Şaşırmak, “Bir yaşıma daha girdim!” diye cümle kurmanın giderek zorlaştığı bir ülkede yaşıyoruz aslında.
Ama yurdum insanı neyse ki, boş bırakmıyor meydanı, hep şaşıracak işler oluyor.
Geçtiğimiz günlerde Zekeriyaköy’de bir emlakçının kapısı çalınır. Gelen müşteri, kiralık bir villa aradığını ama illa Çağatay Ulusoy’un olduğu sitede olmasını ister. O sitede, o an kiralık bir villa yoktur.
Emlakçı elindeki diğer villaları, hatta fiyat avantajı olanları sıralamaya kalkar. Karşısındaki kadın dinlemez bile, emlakçıya kartvizitini bırakır, “O sitede bir villa boşaldığında bana haber verin lütfen” der ve gider.
Normalde insanlar ev kiralayacakları zaman, yönüne, rutubet durumuna, güneş alıp almadığına bakar.
Ama görünen o ki, devir değişmiş, ünlülerle, en iyi niyetle komşu olma meselesi, çok daha önemli hale gelmiş.
Bahsettiğimiz sitede evlerin aylık kirası 20 bin TL civarlarında ve değeri bu kadar yüksek olan bir evi sadece oyuncuya komşu olmak için kiralamak istemek, biraz garip, yani biz normal maaşlılar için, anlaması zor bir davranış...
Masaya oturma adabıTek başına gittiği bir mekanda, altı kişilik masaya oturmamalı insan.Tek başına gittiği bir mekanda, altı kişilik masaya oturmamalı insan.Varsa iki, yoksa üç kişilik bir masaya oturmalı, daha doğrusu, kendisiyle ilgilenen garsona, kaç kişi olduğunu söylemeli ve nereye oturabileceğini sormalı. Geçenlerde Levent Çarşı’da öğle yemeği saatine denk geldim.Baktım altı kişilik bir masada iki kişi oturuyor, ayakta dört kişi yer bekliyor ama mekanın boş duran üç kişilik iki masası var.Müşterileri sayısına göre doğru masaya oturtmayı beceremeyen garson, iki tane üç kişillik masayı birleştirmekte buldu çareyi ayakta duranlar kaçmasın diye...Bunu yaparken de masaları biraz daha taşırdı, benim geçeceğim yaya yoluna...Oysa masaya oturmanın bir adabı vardır. 1988 yılında, Kıbrıs’ta kaldığım öğrenci evinin sahibi, işlettiği restoran çok kalabalık olduğu için arkadaşlarımdan ve benden yardım istemişti.6-7 yaşındaki İngiliz bir velet, restorana girdiğinde, “Dört kişiyiz nereye oturabiliriz?” diye sormuş, ben de ondan öğrenmiştim bu işe dikkat edilmesi gerektiğini...Okullarda bir sürü işe yaramayan şeyi ezberlettiğimiz çocuklarımıza, keşke sosyal adabı öğretmeyi denesek...
Traktör tartışması ve şantiye bölgesiBu aralar Türkiye’nin neresinde, hangi tarihte bir traktör vardı ya da yoktu diye bir tartışma var.
Konu ABD’nin Marshall yardımına kadar gitti.
Traktörü bilmem ama şu çok meşhur tatil beldesi Ilıca’nın Şantiye bölgesinin tarihçesini biraz bilirim.
1950’lerin hemen başında, milletvekilleri için aynı anda yapılmaya başlanan villalardan alır adını Şantiye bölgesi.
Yaklaşık dört yıl kadar sürmüştür inşaatları, finansmanında ABD’den gelen yardım kullanıldı mı kullanılmadı mı, herkes farklı bir hikaye anlatıyor.
Traktörü bilmiyorum ama Türkiye, yılın sadece iki ayı oturulan yazlık evlere, çok uzun zamandır, çok fazla para harcıyor, onu gayet iyi biliyorum.
Ne dedi ki Seray?“Fasulye pahalıysa sen de başka sebze yiyeceksin!”“Fasulye pahalıysa sen de başka sebze yiyeceksin!”Serbest pazar ekonomisinin en temel kurallarından birini seslendirdi ekranda.Sonuçta arzı belirli olan ürünlerde talep artıkça, fiyat yükselir; talep azaldıkça fiyat düşer.Bu laf üzerinden bir kıyamet kopuyor günlerdir. Saçma bir tartışma bu, üstelik aile ekonomisi açısından da gayet mantıklı olan bir önerinin nesini tartışıyoruz ki?Kış sebzesi ıspanağın, yazın, kış mevsiminden daha ucuza satıldığını konuşmayıp, bunları konuşmak hakikaten garip...
Aç geldik, aç gideceğizHadise, erotik bulunan bir dans şovu yaptı, bu dans çoğu kişiye erotik geldi, bana daha çok ucuz korku filmlerini hatırlattı.
Her neyse, derdim içerik değil, video’nun kısa sürede 550 bin beğeni almış olması.
Fizyolojik olarak baktığımızda, ister kadın olsun, ister erkek, insan bedeninin tüm organları üç aşağı beş yukarı aynı.
Bu kadar benzerlik içerisinde farkı yaratan şeyin insanın beyni ve ruhu olduğunu acaba ne zaman anlayacağız?
Nasıl aç geldik ve nasıl aç gideceksek artık, biraz erotik, biraz dekolte, biraz frikik görünce üzerine atlıyoruz hemen.
Sadece ünlüler için geçerli değil bu aç halimiz.
Geçenlerde birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan birisiyle sosyal bir deney yaptık.
Yaz, sahil, etiketiyle, bikinili ama sadece sırtının gözüktüğü bir fotoğraf paylaştık, bir sürü takipçi geldi hesabına. Ertesi günü, yine aynı etiketlerle, tiril tiril ama kapalı bir elbiseyle fotoğrafını paylaştık, tek bir takipçi dahi gelmedi o kareye.
Sonuç mu? Eskiden kasap vitrinlerindeki çengellere asılı duran ciğerlere bakıp, yalanan kedilere döndük iyice...
Vah bizim halimize...