Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bebek’te, 6 bin 500 metrekare arazi üzerinde 2 bin metrekare büyüklükte

PARAYA BAK...

19 odalı bir yalı aldım. Fiyatı 200 milyon dolar. Sonra gittim en ünlü İtalyan markalardan birinin 21.5 metre uzunluğundaki, 4 kamaralı 2017 model yatını satın aldım, ona da 2 milyon 775 bin euro ödedim. Sonra Türkiye’de tek olan, 600 beygir gücündeki spor otomobile de 3 milyon 900 bin euro ödedim, onu da satın aldım. Çapraz kur hesabıyla yalı 169 milyon euro ediyor, hepsinin toplamı da 175 milyon 665 bin euro. Elimde kalan
46 milyon 335 bin euro’yla da tahminen çok iyi bir iş jeti satın alabilirim.

Haberin Devamı

“Ne alaka?” diyeceksiniz, Barcelona futbolcusu Neymar için ödenen 222 milyon euro bonservis bedeli üzerinden yaptım bu hesabı. Tek bir futbolcu için bugüne kadar ödenmiş en yüksek bonservis bedeli bu. Neymar’ı transfer eden ve futbolcuya ödenen ücretle birlikte yaklaşık 400 milyon euro bir parayı gözden çıkaran Paris St. Germain takımı, bu meblağı nasıl çıkarır ya da çıkarabilir mi bilmem.

Bildiğim 2013’te 54 milyon euro’ya aldığı futbolcuyu, 2017’de 222 milyon euro’ya satan Barselona’nın bu işin asıl kazananı olduğu.

FARKLI BİR BEYAZ..

PARAYA BAK...


Beyaz daha doğrusu Beyazıt, siz ne kadar tanırsınız bilmem. Biz 1995’te tanıştık, daha bu kadar ünlü olmadan, hayatta yol almaya çalışan genç insanlar olarak. Aradan onca yol geçti, Beyazıt’ın saç şekli, kilosu, giyim şekli, oturduğu semtler ve çevresi değişti ama bir özelliği hiç değişmedi. Ekranda da dışarda da sahici bir adamdır Beyazıt, oynamaya ihtiyaç duymaz, oynasa tahminen beceremez de... Yapay ve kısa süreli şöhretli bir sürü insan, piyasadan silinirken, Beyazıt o yüzden halen ekranda. Yok orada burada görüldü haberleri sabun köpüğüdür. Beyazıt, sahici bir adamdır ve her şey değişse de bu özelliği değişmez. Ekranda görmeyi çok özlediğim için yazayım dedim...

Bravo, bravo, bravo...

Bir bravo yetmez, aslında üç bravo da az ama başlığa bu kadar sığdı. Şu Bodrum’da, eşinin teknede bir kadınla öpüşme hikayesinden sonra herkesin ne diyeceğini merak ettiği Hande Bermek’e tüm bravolar. Niye diyeceksiniz, kırgınlığını medya üzerinden anlatma ihtiyacı duymadığı, kadınlık gururu üzerinden sempati ya da anlayış toplamaya çalışmadığı için bravo... Ağzından çıkan cümlede ki sıralaması, “İnsan, kadın, eş ve en önemlisi anne olarak yaşanan bu deneyimi sevgiyle kucaklıyorum” için bravo. Boyun posun devrilsin demek yerine karşısındakini iyilikle utandırmayı bilen tavrı için bravo... Ve en sonunda beklenen cevabı için “Eğer ve hâlâ gerekliyse” şartlarını koyduğu için bravo. Öteki kadına sallamak, yok saymak, yüzüne söylemen gerekenleri medyaya söylemek, bu tür durumlarda çok gördüğümüz bir örnekti. Hande Bermek hem ezberleri bozdu hem de iyiliği ve olgunluğuyla aslında değerli ve farklı biri olduğunu gösterdi, görmesi gerekenlere...

Haberin Devamı

Aşk terlik getirmektir

PARAYA BAK...

Benim çocukluğumda nevresim takımları vardı, üzerinde aşk ile başlayan onlarca cümle olurdu ve devamında da güzel bir söz yer alırdı. Alişan ve Berdan Mardini gibi isimler üzerinden yürüyen terlik getirme mevzusuna girme ihtiyacını da bundan duydum. Ayağına terlik gelmesi bu kadar yüceltilecek bir durum mu, oradan başlamak lazım. Parasını ödediğin evdeki yardımcı da, cinsine göre eğitim alan köpek de terliğini getirir insana sonuçta.

Haberin Devamı

Ama bir ilişkiden, sevgiden söz ediyorsak terlik getirmenin lafı mı olur? Başarısız olduğunda, canın yandığında, sadece onun yanında teselli bulduğun birinin olması değil mi aşk? Kazandığın başarıyı, parayı paylaşmak istediğin tek bir özel insan olması değil mi aşk? Bir kadını ekonomik güçlükler karşısında fedakâr olmaya iten, takılarını bozdurmaktan tutun da daha ucuz berbere gitmeye ya da saçını evde boyamaya götüren, taksiden inip minibüse, minibüsten inip yakın yerlere yürüme duygusunu veren de aşk değil mi? Bir kadının duyduğu sevgi ve saygıyı terlik getirmekle ya da kahve yapmakla tanımlamak maçoluk güzellemesi olur ancak.

Oysa kadın ya da erkek, terliğini de getirir, ayaklarını da yıkarsın, bunlar gerçek bir sevginin sağladığı moral konforun yanında devede kulak bile sayılmaz, sayılmamalı. Ama burası Türkiye. Boşandığı ve kendisine çocuklar veren eşinin, kendisinden sonra cinsel hayatı olamayacağını söyleme cesaretini kendisinde bulan adamların ülkesi.

Erkekler, evlenecekleri kadının terlik getirmek, ve kahve yapmak gibi görevlerini söyleyebilirler ama siz evlenecek bir kadının işte ya da evde çok yorulduğumda omzuma masaj yapacak, bulaşığa da yardım edecek dediğini duydunuz mu hiç? Duyamazsınız, duyamayız, çok yazık...

Emoji çevirmenliği

PARAYA BAK...


Geçtiğimiz sene İngiltere’de bir şirket, gazete ilanıyla emoji çevirmeni aradığını duyurmuştu. O günden bu yana emoji sayısı katbekat arttı ama halen çevirmen sayısı kısıtlı. İş gerçekten çok zor. Mesela bizim çok kolay kullandığımız el sallama emojisi, Çin’de artık arkadaşım değilsin anlamına geliyormuş. Avokado emojisi çoğunlukla, “Irkçı değilim” anlamında kullanılsa da aynı zamanda orta sınıf birini anlatmak için de kullanılıyormuş. Sonuçta dünyada meslek dalları giderek çeşitleniyor. Bir sürü ülke, yüksek öğretimde, bizim toplam meslek sayımızın dört katı kadar sayıda meslek öğretiyor. Galiba bizim de öğrettiklerimizin sistemini gözden geçirmemiz gerekiyor.