Cesur ya da transparan giyimin yaşı olur mu? Hülya Avşar, 53 yaşında transparan bir elbise giydi. ABD’li sanatçı Cher, fotoğrafta gördüğünüz kıyafeti giydiğinde 64’ündeydi.
Bu işin sadece bir yanı ve yaş tartışması abesle iştigal.
Esas kavramamız gereken Avşar’ın bir kıyafet değil; kıyafetiyle gündemde olmayı tercih etmesi. Normal bir elbiseyle sahnede şarkı söyleyen Avşar, belki haber olmaz ya da küçücük bir haber olurdu.
Oysa transparan kıyafetiyle her yerde uzun zamandır olmadığı kadar büyük haber oldu. “Haber olmaya ihtiyacı mı var?” derseniz, son 30 yıldır sürekli gündemde ve haber olmuş biri, elbette kendini hatırlatmak ister. Dolayısıyla yaşa uygun kıyafet tartışmasına girmek, abesle iştigal etmekten başka bir şey değil...
BÜLENT ERSOY’UN GÜCÜ ADINA!
Kapalıçarşı’dan bugüne kadar, devlet başkanları, başbakanlar, bakanlar, sinema dünyasının en önemli yüzleri, müzik dünyasında liste başından inmeyenler ve en ünlü futbolcular geçti.
Gece yarısına yakın bir saatte orayı açtırmaya, içine makam aracıyla girmeye hiçbirinin gücü yetmedi ya da akıllarına gelmedi.
Bülent Ersoy bir kez daha tarihe geçti yaptığıyla... İster ‘bravo’ deyin ister ‘pes’, karar sizin!
BiR PAKET SiGARA 114 TL
Avusturalya, sigara ve tütün ürünleriyle mücadelede fiyat silahını kullanan ülkelerin başında geliyor. Her bölgede farklı ücreti olmasına rağmen bugün, büyük şehirlerde bir paket sigara 79 TL civarında. Bu rakamı da yeterli bulmamış olacaklar ki, sigara paket fiyatını 2020’ye kadar 114 TL’ye çıkartacaklar.
Türkiye’de ‘sigara yasağının uygulanmadığı’ eleştirilerinde de mesafe alınmaya başlandı. Mesela Yeşilay, yasağın ihlal edildiği mekanları bildirmek adına bir akıllı cihaz uygulamasını kullanıma açtı. Bir mekanda yasak delindi mi, hemen uygulama üzerinden ihbarda bulunabiliyorsunuz. Sonra da o mekan, Sağlık Bakanlığı müfettişleri tarafından denetleniyor.
Fikir güzel ama riskli: Birincisi, yasağın delindiği yerler, “Müşteri hesaba kızdı, garsona kızdı, ondan bizi şikayet etti” diyebilir. İkincisi, gerçekten de hesaba ya da garsona kızanlar bu tür asılsız ihbarlarda bulunabilir. Galiba en doğru yöntem, ihbar edilen bir mekana müşteri olarak gidip, sigara içmek istediğini söylemek...
1 MiLYON 200 BiN LiRAM OLSAYDI...
Şişli’de marka bir rezidansta 2+1 daire,
Nişantaşı, Halaskargazi Caddesi’nde 130 metrekare ofis katı,
Cunda Adası’nda 7 odalı,20 yataklı butik otel,
Ankara Gölbaşı’nda 18 bin metrekare arsa,
Dilovası-Gebze hat plakası artı 2016 model otobüs,
Dünyanın en bilindik cip markalarından birinden 0 kilometre bir araç,
Dünyanın en meşhur makam araçlarından birinin, uzun dört çeker ve en dolu versiyonu,
Bilinen yolcu otobüslerinden birinin 42 koltuklu, 2016 model,0 kilometresi,
İyi bir markadan, 16 metre boyunda, 715 beygir gücünde motoru olan 10 yaşında yat...
Bu saydığım her bir satırın karşılığı tam 1 milyon 200 bin TL. Yani milletvekili bir hanımefendinin bizim vergilerimizden ödenmiş bir yıllık iletişim faturası.
Meclis Başkanlık Divanı koltuğunda oturduğunuz her saniye partinize zarar veriyorsunuz.
İstifa edin hanımefendi...
HABERLERDE NiYE REKLAM KUŞAĞI VAR?
Günlerdir ana haber bültenlerinin sonundaki reklam kuşakları tartışılıyor. Süreleri ya da haber sunanların “Az sonra” demesi doğru mu, değil mi diye konuşuldu da ‘neden haber bülteni içinde reklam kuşağı var’ kısmı hiç tartışılmadı.
Türkiye’de ana haber bülteni içine reklam alma kararı 2004’te verildi.
O kararın verildiği masada oturanlardan biri olarak yazıyorum bunları... Böylece haber merkezleri sadece para harcayan bölüm olmaktan çıktı ve her küçülme kararında ilk budanan yer olmaktan da kurtuldu.
Çoğu kişi üzerinde pek düşünmez ama haber merkezleri bir kanalın en masraflı birimlerinden biridir.
Sınır hattında bir dakika muhabir anonsu, iki dakika da seyrettiğiniz haber demek, bir muhabir ve kameramanın uçak bileti, oteli, yemek masrafı ve kiraladığı şoförlü aracı demek aslında.
Canlı yayın araç kiraları, dünya ajanslarının abonelikleri ya da 3G kameraların aylık kiraları gibi daha bir sürü kalem sayabilirim.
Bu karardan önce,haber seyircisinin oluşturduğu reklam pastası sadece haber kanallarına kalırken, ana haber bültenleri içine giren reklamlar bu haksız rekabeti de engellemiş oldu.
Bugün TV üzerine ka-lem oynatanların 4’te 3’ü, haber merkezlerindeki kamera ve muhabir sayısının da, haber merkezi yıllık bütçelerinin de 10-15 yıl öncesinden daha az olduğunu bilmez. O yüzden reklamların süresine laf etmek yerine, ihtiyacın nereden doğduğunu düşünmek gerekiyor.
TUZ KOKUNCA...
Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, Pazartesi günü Milliyet Okur Temsilcisi Belma Akçura’nın köşesinin bir süredir boş olmasından yola çıkıp, ‘Acaba kovuldu mu?’ diye bir yazı yazdı.
Gereksiz bir yazıydı zira gazetenin künyesine baksa Akçura’nın adını görecekti.
Hadi künyeye bakmak aklına gelmedi diyelim, ona bir telefon açsa geçirdiği ağır ameliyat dahil, tüm süreci öğrenecekti. Bunları yapmak yerine “Belma Akçura kovuldu mu?” diye yazmak işin en kolayıydı ve Bildirici de bunu yapmayı seçti.
Başkası yapsa Okur Temsilcisi’ne şikayet edeceğin bir işi Okur Temsilcisi yapınca tuzun koktuğu yere geldiğimizi anlıyoruz.
Faruk Bildirici, tanıdığım, sevdiğim, saydığım bir meslek büyüğümdür, doğrusu hayal kırıklığı duygusu kapladı içimi.
Ayrıca Hürriyet Gazetesi’nde meslek etiği açısından tartışılacak birden çok mesele varken, kalem oynatılan konunun bu olması da ilginç...