“Zengin ve ünlü gençleri idare etmek hiç de kolay değil” demişti dünya futbolunun ‘Sör’ unvanı taşıyan tek hocası Alex Ferguson. Benzer bir travma bizim dizi oyuncularında da var.
‘Söz’de rol alan Tolga Sarıtaş’ın iki gündür tartışılan olaylı gecesi güzel bir örnek bu duruma.
Kendisini takip eden muhabirlere sahte 100 euro attığı, “Bunları alın, bizi çekmeyin” dediği iddia ediliyor.
Haberlerde o sahte paraları görmedim, oyuncu adına yapılan açıklamada da “Böyle bir olay yaşanmadı” deniliyor, diyelim ki öyle olsun...
Mektepli değil, alaylı bir oyuncu Sarıtaş.
Esenyurt’ta sahne deneyimiyle başlamış serüveni, Açıköğretim’de işletme okurken dizilerde oynamaya başlamış.
Sadece yakışıklı olduğu için değil, mutlaka oyunculuk konusunda da bir yeteneği var ki, basamakları hızlı şekilde çıkmış.
Basamakları hızlı çıkmak iyidir ama çıktığın hızla inmek de bir seçenektir.
Mesela sevgilinle kimseye görüntülenmeden eğlenmek istiyorsun değil mi?
İstanbul’da magazin muhabirlerinin hangi semt ve hangi alışveriş merkezlerinde olduklarını sağır sultan bile biliyor.
O zaman o semtteki bir mekana gitmeyeceksin!
Hadi gittin diyelim, keyif senin keyfin...
Kameralar eğlenirken çekmiyorlar insanı, sokakta arabana binerken 20-30 saniyelik bir görüntü alıyorlar.
Yanındaki kişi görülmesin mi istiyorsun, o zaman ayrı ayrı çıkacaksın mekandan, başka bir araç, taksi vesaire kullanacaksın.
Bunların tek birini bile yapmayıp sonra kovalamaca, kırmızı ışıkta geçme, site güvenlik görevlilerini gazetecilerin üzerine salmak falan, ayıp şeyler bunlar.
Birileri bu gençlere, şöhret oldukları için sadece istedikleri şekilde haberlerinin yapılmayacağını anlatmalı.
Muhabirlere sahte para atma hikayesi eğer doğruysa, yazık, üzülürüm bu genç adam adına, şöhreti kaldıramadı demektir bu.
‘Erkekler ve işleri alan’ yabancı kadınlar...Sevda Demirel demiş ki, “Yabancı kadınlar, işlerimizi ve erkeklerimizi elimizden alıyorlar. Bence bunlara da biraz savaş açalım.”
İçinde hafif ırkçılık barındıran cümleler bunlar.
Diğer taraftan haklı bir tarafı da yok değil. Uzun yıllar önce önce Almanya, Hamburg’ta, tehlikeli sayılabilecek bir dosya üzerinde çalışıyordum. Aynı kafilede bulunan kadın bir muhabir arkadaşıma, çalıştığı kanaldan “Almanya’da gece hayatındaki Türk kızlardan birini bul” talimatı geldi.
Yardım rica edince, bir otomobile doluşup, sokaklara daldık, kameramanı ve ben mekanlara girerken, o araç da bizi bekliyordu.
Bir mekan, iki mekan derken sonunda gece hayatının önemli organizatörlerinden biri sayılan bir Türk vatandaşı bulduk.
Söylediği şey çok basitti: “Buraya en çok Türkler müşteri olarak gelir ve eğlenirken muhabbet etmek isterler. Yabancı dil bilmedikleri için Türk kızı bulamadığımız zaman Bulgaristan’dan Türkçe bilen kızları işe alıyoruz.”
Buradan Demirel’in sözlerine döneyim:
Türk erkeklerinin, eski Sovyet cumhuriyetlerinden gelen kadınları, daha kolay tavlayacaklarını düşündükleri bir gerçektir.
O yüzden mekanlar zaman zaman yabancı kadınlara daha kolay iş verirler ki, parasıyla kıymetli olduğunu düşünen hanzolar gelsin, üst üste şampanya açtırsın.
Yine de savaş açmak falan garip laflar, ırkçılığın bir bu versiyonu eksikti, o da başımıza geldi işte...
Saçınıza iyi gelirBizim çamur yağıyor dediğimiz aslında başka coğrafyalardan gelen, büyük ölçüde çöl kumlarından oluşan, tozun yağmurla karışmış hali.
Tamam arabalar çok fena oluyor ama o yağış, içindeki demir oksit sayesinde iki şeye iyi geliyor.
Birincisi toprak, ikincisi saçımız.
Tamam ciğerlere çekmemek lazım ama bir yolunu bulursanız saçınızı o damlalara teslim edebilirsiniz.
SIFAT HAKKI VERMEK İnsan karı-koca sıfatından vazgeçebilir ama anne-baba sıfatından asla vazgeçilmez diye çok yazdım.
Boşanan ama çocuklarının hatırına yan yana gelmeyi başaran o kadar az çift var ki, iyi örneklerden hep söz etmek istiyor insan.
Emre Altuğ ve Çağla Şıkel, küçük oğullarının okuma bayramında yan yana bu pozu vermişler.
Somurtmak, surat asmak yok! O an, çocuklarının sevincine ortak olmak, gurur duymak var.
Uzay ileride büyüdüğünde, kendi çocuklarına gururla gösterecek bu kareyi.
Çocuklarının en mutlu gününde, kendi bitmemiş hesaplaşmaları yüzünden fotoğrafları eksik bırakanlara ders olsun bu kare.
Zira onlar çocuklarının sadece bir anını değil, tüm hayatı boyunca bakacağı fotoğraflarda hep kalacak bir eksikliğe neden oluyorlar...
ARILAR GİDERSE Einstein bir atom fizikçisi olmasına rağmen başka bilim dallarına dair de çalışmalar yapmıştı.
“En çarpıcı tespiti neydi?” derseniz, arılar giderse, insanlık ancak dört yıl daha varlığını sürdürebiliyor.
Şaşırtıcı değil, insanların beslendiği bitki türlerinin yüzde 90’dan fazlası arıların tozlaşması sayesinde varlığını sürdürüyor.
İngiltere, “Arılar olmazsa, tarım endüstrisi çöker” diye üst üste önlemler almaya çalışıyor.
Şu Ukrayna ve Rusya kapısından dönen, fazla zehir içeren domatesler ve bol ilaçlı tüm bitkiler ölüm fermanımız aslında.
Belediye sineklere karşı ilaç sıksın diye söylenirken de aslında kendimizi yok ediyoruz, farkında mıyız?