KADINA ŞİDDETLE GELİŞEN TÜRKİYE...
'Türkiye son yıllarda çok değişti.’ Bu cümle, AK Parti’yi destekleyenler tarafından da, muhalif olanlar tarafından da çok fazla kullanılıyor. Cümle ortak
olsa da anlamlar tamamen zıt.
Türkiye’nin son 15 yılda ne kadar değiştiğini anlatacak harika rakamlar
var elimde.
2003 yılında, 8 bin 75 evli kadınla yapılan, içinde üniversite ve ilgili
tüm kurumların olduğu bir araştırma sözünü ettiğim.
15 sene önce evli kadınların; yüzde 29’u ‘kadının kocasına karşılık vermesi’...
Yüzde 27’si ‘parayı gereksiz yere harcaması’... Yüzde 23’ü ‘çocukların bakımını ihmal etmesi’ halinde kocanın dayak atmaya hakkı olduğunu düşünüyordu.
En az lise mezunu olan kadınların yüzde dokuzu bile karının kocası tarafından dövülebileceğini düşünüyordu.
Hiç eğitimi olmayan veya çok az eğitim görmüş kadınların 3’te 2’si yani yüzde 62’si kadının koca dayağında en az bir nedeni haklı buluyordu.
Bugün kadına şiddet söz konusu olduğunda çok daha farklı düşünen ve tepki veren bir Türkiye var.
Tıpkı kadına şiddet söz konusu olduğunda, “Ailesiniz siz, barışın”
diyen polisten, yargının karar verirken baktığı yasa maddelerine kadar çok şey değişti işte. Bu değişimin kötü olduğunu kim iddia edebilir?
Belgesel olacak ama kanalı belli değil
Dubai, Frankfurt ve Heatrow gibi önemli havalimanlarının ek terminal binası inşaatlarının ya da kullandıkları teknolojilerinin, dünyanın büyük belgesel kanallarında ekrana geldiğini, ‘İstanbul Havalimanı için de açılış günü böyle bir belgesel olmalıydı’ diye yazdım.
Köşemin çıktığı gün, işletmeci kurum İGA’dan hemen bilgi geldi.
Bir belgesel çektiklerini, aralıkta tamamlanacağını, belgeselin metin yazarının global düzeyde tanınan biri olduğunu, 29 Ekim, açılış gününde de kısa bir tanıtımının yapıldığı bilgisi verildi.
Bu kadar büyük ve önemli bir işin belgeselinin olduğunu duymak sevindirici.
“Ekrana geleceği kanal belli mi?” diye sordum, daha değilmiş.
Global belgesel kanalları, parasını alsalar bile kendi çekmedikleri
işleri ekrana getirmezler.
O yüzden bu belgeselin çekilmesi güzel ama umarım global düzeyde seyirciyle buluşacağı, başarılan işin herkese anlatılabileceği, bir kanal da bulunur hemen...
Bir deniz fenerinin altında
Fotoğrafını gördüğünüz deniz feneri daha çok yeni, hiç ışık vermedi denizcilere...
Biraz, düşünülmüş ama hiç söylenmemiş cümlelere
ya da kurulmuş ama hiç gerçekleşmemiş hayalleri andırıyor.
Eskiden deniz feneri demek, tek başına bir bakıcının, insanlardan uzakta verdiği mücadele demekti.
Bu fotoğrafı gösterdiğim bir sürü insan, “Keşke içinde yaşama şansım olsaydı” dedi.
Bir deniz fenerinde daha sakin, inzivaya yakın bir hayat yaşamayı arzu edenlerin bu kadar çok olması şaşırttı beni.
Yaşadığımız şehir aynı zamanda kaçmayı arzu ettiğimiz şehir haline geldi galiba...
İtalyan usulü
İtalya İçişleri Bakanı, televizyon yıldızı sevgilisinden ayrıldığını yatakta çekilmiş, romantik bir fotoğrafla duyurdu kamuoyuna. Hem İngiliz hem de Türk medyası sevdi bu haberi, deyim yerindeyse; üzerine atladı.
Oysa İtalya bu konuda diğer ülkelerden oldukça farklı ya da daha rahat olan bir ülke.
Fotoğrafını gördüğünüz hanımefendi, İtalya Anayasa
Reformları ve Parlamentoyla İlişkiler Bakanı olarak görev yapmış Maria Elena Boschi’ye ait. Fazla rahat bulmuş olabilirsiniz ama acele etmeyin lütfen.
Yine İtalya eski Fırsat Eşitliği Bakanı Mara Cafagna’nın siyasete girmeden önce ‘show girl’ olarak çalışmış biri.
İtalyanlar doğrusunu yapıyor ve siyasetçileri eski meslekleri ya da özel hayatlarıyla değil yaptıkları işler üzerinden yargılıyorlar...
Sahi söz kimde?
Balçiçek İlter eski arkadaşım, Oylum Talu da öyle...
Yıllarca Habertürk ekranında ‘Söz Sende’ diye günlük programlar yaptı Balçiçek.
O programlardan sonra da Eskişehir’de mumyası yapıldı, müzeye kondu.
Oylum da şimdi Habertürk’te program yapıyor.
Onun programının adı da ‘Söz Sende’ ama başına küçük bir ‘Oylum Talu ile’ ibaresi eklenmiş.
Doğrusu ikisine de haksızlık gibi geldi bana bu isim tercihi.
Çok uzun yıllar boyunca bir isimle anılan program adlarının rafa kalkması gerektiğine inanlardanım.
Böylesi hem daha şık olur hem de yeni başlayan programcıya da kendi markasını kuvvetlendirme şansı verir...
