Portekiz’de babası ölen kadınların bir yıl, kocası ölenlerin ise ömür boyu siyah giydiklerini okumuştum yıllar önce. İlk bakışta çok saygın, vefakâr bir tavır gibi dursa da kadınları canlı canlı mezara koyan bir yanı var bu davranışın. Çok sonra boşandığı karısının, oğlunu doğurduğu için bir başka erkekle asla evlenemeyeceğini söyleyen bir türkücü röportajı okumuştum. Ne saçma değil mi? Oysa karısından boşanan ya da karısı vefat eden erkeği herkes yeniden evlendirmeye çalışır bizim ülkemizde. Kocası ölen ya da ayrılan kadınsa, hele bir de anneyse asla evlenemez, asla sevgili olamaz.
Rahmetli Kayahan’ın eşi İpek Açar’ın yeni ilişkisine dair haberi okuduğumda bunlar geldi aklıma. Yalnızlık zorsa, erkek için olduğu kadar kadın için de zor. Yaşlılıkta dayanacak bir omuz dersen, kadının da erkek kadar ihtiyacı var öyle bir omuza. Çocukların etkilenmesi dersen, erkek evlendiğinde ne kadar etkileniyorsa kadın evlendiğinde de o kadar etkilenir çocuk. Bir kadın ayrıldıktan ya da eşini kaybettikten sonra, ne kadar yas tutacağına kendi karar verir. Erkek bu konuda ne kadar özgürse kadın da o kadar özgürdür. Kimse, özellikle de kadınlar, başkalarının doğrularını yaşamak zorunda değil!
Manşete vole, “Üç gün kustum”
Demet Şener, gazetecilik eğitimi almadı ama yılların tecrübesinden olsa gerek, her röportajında manşete çıkacak bir cümle kurmanın yolunu buluyor. Üstelik bunu yaparken de insanın merak duygusunu fena halde kaşıyor. Kim olursanız olun, “Gördüklerimden sonra üç gün kustum” diye bir başlık görürseniz, acaba ne gördü diye merak edersiniz.
Peki bizi merak ettiren bu cümle, olayın diğer tarafı olan İbrahim Kutluay’a verilmiş “Benimle uzlaş, yoksa senin için kötü olur” mesajı mı acaba? Fazla şüpheci mi davranıyorum diye düşünüyorum, yok Şener, “Elimde dosyalar dolusu delil var” cümlesini de kurmuş.
Tamam yaşadığı kolay değil, günün birinde kapıyı çalan bir şoförden kocasının yaşadığı ilişkiye dair belgeler almak, insanın canını çok acıtır ona da bir itirazım yok ama işin sonrasında kafam karışıyor fena halde...
Zira Demet Şener, bildiğimiz aldatılan kadın tepkilerini vermiyor. Aldatılan kadınların bir kısmı aldatanı rezil etmek için elinde ne var ne yoksa ortalığa saçar, televizyon ve gazete manşetlerinden inmez, her yerde karşısındakinin ne kadar kötü biri olduğunu anlatır. Bir kısmı da, öfkesini zamana yayar, karşısındakine en büyük maddi zararı vermek, hani ‘iç çamaşırına kadar almak denir’ ya onu yapmak için uğraşır. Bu süreçte de mümkün olduğunca sessiz kalır.
Demet Şener, bu ikisini de yapmıyor, ikisinden de biraz biraz yapıyor. “Şimdi
8 milyon TL istiyoruz. İlk istediğimiz daha az bir paraydı” diye başlayıp ardından elinde ne olduğuna dair merak uyandıran cümleler kurmak, belli ki bir stratejinin sonucu. Strateji nedir bilmem ama röportajı yapan muhabirin “Bizim kulağımıza geliyordu, siz hiç duymadınız mı?” sorusuna “Ben yaparım, İbrahim yapmaz” diye düşünürdüm cevabı da havada kalıyor. İnsan karısının ya da kocasının dört yıldır devam eden ihanetini anlamıyorsa, zaten ortada bir garabet var demektir...
Hırsızlık suç mu değil mi?
Ulus’ta aynı gece, aynı marka üç lüks otomobilin dikiz aynalarını çalmışlar. Herhalde Alman üreticinin böyle bir hırsızlık çeşidi aklına gelmemiş olacak ki, alarmları çalmamış arabaların. İnsanlar o şokla karakola gitmişler, zabıt tutulmuş, sohbet sırasında polisler demiş ki, “Geçtiğimiz hafta birini yakaladık ama savcılık serbest bıraktı.”
Böyle bir iş nasıl oluyor? Tamam cezaevleri dolu, ama bu durum uygulamada hırsızlık suçunu cezasız hale getirmemeli.Yanılıyor muyum sayın Adalet Bakanı?
Erkeklerin gece hayatına ilgisi
Geçenlerde genç ve bekar bir çalışma arkadaşımı internet başında notlar alırken gördüm.
Sayfaya bir sürü şehir adı yazmış, yanlarına da çarpılar koymuştu. Hayırdır dedim, baktığı sayfayı gösterdi, her şehir için gece hayatını, oradaki kadınlarla nasıl tanışılacağını Türkçe anlatan siteler açılmış. İnsanlar yaşadıkları tecrübeleri paylaşmışlar o sitede, bizimkisi de o notlara bakarak gideceği ülkeye karar vermeye çalışıyormuş. Arkadaş tamam müze ve sergi listesine bakarak bir yere gidip gitmemeye karar verilmez ama bu kadarı da fazla biraz...
Uykudan 90 dakika önce
Akıllı telefon ve tabletlerin mavi ekran ışıkları var ya, işte onlar, beynimiz için tam bir uyaran. Yatağa yattıktan sonra o mavi ışığa ne kadar çok bakarsak, uyku haline geçmemiz de o kadar zor oluyor. Uzmanlar sağlıklı bir uyku için yatmadan en az 90 dakika önce ekran ve mavi ışıkla ilişkinin kesilmesi gerektiğini söylüyor. Geçtim 90 dakikayı yatağa telefonla girip, sosyal medya hesabını kontrol ettikten sonra gözlerini kapatıp uyuma çalışan o kadar çok insan var ki... Uyku bozukluğu dünyada en hızlı yaygınlaşan hastalıklardan birisi ve hepimiz bu hastalığın adayları arasındayız...