Yarışmalarda kariyer arayan, ayna karşısında şuh fotoğraflarla ünlü olmaya çalışan genç kadınlara, yeni bir grup daha eklendi.
Galatasaray’dan Emre Mor birden çok kere, Ömer Bayram da bir kere ifşa oldu ya, ondan söz ediyorum aslında.
İşin iletişimin gizliliği gibi yasal bir boyutu var, taraflardan birinin rızası olmadan, iki kişi arasındaki iletişim kamuya açıklanamaz. Kişisel şikayete bağlı suç olduğu ve futbolcular da “Aman konu kapansın” derdinde olduklarından bu suç cezasız kalıyor.
İkincisi, nedense konuşmaların hep bir cümlesi ifşa ediliyor ve nedense taciz edildiğini söyleyen kadınların neler yazdığını ya da konuşmayı, kimin nasıl başlattığını hiç bilmiyoruz.
Elbette gerçekten tacize uğrayan kadınlar da vardır ama dedim ya bu iş kariyer haline geldi,
“İfşa ediyorum” diyenin mutlaka seksi bir fotoğrafı yayınlanıyor medyada.Ava giden avlanır oluyor, futbolcular adına da ‘Biz niye hazırız hemen av olmaya!’,
anlamak mümkün değil...
Yarım porsiyon aydınlık
Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülü almadan önce katliamlara karşı açıklamalar yapıyordu.
Sadece bugüne dair katliamları değil, geçmişi de sorguluyor, Osmanlı’nın da 1 milyon Ermeni öldürdüğünü söylüyordu.
Katliamlara karşı, tarihle yüzleşebilen yazar, konumunu pazarlayan birinin, hepimizin tanıklık ettiği katliamları yok sayan, katliamcıları kutsayan Peter Handke’nin, Nobel Edebiyat Ödülü almasına tepki göstermesini beklersiniz değil mi?
Çıt çıkmıyor Orhan Pamuk’tan.
İnsanlık kasabı Miloseviç’in cenazesinde konuşma yapacak kadar faşist bu kafaya
tepkisiz kalıyor Pamuk.
Kimse gidip ödülünü falan iade etmesini beklemiyor ama insan en azından kamuoyuna
açık bir mektup yazar, değil mi?
Neyse ki edebiyat dünyası, Nobel Ödülü’nün
bu adama verilmesine çok sert tepki gösteriyor
ve mücadele ediyor.
Bize de Cem Karaca’nın ‘Yarım Porsiyon Aydınlık’ şarkısını söylemek kalıyor...
İlla çirkeflik lazım bize
“Hariçten gazel okumak” diye müthiş bir laf vardır ya, sosyal medyada ünlülere dair yorum yapanlar için söylenmiş sanki bu söz. Hadi canları sıkılıyor ve yorum yapıyorlar diyelim ama okuduklarını da anlamıyorlar.
Damla Ersubaşı, doğuma kısa bir süre kala eşi tarafından aldatıltı mı, aldatılmadı mı gibi haberler çıktı önce.
Sonra genç kadın, ikinci kez anne oldu, aldatmakla suçlanan eşi, sosyal medya hesabından, Ersubaşı’na, “Seni çok seviyorum” diyen, “Ömür boyu kızlarımızla beraber olacağız” gibi uzun vadeli hedefleri olan bir mesaj yazdı. Genç anne de bu mesaja “Sen şahane bir babasın” diyerek yanıt verdi.
Kendi hayatından sıkılmış bir sürü insan, bu cevaba tepki göstermiş, “Seni aldatan biri için nasıl böyle yazarsın?” vesaire diye.
Arkadaş illa çirkeflik etmek mi gerekiyor kırgınlığını anlatması için insanın?
“Şahane bir babasın” lafının içinde “Şahane bir kocasın” alt mesajı falan çıkmıyor. “İyi baba” olmak başka şey, iyi eş olmak bambaşka şeyler, değil mi?
Bir kadın kırgınlığını gayet naif bir biçimde anlatmış, farkına varmayanlar dönmüş bir de onu
eleştirmiş.
Yazık, illa çirkeflik lazım bize...
Atla gel haftaya!
Bu fotoğraf
‘Kuaförüm Sensin’ yarışmasında çekilmiş.
Tıpkı evlilik programlarında olduğu gibi bayılıyoruz işlerin cılkını çıkarmaya...
Hangi kuaförde böyle bir kare olur, hangi kuaförde ok-yay bulunur.
Haftaya da stüdyoya atla gelirlerse sakın şaşırmayalım...
Sigara almak için yol kesen otobüs
Cumartesi akşamı hayatımın en büyük şoklarından birini yaşadım.
B 1609 numaralı, İstanbul Otobüs A.Ş’ye ait, mor renkli belediye otobüsünün şoförü İstanbul’da, kanunsuz şehirde yaşadığımızı hatırlattı bana.
Ulus ile Ortaköy arasında, her zaman çok işlek olan Ambarlıdere Caddesi üzerinde, otobüsünü durdurdu, arabadan inip, gidip
sigara aldı ve geri döndü.
Bir büfeden 30 saniyede sigara almaktan söz etmiyorum.
O caddede, önünde bir kahve dükkanı, üstü ünlü bir spor salonu olan, büyük bir market sözünü
ettiğim yer. Market detayı, kasada sıra olduğu için önemli, sıra olduğunu biliyorum zira ben de o marketten çıkmıştım 2-3 dakika önce.
O bahsettiğim yerin otoparkında görevli genç, koşarak otobüsüne giden şoföre, “Abi ne yaptın, kilitledin trafiği” dedi, şoför pişkin pişkin “Bir şey
olmaz” dedi.
Doğru bir şey olmayacaktı eğer
o sırada, orada bekliyor olmasaydım.
En kötüsü de bu zaten.
Bilmem kaç metrelik otobüsün şoförü, işlek bir caddede aracını park edip, sigara almaya gittiğinde sorun olmayacağını biliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sözcüsü Murat Ongun’u çok uzun yıllardır tanırım, eski arkadaşımdır.
Murat, çok rica ediyorum, bu şoför arkadaş işinden olmasın zira, ‘İstanbul’da trafikte ne yaparsan yap, sorun olmaz’ inanışının sorumlusu değil, kurbanı aslında o arkadaş...