Özcan Deniz, İsrail’de konser verdi, ikisi de tıklım tıklımdı.
‘İstanbullu Gelin’ dizisiyle gelen şöhretin ete kemiğe bürünmüş hali oldu o performanslar...
İsrail Hükümeti’nin Kudüs ve Mescid-i Aksa konusunda canımızı sıktığı, Gazze’de tansiyonun düşmediği bir dönem olduğu için Türkiye’de eleştiriliyor şarkıcı. Önce tersten düşünelim:
İsrail Başbakanı Netanyahu ve oğlu, İsrail’in aşırı sağcıları, Türkiye aleyhine cümleler kurarken, vatandaşları bir Türk sanatçıya ciddi para kazandırdı, değil mi?
Aradım, taradım ama İsrail medyasında konsere gidenlere yönelik bir eleştiri bulamadım.
Sonra şarkıcının verdiği konserlerin kazanacağı anlamları düşündüm:
Bu iki konser, bizim sorunumuzun İsrail vatandaşları ya da Yahudilerle değil, İsrail Hükümeti’yle olduğunu gösterdi herkese.
Sonra Deniz sahnesinde, İsrail vatandaşlarını turist olarak Türkiye’ye davet etti.
Çoğu kişinin dikkatinden kaçmıştır ama turistlik bölgelerimize İsrail’den direkt uçuşların başladığı bir dönemdeyiz.
‘İstanbullu Gelin’in yarattığı Türkiye algısı, benzerlerine göre daha ucuz olan fiyatlarımız, İsrailli turistleri geri getirebilir ülkemize. Aslında Deniz ve Aslı Enver’in sempatisini kazandığı her İsrail vatandaşı, Türkiye düşmanlığı yapan Netanyahu ve aşırı sağın yediği tokat anlamına da geliyor biraz.
“Peki bu konserlerin eleştirilecek yanı yok mu?” derseniz, var elbette.
Şarkıcı, keşke İsrail’den Filistin’e de geçmiş, orada da sahne almış olsaydı.
Kudüs’ten Ramallah’a geçmek çok kolaydır, Gazze daha zordur ama ikisi de Filistin toprağı sonuçta.
Ünlü flüt virtüözümüz Şefika Kutluer hem Kudüs hem de Ramallah’ta konser vermişti geçtiğimiz sene.
ABD’li şarkıcı Lana Del Rey de İsrail’de sahne almış ama Filistin’i de ziyaret edeceğini açıklamıştı, değil mi?
Bize duygu değil, akıl diplomasisi gerekiyor, o yüzden Deniz’e vatan haini muamelesi yapmanın anlamı yok...
Bir çocuğun albüm hakkıdır buİnsanların öldüklerinden sonra da taşıdıkları tek şey anne-baba sıfatıdır.
Abartmıyorum, insan ölür gider ama anne-baba sıfatı çocuğu ya da çocukları yaşadığı sürece devam eder.
Karı-koca sıfatını taşımaktan vazgeçmiş ama anne-baba sıfatı taşıyan bir sürü insan için çocukların doğum günleri hep kriz haline gelir.
Kimse kusura bakmasın, bir çocuğun iki doğum günü olmaz, hatta olmamalı da...
Sevdiği arkadaşları ya da aile fertleri açısından düşünerek yazmadım bu cümleyi.
O minik büyüyecek ve bir gün kendi çocuklarına eski fotoğraflarının olduğu albümleri gösterecek. Düşünsenize, anne ve babanın aynı karede olduğu tek bir doğum günü karesi olmayacak o albümde.
Kendisinin anlamadığı bir durumu, çocuklarına nasıl anlatacak?
Kendi evlatlarımızın 20-25 yıl sonrasına bugünün hırsları, öfkeleriyle damga vurmayı istemez aslında hiçbir anne-baba...
İhanetmiş, başka biriyle evlenmekmiş, nafaka kavgasıymış, hadi anlatsanıza çocuğunuzun 20-25 yıl sonrasına...
İster sadece beş dakika, ister sadece birkaç saat, bir zamanlar birlikte çocuk yapan insanlar, evlatları için katlanmalı birbirine. Zaten bir çocuğa kaç doğum günü yapabilir ki anne ve babası, okula başladıktan sonra her doğum günü biraz daha arkadaş odaklı oluyor.
Ece Erken’in bu fotoğrafını çok sevdim, sırf bu saydığım sebeplerden dolayı.
Bir takipçisi edepsizlik yapmış, Erken, terslemiş vesaire hiç önemli değil.
Eymen büyüdüğünde çocuklarına, “Annem ve babam beni o kadar çok seviyordu ki, sırf ben üzülmeyeyim diye yan yana gelmeyi başardılar” diyecek. Asıl zafer de bu zaten...
Yazın geldiği nasıl anlaşılır?Eda Taşpınar’ın bikinili fotoğrafları magazin sayfalarına düşünce... Sibel Can, şu kadar kilo verdi, bu kadar kilo aldı haberleri yapılınca... Antalya’ya bir günde inen uçak sayısı rekor kırınca ve Alaçatı’daki fiyatlar tartışılmaya başlayınca, Türkiye’de yaz gelmiş demektir.
Çok selfie narsisizm göstergesi mi?Narsisizm kelimesi, Yunan mitolojisinde, dere kenarında, sudaki yansımasını gören, o görüntüsüne hayran olan ve sudaki görüntüsüne sarılmaya çalışırken boğulan, Narkissos isimli genç erkeğin adından türemiş bir kelimedir.
Dünya genelinde narsist erkeklerin sayısı, her zaman narsist kadınlardan daha fazla oldu ama konumuz başka.
Son dönemde, özellikle de selfie hastalığının yaygınlaşmasından beri, narsisizm yeniden konuşulmaya başlandı.
BBC Türkçe’de okuduğum bir makalede çok ilginç bir tespitle karşılaştım.
Çok fazla selfie paylaşan insanların, bunu kendilerini çok sevdikleri için değil, başkaları onları sevsin diye yaptıkları belirtiliyordu.
Yani çok özçekim yapıp, paylaşan insanlara narsist demek doğru değil ama başkalarının sevgi ve beğenisini duydukları ihtiyacı da konuşmak lazım...
Tecavüzcünün kariyeriBill Cosby, ‘ABD’nin babası’ olarak tanınan bir televizyon yıldızıydı.
Fazlasıyla para ve şöhret sahibiydi.
Ancak birden fazla sayıda kadına, gizlice ilaç vererek tecavüz etmek suçundan hapis cezası aldı, muhtemelen hapiste ölecek.
Entelektüel olarak Cosby’den çok daha ileride bir isim, İsveç’in ünlü tiyatro yönetmeni Jean Claude Arnault da tecavüz nedeniyle hapis yattı.
IMF Başkanı Strauss-Kahn, New York’ta kaldığı oteldeki kat görevlisine cinsel saldırıdan tutuklanmıştı.
Türkiye’de de bir dönemin ünlü sinema yıldızı ve yine bir dönemin bilinen bir şarkıcısı, tecavüz suçlamasıyla hakim karşısına çıkmıştı.
Her ikisi de mağdurlarla evlenerek paçalarını kurtarmışlardı.
Yani sıfat, eğitim, kariyer ya da servet, söz konusu tecavüz olduğunda pek fark yaratmıyor.
Suçlamaların ardından, “Ben şuyum, buyum, komplo kuruldu” diyenlerin haberi olsun, kimse yemiyor o ayakları!