“Kader 30 yaşında olsaydı, onu almazdım. Göğüsleri sarkmış olurdu.” Bunu söyleyen adam, kendisinden 39 yaş daha küçük bir kadınla evlenen ve ‘Hababam Sınıfı’ serisinde Hayta İsmail olarak aklımızda kalan Ahmet Arıman.
Evlendiği kadını, ona duyduğu sevgi değil de memelerinin sarkmamış olması üzerinden tarif eden bir adam var karşımızda.
Mesele dik meme meselesiyse demek ki, bu evlilik de bitecek, yer çekimi galip geldiğinde...
“Gerekirse ilaç alırım” ve “Kader bendeki potansiyeli gördü” gibi cinsel hayata dair cümlelere hiç girmeyeceğim bile...
Kadına ‘bayan’, memeye ‘göğüs’ diyen erkekler vardır, sorsanız kadına saygıdan bu cümleleri kullandıklarını söylerler.
Saygı öyle olmuyor işte...
Mesela hayatını birleştirdiğin kadın için “Onu almazdım” dedin mi daha baştan kaybediyorsun.
Bir kadından söz ediyoruz, bir eşya, bir hizmet ya da piyango biletinden değil.
Sonra uzun ya da kısa, hayatının kalan yıllarını geçireceği bir kadını nasıl olur da meme durumu üzerinden tarif eder insan?
Plastik cerrahi var, silikon
var, değil 30, 60 yaşında olsanız bile, sarkan meme toplanıyor bir şekilde. Ama ne dediğini bilmeyen bir dile, tıbbın da yapabileceği bir şey yok...
Kat Dennings, ‘Sex and the City’ ile ünlenen ABD’li bir oyuncu.
Kristal Küre ödülünden tutun da kariyerinde bir sürü başarı hikayesi var.
Geçtiğimiz günlerde ABD’de yayınlanan bir dergi tarafından 2017’de dünyanın en güzel 50 kadınından biri olarak gösterildi.
“Ne var bunda?” diyeceksiniz, Kat Dennings’in boyu sadece 1 metre 61 santim.
Türkiye’de yaşasaydı yeteneğiyle ekrana çıkabilir, dizi ve filmlerde oynayabilirdi ama asla ‘asıl kız’ olamazdı.
Nedense bizim yapımcılar için güzel demek, illa uzun boylu olmak demek.
Önce güzel, sonra yetenekli olsun anlayışı, umarım önce yetenekli, sonra
güzel olsun diye değişir bir gün.
HİNDİ HİKAYESİ
Noel ile yılbaşı arasındaki farkı eskisinden daha çok biliyoruz. Zaman içerisinde, tıpkı Cadılar Bayramı gibi Noel’in de eski bir pagan alışkanlığı olduğunu ve Hristiyanlığa adapte edildiğini öğreneceğiz ama konu hindi bu kez.
Yılbaşında hindi yeme alışkanlığı aslında Kızılderililer ile İngilizlerin ABD’yi yönettikleri dönemden kalma bir alışkanlık.
İngilizler kendilerine mısır ekmeyi ve eskiden bir yabani hayvan olan hindi avlamayı öğrettikleri için Kızılderililere hindi ikram ederek teşekkürlerini göstermişler Şükran günlerinde.
Şükran günü dini bir motif mi derseniz, o da değil...
Aksine Katolik Kilise’siyle bağlarını koparmak isteyen İngiliz Sarayı tarafından icat edilmiş bir gelenek.
Sonuç olarak yılbaşı gecelerinde hindi yemek üzerine semavi dinlerin hiçbirinde ne bir emir, ne de tavsiye var.
Tadını seviyorsanız, buyurun pişirin, afiyetle de yiyin.
DYNAMO TÜRKİYE’YE GELİR Mİ?
Dünya televizyonlarında ilüzyonistlere olan ilgi giderek artıyor.
Bu işi televizyonlarda en iyi yapan isim de hiç kuşkusuz Dynamo.
Discovery Channel, ilk bölümleri yaptı sonra anlaşması bitti. Sonra tekrar anlaştı sonra ne oldu bilmiyorum.
Bildiğim, adamın bir efsane haline geldiği. Fark yaratmak derler ya, keşke yılbaşı ya da benzeri özel yayın yapılan bir zamanda biri getirse Dynamo’yu Türkiye’ye.
Mesela İstiklal Caddesi ve Taksim civarında dolaşıp, insanlara gösteri yapsa, bir saatlik harika bir bölüm çıkar ortaya.
Sadece numaralar değil numaralara insanların verdiği şaşkınlık, hayret, anlayamama duygusu öyle bir besler ki ekranı... Fark yaratmak, risk almak, sürüden ayrılmak...
Herkesin yaptığını yapmak kadar güvenli bir liman belki ama kazanırsan da büyük kazanıyorsun.
Bence bir arama motoruna Dynamo adını yazın, çıkan videoları izleyin, hak verirsiniz bana...
Bir yılbaşı gecesi kalmıştı bulaşmadığınız
FOX, yılbaşı gecesi kanalında yayınlanan dizi yıldızlarını ekrana sürme kararı almış.
Reyting de alabilir, fena halde batabilir de...
Batabilir zira dizide görüp sevdiğiniz karakter değil, ona can veren oyuncular geçiyor kamera karşısına.
Düşünsenize, dizide büyük bir aşkın kahramanı olanlar, o yılbaşı programında başkalarıyla özel hayatlarında ne kadar mutlu olduklarından söz ederlerse, seyircinin kafası karışır.
Ama benim derdim FOX’un alacağı ya da kaybedeceği reyting değil...
Yılbaşı gecelerinde ‘Nesrin Topkapı dans edecek mi?’, ‘Orhan Gencebay şarkıları denetimden geçecek mi?’ diye merak eden kuşaktanım ben.
Televizyonlarda çalıştığım yıllar, dekor yapanın, ışıkçının ve sesçinin önemli, stüdyo programlarının değerli olduğu zamanlardı.
Aralık 2002’de, Kopenhag’taki AB Zirvesi sırasında, o dönem AK Parti Genel Başkanı sıfatı taşıyan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile tek özel röportajı yapan kişi olmuştum.
İstanbul’a haber verdim, Kanal D alt yazıyla duyuru geçmeye başladı. Uğur Dündar, Arena yayınından birkaç dakika önce çıktı, reklamsız son habere ve röportaja gittik.
Şimdi olsa bekle ki, dizi bitsin. Dünya yıkılsa, dizi sırasında ne haber alt yazısı girer, ne de bir duyuru...
Demek yılbaşı gecelerinde artık Türk sanat musikisi ya da özlediğimiz bir sanatçı falan görmeyeceğiz ekranlarda.
Her hafta özet, yeni bölüm, tekrarla, zaten evimizden çıkmayan insanlar olacak yine ekranlarda....
Canlı yayınları ve televizyonculuğun olmazsa olmazı adrenalini öldürmüştü dizi sevdası, yılbaşı geceleri de sizlere ömür...