Çarşamba günü, Yunanistan kanallarından birinde rastladığım ‘Ada Sahillerinde Bekliyorum’ şarkısının bir zamanlar Kıbrıslı Türklerle dalga geçmek için söylendiğini yazmıştım.
O öğleden sonra Hıncal (Uluç) Abi aradı, uğruna şarkının yazıldığı Şadiye Hanım’ın hikayesinin bilinmeyenlerini anlattı.
Önce bilinen kısmını yazayım: Şarkının hikayesi zengin konak kızı Şadiye Hanım ile fakir genç Suat Bey’in aşkı üzerine kuruludur.
Sevdiği kızın ailesinin istemediği adam olan Suat Bey, fırtınalı bir gecede, denize yürür ve ada sularında gözden kaybolur.
Ertesi gün, fırtına diner ve Şadiye Hanım’ın “Suat, babamı nihayet izdivacımıza ikna ettim, gelip beni ailemden isteyebilirsiniz” yazan mektubu gelir. Hikayenin buraya kadar olan kısmını biliyordum da sonrasını
yeni öğrendim.
Şadiye Hanım hayatına New York’ta devam etmiş. Ama her yaz bir aylığına İstanbul’a gelmiş ve hep Tarabya Oteli’nde konaklamış.
En şık konak kızı kıyafetlerini giyerek, beş çaylarında Tarabya Oteli’nin terasında eski arkadaşlarıyla buluşmuş ve sohbet etmiş yıllar yılı...
O dönem Erkekçe’nin başında bulunan Hıncal Abi de bir röportaj yapabilmek için çok ısrar etmiş Şadiye Hanım’a ama ikna edememiş.
Acaba İstanbul’a geldiği dönemlerde radyoda ya da bir yerde dinledi mi ‘Ada Sahilleri’ şarkısını Şadiye Hanım? Ya da arkadaşlarıyla eski günlerden bahsederken Suat Bey konusunu açan oldu mu, Şadiye Hanım ne söyledi acaba?
Keşke yapılabilseymiş o röportaj...
Ertuğrul Bey’in insanlık savaşı
Engin Altan Düzyatan’ın adını bilmeyen kalmadı ‘Diriliş Ertuğrul’dan sonra...
Birçok dizi ve sinema filminin dışında yıllar önce, ‘Canlı Para’ yarışmasında sunucu olarak çıkmıştı karşımıza... Kariyerinde benim en hoşuma giden bölümse bunlar değil, Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nda kısa yönetmenlik deneyimidir.
İşte o Engin Altan Düzyatan bugün, ‘Sen de Tanık Ol’ adını verdiği ilk kişisel fotoğraf sergisini açacak. Afrika’da çekilen fotoğraflar ve hikayeleri yer alacak. Amaç daha da kıymetli. Sergiden elde edilen gelirle Afrika’da temiz su kuyuları açılacak, gelirin bir kısmı da UNICEF Türkiye’ye gidecek. Ünlülerle selfie çekme derdi olan bir milletin fertlerinden birinin, fotoğrafla kirli sudan ölen çocuklara ulaşma çabası ne kadar güzel.
Tarkan baba, Beren Saat anne olacak mı?
Bu hafta Beren Saat’le karşılaşmış muhabir arkadaşlar. Neden sosyal medyada olmadığını sormuşlar.
“Küsüm” demiş Saat kısaca, ama daha vahim olanı sosyal medya kullanıcılarının değil, asıl medyanın yaptığı...
Evlendiğinden beri Tarkan’ın baba, Kenan Doğulu-Beren Saat çiftinin evlat sahibi
olma meselesine dair o kadar çok yazılıp çizildi ki...
Üşenmedim araştırdım. ‘Hamile mi?’diye başlayan ardından ‘Bebek mi, göbek mi?’ diye devam eden o kadar çok haber yapılmış ki...
Benzer durum Tarkan ve eşi için de geçerli...
Belki istiyorlar ama olmuyor, belki başka bir sağlık problemi var, belki tüp bebek deniyorlar belki de bilmediğimiz bir düşük hikayesi yaşandı. Bunu insanlara sormak ya da fotoğrafa bakıp ‘Göbek mi, bebek mi?’ diye yazmak, aslında sosyal medya
yorumlarından daha da acımasız bir tavır.
Düşünsenize, ‘Hamile mi?’ sorusunun ardından eş-dost, kaç kişiye laf anlatmak zorunda kalıyorlar.
Sosyal medyadaki acımasızlığa laf ederken, çuvaldızı kendimize batırmamız lazım...
Yemek kartı eylemi...
Yemek kartı dağıtımını yapan firmaların aldıkları yüksek komisyon nedeniyle, Tüm Restoranlar, Lokantalar ve Tedarikçiler Derneği, bir günlük boykot kararı aldı. Yani çalışanlar, 25 Aralık günü şirketlerin verdiği yemek kartlarıyla karnını doyuramayacak.
Kırıp dökmeden hak aramak elbette önemlidir ve savunulmalıdır. Ama bu eylemden sonuç çıkmaz.
Birincisi, eylem tarihi, ay sonuna doğru. Zaten
çoğu kişi limitini harcamış oluyor.
İkincisi, bir günlük eylem işe yaramaz, çalışanlar o gün şarküteriden sandviç yaptırır ya da evden yemek getirir yine sorununu çözer.
Üçüncüsü, hemen her zaman bir eylem kırıcı çıkar ve boykota katılmayıp, o gün çok daha fazla satış yapar. Sonuç verecek eylem, ay başında, bir günden daha uzun ve kimsenin eylem kırıcılığı yapmamasıyla olur.
Menüye kalori yazmak
Bazı ülkelerde ve New-York gibi şehirlerde vardı ama şimdi tüm ABD genelinde, menülere kalori yazma zorunluluğu getiren yasa kabul edildi.
Aslında son derece önemli bir gelişme bu. Zeytinyağının kalorisini bilmezsen her gün
salata yemek ve kilo almak mümkün. Ya da yağlı süt kullanılan ve bol malzemeli bir
kahve zaman zaman 400 kaloriye mal oluyor.
Meyve suyu karışımları da buna dahil ki, fast food kısmını hiç saymıyorum.
Sağlık Bakanlığı obezite ve yol açtığı hastalıkları engellemek için uğraşıyor,
menülere kalori yazımı bu savaşta çok ciddi bir avantaj sağlayabilir herkese...