Nursel Ergin’in, eşi kanser tedavisi gören birisiyle yasak aşk yaşadığı iddiası bizzat aile
tarafından yalanlandı ama bakış açısına dair iki kelam etmem gerek.
Arkadaş, eşi kanser tedavisi görürken başka bir ilişki yaşayan adamların vicdanına bakmak yerine neden öteki kadınların vicdanına bakıyorsunuz ki?
Kanser hastası eşe, iyi günde-kötü günde, sağlıkta-hastalıkta diye söz veren kim?
Sonra o sözünü yiyen ve başka bir aşka yelken açana laf etmeyeceğiz, diğer kadına yükleneceğiz, öyle mi?
Kocasının düşünmediği kadını düşünmek öteki kadına mı kalır?
Gerçekten beklediğimiz bu mu?
İddiayı haber yapanlar ikinci Ayşe Özyılmazel- Ali Taran vakası diye yazmışlar.
Evet, Bodrum’daki düğün görüntüleri rahatsız ediciydi, bu doğru.
Peki, kimin yaşam tecrübesi daha fazlaydı?
Kim, kamuoyu algısını ve eleştiri oklarının nereye geleceğini daha doğru hesap edebilirdi?
Yılların reklamcısı, halkı okuma konusundaki yetenekleri bilinen Ali Taran mı yoksa Ayşe Özyılmazel mi?
Bitmedi.
Sade bir nikah törenini tercih etmedin diyelim.
Hastalıkla uğraşan eski eşi düşünmek ve en azından kameraları içeri almamak kimin aklına gelmesi gereken bir fikirdi?
O düğünün bedelini sadece Ayşe Özyılmazel’e ödetti Türkiye.
Kimse kusura bakmasın, bu tür olaylarda, ilk suçlanacak ve hesap sorulacak tek kişi erkektir.
HERKES DUYSUN HACZİ
Kesinleşmiş bir borç yüzünden, ‘O Ses Türkiye’ yarışmasının çekildiği stüdyoya giden haciz memurları Hadise’ye şok yaşatmışlar.
Kanunen o stüdyodaki eşyaları kaldırma şansı olmayan alacaklı avukatı neden böyle bir yol tercih etti acaba?
Cevap basit, olayın kamuoyu tarafından duyulmasını istediler.
Eve gidip eşya kaldırsalar, nakliye, yediemin ve açık arttırma falan bir sürü uğraşacaklardı.
Buna karşın olay duyulursa Hadise parayı ödemek zorunda kalır diye düşünmüş olmalılar.
Eskiler “Şüyuu vukuundan beter”, yani duyulması olmasından daha kötü diye tanımlarlardı böyle durumları. Söz yerini buldu yani...
DİZİDEN ÖĞRENİR NASILSA
Yeni başlayacak bir dizi yayına fazla seyirciyle başlasın diye ana haber bülteninin kaldırılıp, yerine Kemal Sunal filmi konan bir ülke burası.
Belgesellerin büyük kanallarda ancak RTÜK cezası olarak yayın şansı bulduğu bir ülke aynı zamanda.
Evlilik pogramları arasındaki gelin-damat adayı transfer etmeme anlaşması, 1-2 şehit verilen çatışmalardan daha fazla haber oluyor.
Eskiden haberler ve haber programlar, kanalların prestiji sayılıyordu şimdi diziler prestij oldu.
TV 8’deki kadın Sabahattin Ali ve ‘Kürk Mantolu Madonna’yı bilmiyormuş, dizisi çekilirse öğrenir nasılsa.
Çoğumuzun yaptığı gibi...
25 MİLYON DOLARLIK SAAT
Geçtiğimiz hafta Arda Turan’ın satın aldığı saati ve daha pahalı olan saatleri yazmıştım.
Verdiğim örnekte yer alan saat milyon lira seviyesindeydi.
Bazı okurlardan dünya üzerinde satış fiyatı daha yüksek saatler de olduğu yolunda mailler geldi.
FACEBOOK YEMEK SEPETİNE KARŞI
Facebook üzerinden artık yemek siparişi vermek mümkün olacakmış.
Aslında sadece yemek siparişi değil, ‘pazar’ adı altında açılan bölümle, eve muslukçu çağırmak ya da araba tamircisi bulmak da mümkün olacakmış.
Uygulama sadece Amerika’da başladı şu an ama hızla dünyaya yayılacaktır.
Hem Türkiye hem de dünyada başarılı bir örnek sayılan Yemek Sepeti için, kısa vadede bir risk oluşturmaz bu durum.
Ancak bir sürü firma, Yemek Sepeti’ne komisyon ödemek istemediği için hızla kendi sipariş sitelerini kuruyor.
Hatta bu firmalardan bir kısmı, kendi sitelerinden sipariş verenlere, puan ya da indirim de veriyor.
Ancak unutulan bir nokta var.
Acıkan insan önce gözünü doyurmak ister.
Bir sürü seçeneğini bir arada görme imkanı sayesinde Yemek Sepeti her zaman maça
1-0 önde başlıyor.
Doğru, daha pahalı saatler var ama her saat gerçekte saat değildir.
Mesela şu resmini gördüğünüz saat tam 25 milyon dolar değerinde.
Bu saati değerli kılan mekanik işçiliği ya da kalitesi değil üzerindeki pırlantalar ve karat büyüklükleri.
O yüzden mücevherat saatle mekanik saat fiyatlarını kıyaslamak doğru değil...