Özcan, Tarkan ve yeni babalar

40 yaşından sonra baba olan tüm erkeklerde görülen bazı ortak özellikler vardır. Şimdi taze baba Özcan Deniz ve yakın bir gelecekte Tarkan’da göreceğiz bu değişiklikleri.

- Geç babalar her zaman çocuk sağlığı konusunda takıntılı olur. Bebeğin anne sütüyle beslendiği dönemlerde mümkün olduğunca organik kıyafetler, normal beslenmeye geçtiği dönemlerdeyse organik gıda arayışı başlar.

- Oyuncaktan tutun da mama sandalyesine kadar etiket okuma, ürünlerin içindeki boya ve kimyasalları sorgulama da özelliklerindendir.

- Geleceğe dair yatırım, plan yapma ve hayal kurma iştahı da yüksektir. Kendi hayatlarına dair düşünmeyi bırakıp, çocuklarının geleceğine endeksli yaşamaya başlarlar.

- Geç yaşta baba olanın yaptığı hesaplar vardır, çocuğu üniversiteyi bitirdiğinde, evlenme çağına geldiğinde kaç yaşında olacağını hesaplar. Daha ilk günden torununu kucağına alacak kadar uzun yaşamayı ister ve düşler...

GELİNCİK TARLALARI

Benim çocukluğumda bahar demek doğal gelincik tarlaları demekti biraz da... Kendiliğinden çıkan bu çiçekler, ticari bir değeri olmasa da, gördüğünde keyif verirdi insana. Şimdi yok o gelincik tarlaları. Bu sene 3-5 gelincik gördüm, o da İzmir-Çeşme otobanında yolun ortasında, asfaltın hemen kenarında açmışlardı. Şimdi ne o gelincik tarlaları var, ne de o onlara bakarak keyif alacak insanlar...

Herkesin daha fazla para, daha fazla güç peşinde olduğu bir dünyada yaşıyoruz artık. 10 metrekare toprağı olan bile, ‘Kırmızı solucan gübresi yetiştireyim de, daha fazla para kazanayım’ derdine düşmüş. Çok yazık ediyoruz, hayata, kendimize ve herkese...

SORUNU UCUZ OLMASI

Adını söylemek ya da akılda tutmak zor değil, aksine çok basit. Bir şeye ne kadar çok para verirsek, o kadar değerli olduğunu düşünürüz ya, pahalı değil. En kıymetli şeylerin en zor bulunanlar olduğunu zannederiz ya, kolay bulunuyor sözünü ettiğim şey. Bildiğimiz marul var ya, ondan söz ediyorum işte. Geçtiğimiz sene ‘BBC Bilim Dergisi’nde sarımsak kokusunu gidermede en etkili ürün diye yazılmıştı marul. Oysa karaciğer için en faydalı besinlerin başında geliyor bu sebze.

Bir gün Hıncal Abi (Uluç) yazar umarım, tam 365 gün süren hastane macerasını ve marul sayesinde nasıl hayatta kaldığını. Benim aklıma nereden geldiğini de yazayım: Sağlık sitelerinde karaciğer için tavsiye edilen besinler arasında marul nedense hep boynu bükük kalmış, avokado, zerdeçal, Brüksel lahanası ya da brokoli uzun uzadıya anlatılmış. Oysa saç sağlığından tutun da, uyku düzenine kadar bir sürü faydası var marulun ama sanırım ucuz ve kolay bulunur olduğu için yeterli ilgiyi görmüyor.

BU DA SİYASETİN MAGAZİNİ

ABD Başkanı Donald Trump, dünyanın önemli İtalyan markalarından birinin takım elbiselerini giyiyor. Fiyatları ortalama 6-7 bin dolar seviyesinde olan takımlar bunlar. Abartılı mı? Değil elbette, zira eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan da aynı marka takım elbise giyerdi. Ancak ABD vatandaşları fiyattan çok başka bir noktaya takılmış durumda.

“Kendi vatandaşına istihdam sağlayacağını söyleyen bir başkan neden ABD’de üretilen bir markayı kullanmıyor?” diye soruyorlar. Sorular sadece bununla sınırlı değil ama... Kızı Ivanka Trump markası taşıyan kadın koleksiyonunun tam 354 parçası Çin’de üretiliyormuş. Oğlu Donald J. Trump markası taşıyan erkek koleksiyonunun tamamı, Çin ve Bangladeş’te imal ediliyormuş. Çin’le ticaret savaşı başlatan başkan için açıklaması zor bir durum bu ama bahsettiğimiz kişi Donald Trump sonuçta.

HÜLYA AVŞAR EFSANESİ BİTTİ Mİ?

Hülya Avşar’ın otobiyografik filmi ‘Selfi’, ilk üç günde sadece bin 302 kişi tarafından izlendi. ‘Hayal kırıklığı’ diye yazıp çizen de oldu sosyal medyada ‘Hülya Avşar efsanesi bitiyor mu?’ yollu yorumlar da yapıldı.

Hem komik hem de geçmişe hiç bakmamış yorumlar bunlar. Avşar’ın oynadığı ve Altın Portakal’da ‘En İyi Film’ dahil, altı ödül kazanan ‘Oryantalya’ da gişelerde fırtına estirmedi. Ya da sanatçının Safiye Sultan karakterini oynadığı ‘Muhteşem Yüzyıl Kösem’, hiç gün birincisi olmadı.

Bugün kaç kişi kadrosu gerçekten çok iyi olan ‘Yeşil Işık ‘filmini hatırlıyor ya da film hasılat rekorları mı kırmıştı? Sonuç olarak reyting ya da gişe çok uzun yıllardır hayatımızda olan birine dair hüküm kurmak için yeterli değil. Evet bin 302 kişi elbette düşük bir rakam ama İstanbul’da hava sıcaklığının 20 derecenin üzerinde olduğu bir dönemde zaten sinema salonları dolup taşmıyor.

Avşar’ın yaptığı hataya gelince, otobiyografik film yerine keşke anılarını bir kitap haline getirseydi... O zaman çok daha fazla konuşulur, köşelerde yazılır ve kitap ne kadar açık sözlü olursa, ‘En Çok Satanlar’ listesine girmesi de o kadar kolay olurdu. Bugün gişe rakamlarına bakarak Hülya Avşar efsanesini sorgulayanlar da, o zaman ‘Efsane geri döndü’ diye yazıp çizerlerdi...