Sene 2009, Halep’te10 bin 500 yıllık kalenintepesindeyiz.
Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül onuruna verilen akşam yemeğinde, misafirler masaya karışık düzende oturtulunca, yanıma Suriyeli bir iş adamı ve onun televizyon yıldızı nişanlısı düştü. İstanbul’dan geldiğimi duyunca düğün planlarını anlattılar. Genç kız hem düğünden bir gün önceki gecesini hem de düğünden sonraki ‘after party’ organizasyonunu Reina’da yapmak istiyordu.
Orta Doğu’da bir sürü ülke gezdim, tanıştığım insanlar Reina’yı sordu. Bir kısmı arkadaşlarının nişan-düğün sonrası eğlencesi için Reina’ya gitmişti, bir kısmı ise çok duymuş ve merak ediyordu. Sadece Arap ülkelerindedeğil İsrail’de de, Tel Aviv’in Bat-yam semtinde de Reina sorularına cevap vermekzorunda kalmıştım.
Hep iş gereği gittiğim bir mekanın bu kadar popüler olmasına ben, mekana sadece işimle ilgili gitmeme de onlar şaşırıyorlardı. Her neyse yılbaşı gecesi yaşanan saldırıda ölenlerin milletlerine bakınca, tablo daha net ortaya çıkıyor.
Suudi Arabistan, Irak, Lübnan, Ürdün, Suriye, İsrail ve Kuveyt...Orta Doğu ülkelerinin vatandaşları. Yoksa hayatını kaybedenler arasında Kanada vatandaşı da var, Hindistan vatandaşı da. Reina, tek başına İstanbul’a turist getiren bir marka haline gelmişti. Bu saldırı turizm açısından da çok kötü oldu.
İstanbul neden önemli?
Turizm gelirleri açısından İstanbul her zaman Türkiye’nin en önemli şehri durumunda.
“Antalya’ya haksızlık etme” demeyin zira, turizm gelirlerine sadece turist sayısı ya da toplam gelir değil her bir turistin harcadığı para üzerinden bakmak gerekiyor.
Yabancı turist Antalya’ya charter seferiyle ucuza geliyor; otele giriyor, her şey dahil sistemle dışarıda para harcamadan ülkesine dönüyor.
İstanbul’a gelen turist taksiye biniyor, Boğaz turuna çıkıyor, Beyazıt’ta para harcıyor, nargile içmeye gidiyor, alışveriş yapıyor, Belgrad Ormanı’na gitmek için minibüs kiralıyor. O yüzden İstanbul’a gelen turist, her zaman Antalya’ya gelenden daha çok para harcıyor. Özellikle kongre turizmi ve cumartesi-pazar günleri, kısa keyif gezileri için tüm dünyada popüler hale gelen İstanbul’a büyük zarar verdi bu terör saldırıları.
PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAMADI
Star TV’nin Genel Müdürü Ömer Özgüner’i yaklaşık 20 yıldır tanırım. NTV programların başında olduğu dönemde çok harika işler yapmıştı, o başarıyla da Star TV’nin başına geçti. Şimdi dost acı söyler sözünden yola çıkarak, yılbaşı gecesi Tarkan konseri için itirazlarımı yazacağım Ömer’e...
Birincisi parayı veren düdüğü çalar sözünün çok iyi bilindiği bir ülkede, Ömer parayı verdi ama düdüğü çalamadı. Öncelikle 40 yaş altı seyircinin görece uzak olduğu sanat musikisi seçimi yanlıştı.
Sonra program bant olarak çekildi. Oysa canlı yayınlarda seyircide “Acaba ne diyecek?” beklentisi daha yüksek olur.
Sonra Tarkan’ın playback yaptığı bilgisi dışarı sızdı ve yayıldı.
Beklenti yönetiminde de hatalar yapıldı. Tarkan ile anlaşmayı ve tanıtımı çok bağırdı Star TV. Değişmeyen kuraldır, beklentinin çok yukarı çekildiği ama içinin doldurulmadığı her olay, hüsranla biter. Televizyonculuk açısından üzerinde durulması gereken bir başka nokta daha var: İnsanlar bayram ya da yılbaşı gibi özel zamanlarda sadece müzik değil gülmek de istiyor. ‘O Ses Türkiye Yılbaşı’ ve ‘Ben Bilmem Eşim Bilir 2017’ye Doğru’, ünlü, müzik ve kahkaha karışımını doğru yaptı; reytingleri topladı.
2016’ya girerken BBG’yi tutundurmak için uğraşmıştı Ömer, bu sene birinci olmayı çok istedi ama olamadı. Bence bu iki sonuçtan dersler çıkarmak gerekiyor.
2017 İMKANSIZLAR LİSTESİ...
ÖSYM’nin tüm yıl boyunca yapacağı sınavlarda yanlış tek bir soru olmayacak.
“Zamanlama manidar” lafı hiç kullanılmayacak.
Belgesel kanallarının reytinglerinin toplamı, ortalama bir dizinin reytinginden daha yüksek olacak.
Acil serviste tek bir doktor bile hasta yakınının saldırısına uğramayacak.
Haziranda, ‘Türkiye’nin en pahalı lahmacunu Bodrum’da Maça Kızı Otel’de’ haberi yapılmayacak.
E-POSTA ESARETiNE SON
Fransa’da, çalışanların mesai saatleri dışında iş e-postalarına bakma yükümlülüğünü kaldıran yasa yürürlüğe girdi. Yani patron ya da müdürün attığı bir postaya bakmadığı ya da cevap vermediği için kimseye yaptırım uygulanamayacak. Yasayı savunanların tezi, “Fazla mesai ücreti ödemediğine göre, beni iş saatleri dışında çalıştıramazsın” fikrine dayanıyor.
Avrupa’da bazı şirketlerin izinde olan personele yollanan elektronik postaları bloke ettiğini biliyordum ama ilk kez ofis harici mesaiye yasal olarak dur denildi. Bu ya da benzeri bir yasa Türkiye’ye gelir mi bilmem ama gelirse kağıt üzerinde kalacağı kesin...
SİRKE ATEŞ YÜKSELTİR
Bu aralar grip salgını çok yaygın, özellikle de okullarda. Salgına neden olan virüsün en önemli özelliklerinden birisi de inatçı ateş denilen ve kolay kolay düşmeyen ateş atakları. Birçoğumuz yüksek ateşte, baş ve koltuk altı kısmına sirkeli suyla ıslanmış bezler koymanın doğru olduğunu zannederiz. Oysa durum tam aksi. Bir süre için büzülen damarlar, sonra daha da genişlediği için sirkeli su ateşimizi düşürmüyor, aksine yükseltiyor. O yüzden ne yaparsak yapalım, mutlaka doktora danışarak yapalım...