllar yaşamış, orada da müzikle olan ilişkisi devam etmiş bir kadın düşünün...
Magazin sayfalarında kendisine yer bulmak isteyenlerin, özel hayatlarını, kariyerlerine sos yaptığı bir ortamda, bambaşka bir kulvarda yürüyor.
Hani ayrılanlar, daha gözyaşları kurumadan haber merkezlerine açıklama yollar ya, o eşinden ayrıldıktan bir yıl sonra sadece sosyal medya hesabında bir paylaşım yaptı.
Avukatının, artık ayrıldığı eşinin soyadını kullanmayacağına dair bir açıklamaydı paylaştığı, hepsi o.
Kısacası Gülden’den söz ediyorum.
Bir başka kafa, bir başka duruş... Bir yanı çok gerçekçi, bir yanı fazla temiz kalmış biri.
“Alışveriş merkezlerinin çıkışında ya da Nişantaşı’nda, elinde lüks markaların poşetleriyle hiç fotoğrafın çekilmemiş” dedim.
Sonra “Dünyanın çeşitli yerlerinden, iyi restoranlarından ya da ünlü plajlardan bikinili paylaşımın da yok” dedim, durdu bir an sonra soruma soruyla karşılık verdi: “Senden aldığım parayla, sana mı hava atacağım?”
Bu tür paylaşımların, kendisini dinleyen, takip eden insanlara saygısızlık olacağını düşünecek kadar naif bir duruş karşısında şaşırdım önce.
Sonra aklıma defilede kalça açma hareketiyle gündemde olan ismin, tüm yaz Bodrum’da, iki ayrı mekandan teklif aldığı bilgisi geldi. Halimize acı acı olsa da güldüm, “Sen değişme Gülden” deyip, sustum...
Bihter ölmedi kalbimizde yaşıyor‘Aşk-ı Memnu’ dizisi dokuz sene önce 24 Haziran’da final yapmıştı.
Hayranları halen o günü unutmuyor, sosyal medyada Bihter için kampanyalar düzenliyor.
O kampanyaları görünce, aklıma bir başka Beren Saat dizisi geldi.
‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisinin başlayacağı gece, memleket gazetelerinden birinde “Fatmagül bu gece tecavüze uğrayacak” diye başlık atılmıştı.
İşin kötü tarafı, tecavüzün iğrençliğini sergileyen bir sahneyi biz, ‘Pornografik mi, değil mi?’ diye tartışmıştık...
Allah aşkına yol polisiOtoyol polisi var Türkiye’de, şehir dışına çıktığımızda rastlıyorum her zaman.
Ancak İstanbul için de benzer bir uygulama şart.
Kaldırımdan giden paket servis dağıtan motosikletler, en dar sokağa kadar giren hafriyat kamyonları ve hatta TIR-treyler.
Eğer trafikte denetim eksikliği sürerse, yollarda kendi adaletini sağlamaya çalışan insanlar çıkacak.
En az istediğimiz şey, bu olsa gerek...
KARABORSAYA DÜŞECEK Geçtiğimiz sene kızı yeni doğduğu için konser vermemişti Tarkan.
Bu eylülde, Açıkhava’da tam dokuz konser birden verecek. Hepsinin ağzına kadar dolu olacağı kesin, hatta karaborsaya da düşürecektir biletler ama benim takıldığım bir başka nokta var.
Şu an Kanada’da yaşayanlar, kasım 2020’de verilecek konserlerin biletlerini kombine olarak alabiliyorlar.
Hatta birden çok konsere erken bilet aldıklarında, normalde 80 Kanada dolar’ı olan bilet ücretleri, 20 dolar’a kadar düşüyor.
Acaba Türkiye’de de böyle bir uygulamaya gidilemez mi?
Tüm Açıkhava konserleri için bir sene önceden biletler satışa sunulsa, ona göre de bir fiyat politikası belirlense harika olur.
Asıl zafer bizim31 Mart’ta muhtar adayları ve yakınları arasında, sonu cinayete varan olaylar yaşandı 31 Mart’ta.
Türkiye’nin en büyük, 10 milyondan fazla seçmenin yaşadığı bir şehirde, tek bir kavga yaşanmadı, kimsenin burnu kanamadı.
Binali Yıldırım, kampanya sürecinde sık sık dile getirdiği devlet adamlığının gereğini, sandıklar kapandıktan sonra, seçim gecesi yerine getirdi bir kez daha.
Ekrem İmamoğlu, seçimleri kazandıktan sonra yaptığı konuşmada “Kimse kaybetmedi” dedi, üzerine basa basa.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, milli iradeye dikkat çekti, İmamoğlu’nu tebrik etti.
Her seçimde bir kazanan ve kaybedenler olur ya, bu seçimde hiç de öyle olmadı.
Hepimiz kazandık, Türkiye kazandı...