Yaşı 30’un üzerinde olup da, sokakta oynarken Cüneyt Arkın’ın canlandırdığı karakterlerden birine bürünmemiş tek bir erkek gösteremezsiniz bana...
Ben de onlardan birisiyim. Bizim ve tahminen her mahallede, Bizanslı olmak isteyen tek bir çocuk bile çıkmazdı. Biz de elimizdeki tahta ya da plastik kılıçlarla, ağaçlar ya da o zamanın tahta elektrik direklerine saldırırdık. Bazen Malkaçoğlu, bazen Kara Murat olur, savaşır, kimi zaman yaralanır, kimi zaman zorlanır ama mutlaka kazanırdık.
‘Dünyayı Kurtaran Adam’ ya da ‘Nayır, nolamaz’lı filmler nedeniyle, “Cüneyt Arkın’ın Yeşilçam’da hak ettiği saygıyı yeterince buldu mu?” sorusuna “Evet” demek kolay değil.
Oysa, en az iki kuşağın kafasında, tarihle övünme duygusunu ilk tattıran kişidir Arkın...
‘Muhteşem Yüzyıl’ ve Hürrem’den çok daha önce yapmıştır bunu...
Onca gişe başarısının ardından, emekli sayıldığı bir dönemde aldığı Altın Portakal ödülünü sektörün bir özrü olarak düşünürüm yıllardır.
Geçtiğimiz pazar gecesi Cüneyt Arkın’ın yoğun bakıma alındığı haberleri gelince, ortalığın karışmasına şaşıran gencecik insanların yazdıklarını gördüm. Şaşırmayın arkadaşlar! Mahallede, sokakta, elde oyuncak ya da tahta bir kılıç, ağaçlar ya da elektrik direkleriyle savaşmadan, anlamanız çok zor bizim ne hissettiğimizi... Bir de aramızda kalsın, biz ağzımızdan efekt sesleri çıkararak oynadığımız oyunlarda, bugünün tek başına, üst düzey gerçeklikle oynanan oyunlarından daha mutluyduk...
Kasap havası ölür mü?
İster vals, ister tangoyla başlasın, kasap havasıyla biter bizim memlekette düğünler. Benzer bir kural da yaz akşamları bahçe sohbetleri için geçerlidir.
İnsanlar ne söylemeye başlarsa başlasın, gece mutlaka Türk sanat musikisiyle kapanır.
Bu aralar, radyo günlerinden mesai arkadaşım, sevgili Aylin Şengün Taşcı’nın ‘Vefa’ albümü düşmüyor elimden.
Türk müziğinin yaşayan çınarı Alaeddin Yavaşca’nın 16 eserinden oluşan bir çalışma bu, dinlemeye doyamıyor insan. Bir de bu akşam TRT Müzik’te ‘Alaturka Akşamları’nı izlemenizi öneririm.
İsmail Özkan canlı yayında alıyor eline mikrofonu ve gönül telimize dokunuyor haftada bir gece de olsa...
Bu gece Jale Parıltı ve Turgay Başyayla’yla birlikte olacaklar ekranda, kulaklarımızın pasını silecekler. Bu topraklarda türkü de, sanat musikisi de asla ölmez, tıpkı kasap havasının hiç ölmeyeceği gibi...
Kilo vermek için mide botoksu
Botoks, aslında migren hastaları için kullanılan bir yöntemdi, sonra estetik uygulama dönemi başladı. Bundan iki sene kadar önce Norveç’te bilim insanları, botoksla kilo verdirme arayışına girdi. Uygulama, midede açlığı kontrol eden sinire botoks enjeksiyonuyla müdahale etmek ve hastanın daha az acıkmasını ve yemesini sağlamak mantığına dayanıyordu. Deneme sürecinde hastaların yüzde 75’inin 18 ay içinde ortalama yüzde 28 kilo verdikleri görüldü.Yine de hemen ikna olmadı bilim; botoksun etkileri geçici, sağlıklı bir kilo verme süreci için ne kadar uygulanacağı ya da vücudun zaman içerisinde direnç geliştirebileceği konusunda endişeler yok değil. Yine de içinde kilo verme olunca, hızla yayıldı bu uygulama ve sonunda İstanbul’a da geldi.
Mide küçültme operasyonları gibi geri dönülmez bir uygulama değil, zaten alınan sonuçlar da o kadar radikal değil.
Yine de evlerde altın günü yerine botoks günü yapan bir sürü hanımefendi ilgi duyacaktır bu işleme...
Çünkü çalışmaktan zengin olmak, uğraşmadan, terlemeden kilo vermek insanın en dayanamadığı iki vaat...
WhatsApp uyuşturucu sipariş hattı
Taksim’de uyuşmak için içine çakmak gazı çeken bir çocuğun fotoğrafını servis etti ajanslar.
Daha önce tiner çeken çocuklar vardı, şimdi tiner gitti, yerine çakmak gazı geldi. Bu bir tehlike ama başkaları da var. Özel okul öğrencilerine musallat olan ve teknolojinin tüm nimetlerini kullanan uyuşturucu tacirleri mevcut artık. İşleri çok kolay, sadece öğrenciye bir WhatsApp numarasını vermek yetiyor onlar için. O numara okulda yayılıyor, uyuşturucuya ulaşmak isteyen öğrenci telefona ne istediğini ve nerede olduğunu yazıyor, ardından her seferinde farklı bir kurye uyuşturucu dağıtımını yapıyor. Öyle kenarda köşede kalmış değil, son derece yüksek puanlarla girilen, yıllık ücreti ortalamanın üzerinde olan okullarda yaşanıyor bunlar.
Çocuğunun çantasını, cep telefonunu kurcalamayı kendisine yakıştıramayan aileler, devir o devir değil artık. Çantayı, cep telefonunu ve sosyal medya hesabını mutlaka, çaktırmadan da olsa kontrol edin. Sonra çok üzülmek, ‘Keşke’ demek işe yaramaz...
Bu devirde ölüm acısı...
Bir uçak kazasında hayatını kaybeden Mina Başaran’ın nişanlısı Murat Gezer, altı ay sonra Bodrum’da ortaya çıkmış. ‘Ne yapmış?’ derseniz, arkadaşlarıyla buluşup yemek yemiş, sonra kardeşinin olduğu tekneye dönmüş. Ne vur patlasın, çal oynasın durumu var ne de bir başka aşk ya da flört ki, bir gün olabilir, kimsenin de yadırgamaya hakkı yok. Çok sevdiğim bir Gülten Teyzem var benim, o da kaybettiği eşinin ardından evinde şiirlerini yazıyor, ona ve hayatta olduğu zamanlara dair anılarını canlı tutuyor. 1-2 örneğe bakıp da herkes böyle zannetmeyin ama...
Daha birkaç ay önce kanserden kaybettiği eşinin yaşadığı eve, bir başka kadını getiren, eşinin açık hesapla alışveriş ettiği lüks mağazaya hayatındaki yeni kadın için de aynı sistemin uygulanması talimatını veren insanlar da var.
Ölüm acısının ne kadar sürdüğü devir değil, karakter ve kişinin hem kendisine hem de kaybettiği insana duyduğu saygıyla alakalı bir durum.