Rüzgar Çetinolayını çok tartıştım bu köşede. Hukuk herkese aynı şekilde uygulandığı zaman adalet sağlanır ya, o yüzden yazmak zorundayım. Rüzgar Çetin’e taksirle ölüme sebebiyet vermekten 9 yıl hapis cezası vermişti, yargılandığı mahkeme. O mahkemenin başkanı, cemevi önünde beklerken başına isabet eden kurşunla hayatını kaybeden Uğur Kurt davasında, yine taksirle ölüme sebebiyet verme suçlamasında, sanık polise 1 yıl 8 ay hapis cezası verdi; onu da paraya çevirdi.
Aynı yasa maddesi, aynı mahkeme başkanı, birinde 9 yıl hapis, diğerinde para cezası. Üstelik suçlardan birinde, hiç olay ya da gösteri olmayan bir ortamda ateşli silah kullanılmış, diğeri trafik kazası. Hukukun verdiği her karar adaleti sağlayabiliyor mu?
Yukarıdaki tabloya bakınca evet demek zorlaşıyor.
Zincirleme reaksiyon...
Bu aralar yolcu otobüsü stokları şişmiş durumda. Hatta en bildik markanın elinde halen satılmayı bekleyen 2016 model sıfır kilometre araçlar var. Üstelik sıfır araçların fiyatı 285 bin euro’dan 245 bin euro’ya düştüğü halde durum böyle. ‘Bize ne’ demeyin, tam bir zincirleme reaksiyonu gösteriyor bu tablo.
Otobüs satışları azaldı, zira geçtiğimiz sene turizm sektörü son derece kötü bir sezon geçirdi. Yani sadece otelcileri ya da turizm bölgelerinde çalışan insanları etkilediğini düşündüğümüz sıkıntı aslında, tüm ülkeyi ilgilendiriyor. Yeni otobüs satışı, devletin kasasına daha fazla vergi girmesi demektir. Yeni otobüs satışı, sigorta şirketlerinin daha çok kasko yapması demektir.
İşsizlik etkisini de konuşalım: otobüsler kilometre yaptıkça servise giderler, servislerde eleman, otobüsün gitmesi için şoför lazım, muavin lazım, daha çok lastik satışı daha çok yan sektör hizmeti demek.
Otobüsler yollarda mola verir, o tesislerde çalışanlar bu şekilde evlerine ekmek götürür. Otobüsler şoför ve muavine ihtiyaç duyarlar, ikram olarak verilen şeyler, piyasada daha fazla para dönmesi demektir. Yani yolcu olmaktan başka bir ilginiz olmayan otobüs satışları ya da daha ucuza tatil yapmak isteyen bir yerli turist olsanız bile, sektörün durumu hepimizin cebini yakından alakadar ediyor.
Soğuk köpek ağzı
Yok arkadaş, anladım ki Alman vatandaşlarıyla benim mizah anlayışım birbirine asla uymayacak. Fotoğrafını gördüğünüz pasta var ya, bizim mozaik pastalarla aynı içeriğe sahip. Çocukların çok sevdiği bu pastanın adına ‘kalter hund’ demiş Almanlar, ‘soğuk köpek’ diye tercüme edenler de var, ‘soğuk köpek ağzı’ diyenler de...
Sadece bu değil krema ve fındıklı bir pastaları var, onun adı da, ‘arı sokması’ diye tercüme ediliyor. ‘Prens vekili’ adlı pasta olur mu? Almanya’da o da var. Şu gördüğünüz fotoğrafa ‘mozaik pasta’ mı demek daha güzel, yoksa ‘soğuk köpek ağzı mı?’ Varın siz karar verin...
Harry Potter mı Don Kişot mu?
Dünyanın en çok okunan romanı sizce hangisi? Genç kuşaklar ‘Harry Potter’ diyeceklerdir. Haksız da değiller. ‘Harry Potter’ serisi, bugüne kadar 400 milyon adet basıldı. Ancak rekor halen Cervantes’in ‘Marifetli Şövalye Don Kişot De la Mançe’ romanında. Bugüne kadar 500 milyon adet basıldı. Bir sürü film ve çizgi roman da işin diğer yanı. Haksızlık etmemek lazım, ‘Harry Potter’ serisi çok genç ama Don Kişot dört asırdır okunan ve bilinen bir roman.