Devletlerin işi kadınların ne giyeceğine müdahale etmek mi yoksa onların iş hayatına, sosyal güvenceye, erkeklerle eşit haklara kavuşmasını sağlamak, ve kadınları ayrımcılıktan korumak mı? Hakikaten garip ötesi bir durum bu...
VAY ARKADAŞ, AŞK DEĞİL KADEŞ ANTLAŞMASI
Seren Serengil ile Yaşar İpek, önce barışmış sonra da evlenme kararı almışlar. O kısmı beni hiç ilgilendirmiyor ama avukatları aracılığıyla birbirlerine yasaklar koymuşlar ve bunlar yayınlandı her yerde. Aşk, dünyayı iki kişi olarak görmektir, aşk insana zaman zaman saçmalatır falan ama getirilen yasaklara bakınca aşk diye başlayan cümle kuramıyor insan.
Seren Serengil’in şartlarından bazıları şöyle:
- Haftada bir gün erkek arkadaşlarıyla yemeğe gidebilir. Mekan bildirmek kaydıyla masada başkalarının kız arkadaşları olmayacak.
- Birbirinin telefonunu karıştırmak yok. İstendiği an bakılabilir.
- Bir ay içinde bekar evi kapatılacak.
- Sosyal medyada paylaştığım şarkıları takmayacak. Dinlediğim şarkılara karışmayacak. 1 Haziran 2018 tarihinde müzik paylaşımına başlanacak.
Yaşar İpek’in şartlarından bazıları;
- Geçmiş hayattaki teyze, abla ve amca yok cenazeye bile gidilmeyecek.
- Kız kıza tatil yok. Kız kıza gece kulübü yok.
- Telefon şifreleri bilmek yok ama istenirse beraber bakılacak.
- İstendiği an taraflar birbirlerini görüntülü olarak arayabilecek.
Kadeş Antlaşması... O, bu, vesaire, bu maddelerden sonra herkese sormak istediğim bir soru kaldı benim aklımda:
Güvenmediği birini gerçekten sevebilir mi insan?
Sıla’nın ‘göğüsleri’...
‘Sıla’nın ‘göğüsleri’ silikon mu, değil mi?’ diye konuştu bir sürü insan.
İyi de göğüs silikonu diye bir şey yok ki, onun adı meme silikonu.
Bir arama motoruna silikon protez yazın, karşınıza hep meme lafı çıkar, göğüs diye bir şey yoktur. Özellikle erkeklerin ama bazı kadınların da meme diyememek gibi bir durumu var, fark ettiniz mi?
Yıllar önce program yaptığım televizyon kanalındaki sağlık programında ‘meme kanseri’ konuşuluyor, KJ’de de meme kanseri diye başlayan bir spot yazıyordu.
Rejiye telefon geldi hemen yukarıdan. Meme kanseri gitti, yerine göğüs kanseri lafı geldi.
İyi de ikisi bambaşka kanser türleri aslında.
Kadın memesine, kulak, göz, burun ya da el gibi bir organ muamelesi yapmanın ayıp ya da utanmazlık içeren bir tarafı yok aslında. Bunu önce kadınlar söyleyebilmeli, erkekler de meme denilince seksten değil, bir organdan söz edildiğini idrak etmeli artık.
Cinsellik takıntılı olanlar adına endişe etmeyin... Onlara ne söyleseniz fark etmiyor, hatta iddiaya göre, onlar yorganın aldığı şekilden bile tahrik olabiliyorlar zaten.
Bu işte bir sıkıntı var...
Suç belgesellerinden öğrendiğim bir şey var, öldürülen bir cesedin üzerindeki bıçak yarası, kurşun ya da darbe sayısı, katilin kimliğine dair bilgiler veriyor soruşturmayı yürütenlere...
Açılan yara sayısı ne kadar fazlaysa, katilin öldürdüğü kişiyi tanıdığı, cinayetin nefret, intikam ya da başka bir duygusal güdüyle işlendiği sonucuna varılıyor.
Oyuncu Berk Oktay ile eşinin sosyal medya hesaplarının ele geçirilmesi olayında yaşananlar oldukça garip geldi bana.
Birincisi, hesabı ele geçirenlerin paylaştıkları fotoğraflar.
Demek ki ele geçirilen sadece sosyal medya hesabı değil ya i-cloud üzerinde yüklü bulunan fotoğraflar çalındı ya da bir mekanda kullanılan kablosuz internet üzerinden hafızada olan fotoğraflar indirildi.
Peki çifte ait özel fotoğrafları ele geçirenler neden şantaj yapıp para istemediler de sosyal medyada bu görüntüleri yayınladılar?
Ya da ilk mesajda neden birileri Berk Oktay’ı eşini döven biri olarak göstermek istedi?
İşte yazının girişinde sözünü ettiğim cinayet olaylarındaki açılan yara sayısı gibi tüm bu olanlar.
Birileri belli ki çiftin canını fazlasıyla yakmak istiyor ve buna göre bir yol haritasıyla hareket ediyor.
Dolayısıyla bu olayın failleri ve onları azmettiren her kimse, galiba fazla uzakta aranmaması gerekiyor.